Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Bütün makamları feda ederiz sözünün altında yatan

Bütün makamları feda ederiz sözünün altında yatan
 

Başbakanımız “Bütün makamları feda ederiz. Yeter ki bir damla şehit kanı akmasın, ” dedi. Birinci tümcenin altında yatan gerçek anlam erken seçimdir. Makam dediği başbakanlıktır. Diyor ki “beni daha fazla sıkıştırırsanız istifa eder seçime giderim. Böylece en değerli makamı terk ederim.” Ama bu seçime gitme işini kendisine en uygun zamanda yapacağı açıktır. Bir kere erken seçim baskın şeklinde olacaktır. Geçen sefer olduğu gibi yaz aylarında, Türkiye’nin gevşek olduğu bir zamanda yapacaktır. Erken seçim ve istifa olayını seçim yapmak istediği tarihin yasal en yakın zamanında söyleyecek, o zamana kadar kendisi hazırlığını tamamlamış olacak ve en büyük rakibi iki partiyi yine gafil avlayacaktır veya öyle avlamayı planlamaktadır.

Yeter ki bir damla şehit kanı akmasın. Ben de bunu istiyorum. Herkes bunu istiyor ama PKK silah bırakmadan bu nasıl olacak? Şöyle olabilir, PKK gelir Türkiye’yi işgal eder, kimse karşılık vermez. Böylece kan akmamış olur. Yani teslim oluruz. Bir de şöyle olur. PKK’nın istediği her şey kabul edilir. Bir Kürt federasyonu kurulur, yine kan akmaz.

Ama bu iki tümceyi bir araya getirince nasıl bir anlam çıkıyor? Kan Başbakanımız başbakanlık koltuğunda oturuyor diye mi akıyor? O başbakanlıktan feragat edince PKK saldırmayacak mı? Yoksa bu demokratik açılım konusunda öyle bir şey söyleyecek ki daha fazla o makamı işgal edemeyecek? Anladığım kadarıyla ABD, Başbakandan kolay kolay söyleyemeceği bir şeyi söylemesini istedi. bu nedenle ‘demokratik açılım’ paketi bir türlü açılamıyor. Bakla ağızdan çıkamıyor.

Bu bana Atatürk'ün bir yerde okuduğum, -büyük olasılıkla Nutuk'taki- şu sözünü hatırlattı: "O zaman anladım ki Vahdettin öyle bir şey yapacak ki ordu ona karşı olacak."

Bu sözün yol açtığı başka bir şey daha var. Böyle böyle federasyon olmak isteyen Kürtler umutlanıyorlar. Abdullah Öcalan’ın ‘Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ isteğinin altında bu olduğunu herkes biliyor. Daha sonra da bağımsızlık gelecek tabi ki. Ama bu olay gerçekleşmediği takdirde –ki hiçbir Türk buna razı olmaz- Kürtler tarafında oluşacak hayal kırıklığı çizgilerin keskinleşmesini artırmayacak mı? Gerçekleşmesi durumunda ise yine keskinleşme olmayacak mı? Yani her iki durumda da iki taraf kutbu daha da ayrışacak. Açıktır ki bu söylem toplayıcı değil dağıtıcıdır. Ama deseydi ki “Bağımsızlık hayalleri kurmayın. Türkiye bir cumhuriyettir. Sorunları olsa dahi bunu kendi içinde çözecek güce sahiptir. Hatalar düzeltilecek. Yıllar boyu yapılmış hatalar tekrarlanmayacak. Hepimiz biriz ve eşitiz, Türkiye bir tanedir ve bir tane olarak daha demokratik bir Türkiye olma yolunda ilerleyecektir.” Buna ayrılıkçılar ve baskıcılar dışında kim itiraz ederdi?

Ama söylemez. Çünkü aklında, derinlerde daha başka bir şey var.

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..