- Kategori
- Futbol
Bursaspor'un şampiyonluğu bir devrim mi?
Bursaspor’un şampiyonluğu devrim mi? Bugün yaşı otuzun altında hiç kimse Trabzonspor’un son şampiyonluğunu kutlamamıştı. Dört yaşında babasının kucağında ne yaptığını bugün hatırlayanların olduğunu hiç sanmıyorum. Öyle ise Trabzonspor’un yaşadığı şampiyonlukların değerini unutmadan ve azaltmadan ayrı bir kategoride tutarsak Bursaspor’un başardığı şey, Anadolu adına hiç kuşkusuz tarihi anlamlar yüklenmesi gereken büyük bir olaydır. Ama yine de olayı devrim diye bugünden tanımlamak işin kolaycılığına başvurmak olur. Elbette bu şampiyonluk Anadolu'daki diğer kulüpler bazında ve yine Anadolu’da top koşturan futbolcular açısından ciddi bir vizyon değişimine sebep olacaktır. Şimdi başka kulüpler de bunu gerçekleştirmeyi daha çok isteyecekler, yapılarını ve planlamalarını buna göre revize etmeye çalışacaklardır. Anadolu’da futbol hayatını sürdüren bir futbolcu için şampiyonluk kupasını kaldırmak mutluluğu yalnızca İstanbul’a transferinden geçmek zorunda olan dikenli bir yol olmaktan çıkacaktır. Eğer önümüzdeki beş yıl içinde bu şampiyonluğun Bursa veya başka bir Anadolu takımı tarafından tekrarlandığına tanıklık edersek işte o zaman gerçekten bir devrimin izini bugünlerden sürmeye başlayabiliriz. Futbol geçmişimize bakarsak uluslar arası saygı duyulan başarılarımızın bile olduğu, özelinde Galatasaray’ın uefa kupası ve o kadronun iskeletini oluşturduğu Milli Takımızla ettiğimiz dünya üçüncülüğünü görürüz. Aslında tam da devrim diyebileceğimiz belki de çok daha büyük fırsatları yine o ‘bize’ özgü plansızlığımızla mirasyedi gibi çarçur ettiğimizi de kabul etmeliyiz. Futbol bundan yirmi sene öncesine kadar içerdiği anlamları ifade etmiyor, günümüzde çok çok daha fazlasını barındırıyor. Dev bir endüstri ve bu endüstride doğru yapıları kuranların, ekonomik ve sürdürülebilir gelişme planları yaparak o planları uygulayanların yön ve boyut verdikleri bir sistem artık. Bu yüzden elde edeceği gelirleri, bugüne kadar yaptıkları çalışmaların üzerine doğru koymayı başarırsa, gelecek on yılının planını yaparsa ve bu planı sadakatle uygularsa Bursa, veya mesela şimdiden geniş bir vizyon ve akılcı bir planla yeniden yapılanmaya gidecek potansiyelli bir Anadolu kulübü önümüzdeki beş yıl içinde yarışmacı ve rekabetçi bir kimlikle ligimizde başrol oynamaya başlayacaktır. İşte o zaman Bursaspor’un bugünkü şampiyonluğunu devrim diye niteleyebiliriz. Hadi hep beraber hatırlayalım; sadece dört yıllık doğru bir plan ve uygulamayla bile son iki yılında yarışmacı bir Sivas ortaya çıkmış, Bursaspor’un bugünkü başarısına ilham vermişti. Kim ne derse desin Sivasspor’la yaşanan süreç çok büyük bir saygıyı hak ediyor. Bursa şehri için o günlerde soru ‘Sivas’ın yaptığını biz niye yapamayalım?’ oldu. Bu soru ve soruya aranan cevap bugün tüm şehrin inanmışlığının alt yapısını oluşturdu. Bursa şehri bir gece uykuya dalıp ertesi gün başarı isteğiyle uyandı zannedenler fena halde yanılıyor. Öte yandan bu inanmışlık konusu tam da şark usulü bize özgü yanlış anlaşılıyor ve yorumlanıyor. Hatta başarıyı elde edenlerin kendileri bile bu hatayı yapıyorlar. İnanmak, ancak çok çalışanlar için, acı çekecek kadar çok çalışanlar için katma değer oluşturur. Yoksa herkes oturduğu yerden sadece inansın ve şampiyon olsun. Sporun ve Bursaaspor’un özelinde bu şampiyonluk ya da çok daha genel olarak hiçbir başarı çalışmadan ve sadece inanmakla elde edilemez. Bursasporlu futbolcular son iki senede nasıl çalıştıklarını bir anlatsalar da ondan sonra inanmak konusunu bir kez daha ve doğru biçimde ele alabilsek. Dönelim konumuza. Eğer tekeller kırılabiliyorsa, sürdürülebilir ve kalıcı rekabet ortamları oluşturulabiliyorsa, ligimiz yeni ve uzun soluklu yarışmacı adayları çıkarabiliyorsa o zaman bizim ligimiz de sadece paralı futbolcuların (ki bunların istisnasız tümü kendi gerçek bedellerinin üstünde paralarla buraya gelmeye ikna edilebilmişlerdir) oynaması dolayısı ile değil, gerçek manada Avrupa’nın en büyük beşinci ligi olabilir. Gerçekten altyapıya önem veriliyorsa, altyapıdan gelen hiç olmazsa iki-üç oyuncu üst yapıda oynayabilecek niteliklerde yetişebiliyorsa, bunu sağlamak için her kulüp kendi bünyesinde konuyu bu açıdan ele almaya (yasal zorunlulukları belge olarak kapatmak ve böylece yeniden kendi bildiklerini okumaya devam etmek için değil ) bugünden itibaren başlıyorsa işte o zaman Bursa’nın şampiyonluğuna gerçekten ‘devrim’ diyebiliriz. Bakan görüşlerinin ve önerilerinin futboldan elini ayağını çektiğini, Belediye Başkanlarının asli ve tüm görevinin yerel halkın yaşam standartlarını yükseltmek olduğunu, sporla ilgili olarak yerel halkın spor yapma ihtiyacını karşılamaya yönelik görevlerinin dışında spor kulüplerine desteklerinin olmaması gerektiğini bugün itibarıyla kabul etmeleri ve kendi asli görevlerine dönmeleri durumunda bu şampiyonluk bir ‘devrim’ olacaktır. Yoksa münferit ve istisnayi bir güzellik olarak tarihte istatistiki yerini alacaktır. Tarih hemen her alanda plansızlığımız ve vizyonsuzluğumuzla teptiğimiz nice fırsatların listesini tutuyor. Listeye bir yenisini daha eklemeyelim. Bu tarihi ‘devrim’ e dönüştürelim. Bu fırsat bir kez daha elimizde, tersiyle itmeyelim.