- Kategori
- Aşk - Evlilik
Burun buruna aşk!

Carla ve Sarkozy, balayındaki ilk günlerinde güneşin ve aşklarının tadını çıkarıyorlar...
Aşk nedir? İnsanın içinde kuşların uçmasını nasıl sağlar? Bu ve benzeri soruları düşündüm yandaki resmi görünce… Sarkozy ile Carla’nın balayındaki ilk günündeki fotoğrafları da bir harika… Gerçek bir aşkın kokusu var her bir karede. Bunu nereden mi anladım?
Anlatayım…
Bir kadın için “güven” kelimesinin ne anlama geldiğini anlamak için yanındaki adama ne mesafede olduğuna dikkatlice bakmak gerekir. Diken üstünde mi oturuyor, kedimsi bir yakınlaşmayla “beni koru” diyen mutlu bir tebessümle mi yapışık bir halde mi, ya da aportta bekleyerek erkeğini çaldırmamaya mı çalışıyor? Önemlidir bu şıkların hangisinin dahil olup olmadığı…
Sarko ve Carla’nın aşklarının sırrı, kedimsi bir kadının iktidarın tam tepesindeki adama “beni koru, kolla beni” diye mırıldandığını buradan benim bile duymamda saklı. Evet, kadınlar çok güzel olsalar da, çok zeki olarak adlandırılsalar da hayatlarına onları şefkatli kollarında ağırlayacak erkekleri almak isterler. Bu zor bir süreçtir, ama böyledir.
Bir kadın için güç, para ne kadar önemli derseniz deyin, -ben aşk yanlısıyım iddia ile yine de, çaktırmayın- bu iktidarın içinde şefkat yoksa sahayı terk ederler.
Burun buruna aşk da işte tam bu anda kendini gösterir. Dipdibe, burun buruna erkeği ile olmak isteyen kadın, ellerini kenetler sevdiği adamla ve o anın donmasını diler. Sahiden bunu diler, hatta o anların hiç bitmemesi için bir milim kıpırdamak bile istemez. Hele tepede güneş, bir tepeleme fincan dolusu sıcak çikolata ve dudak dudağa mesafede oturmalar bir kadının olmazsa olmalarının başında gelir…
Aşk böyledir işte.
Erkekten kadına, kadından erkeğe, içinde kelebeklerin uçuştuğu ve kalbin çarpıntısını sağlayan bir elektriklenme ve kenetlenme ile kendi yolunu çizer. Kavuşurlar ya da kavuşamazlar, ama birbirine akan duygu seli akacak anı kollar ve bulduğu anda da ellerin kenetlenmesini sağlar. Ardından burun burunu, adeta birbirini içine çekercesine uyumalar, uyanmalar, sarılmalar takip eder. Önemli olan birbirini içine çekip içinde bir yerde varolmalarını sağlamaktır. Midene oturacağını, üzüleceğini ya da kırılacağını bilseler bile birbirinde kaybolmak ister aşıklar…
Böylelikle "tanrıcılık" oyununun bir kahramanı olurlar, çünkü… Birbirilerinden bir şey yaratırlar; biz’i… "Biz" olma duygusunu... Birbirlerinde ne olduğunu, hangi yaşta, ne gibi sorumlulukları olduğunu unutmaktır aşkın getirdiği konfor. Kim olduğunu silerek karşımdaki insanın ruhu ile yol almaktır belki de...
Her aşkın, her yaşın ve her yaştaki aşkın tadını damağında bırakan lezzeti de burada saklıdır.
Çikolatamsı sos kıvamında erkeğiyle burun buruna oturup, dünyanın o andan ve kendilerinden ibaret olduğunu hissetmek ister aşık kadınlar...
Carla gibi, senin gibi, benim gibi yani...
İktidar tepesindeki adamın yanıbaşında gün ortası uyku olur mu, diyenlere de diyeceğim şudur:
Olur, hem de pek bir güzel olur... Önemli olan aidiyet duygusunu, uyku gibi tatlı bir düşlemeyle birleştirmekte saklı sadece...