- Kategori
- Anne-Babalar
Büyükler ve evlatlar

Çamların arkasında hayat
iNSANDA GENLERLE VAR OLAN, EĞİTİMLE ELDE EDİLEMEYEN
Sebebi her ne olursa olsun evlenip bir yuva kurmuş olarak kendilerini buldukları andan itibaren, eşler aralarında anlaşabildikleri ölçüde BİZ diyebilirler ve de kendilerinden olan bebeklerine sonsuz bir koruma kollama içgüdüsü ile donatılmış olduklarının farkına vararak yaşarlar. Kendilerinde bulunan bu iç güdünün farkında olsunlar veya olmasınlar, bebelerini büyütmek doğrultusunda, kendileri aç açık kalma bahasınada olsa, ileriye yönelik hayalleri ve gayretleriyle, yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışarak hayat düzeni sürdürürler.
Bu davranış içgüdüsü insan neslinin devam edebilmesi için kendilerine verilmiş, genlerine kotlanmış bir istek olgusudur. Zaman, zaman bazı duyguların ağır basması altında silikleşsede , bu duygunun hele, hele de anne de baskın bir içgüdüsel duygu karakterizesi olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ve güdülere işlenmiş bu duygular altında iki kişi, kaç evladı olursa olsun, bir tas çorbayı beraber yerken, evladı kendisinden bir kaç kaşık çorba daha fazla içsin diye, kaşığını tasın içine batırıp ağzına boş getiren anneler ve babaların yaşadığı bu dünyada yaşıyoruz ve de yaşam çizgisini gözlerimizin önüne serebiliyoruz. Bu yaşam çizgisini gözleyebilmek için baya bir eğitim almak, bazı içsel duyguları törpülemiş olmak gerekir.
Yani yaşamımızda olan bitenin farkında olabilmek için eğitim şart olmuş oluyor. İnsanların "banane" diyebilmeleri için, doğdukları gibi ilkel genleri ile kalmaları gerkiyor. Yani doğdukları anda hanki duygular genlerine baskınsa onun baskısında yaşamlarını devam ettiriyorlar. Bunlar soyun devam etmesi için genlere işlenmiş ama sosyal topluma uyum gösterebilmesi için eğitilebilir genlerle doğarlar.
BU genler insan yaşamının devam edebilmesi için gerekli temel şartlardır. Ama sosyal hayata uyum için bu var olan olguların törpülenmesi, yanına ufaklı büyüklü öğretilerin katılması şart olmuştur. Kalabalık toplumlarda İnsan, kendi güdülerini törpüleyebildiği ölçüde sosyal hayatta yer bulabildiğine göre, eğitilerek sosyal hayattaki yerlerine sığdırılmaya çalışılmaktadırlar.
Hal böyle iken insanlar, ne kadar eğitilirlerse eğitilsinler bazı insanlardakı bazı güdüler asla törpülenemez sivrilikte yaratıldığı için , onlar ne kadar törpülenseler, o sivrilikleri her zaman kendini gösterir.Onun içindir ki aynı eğitimi gören aynı şartlarda yetişmiş insanların bazısı sadece kendi midesini düşünür.Yanındakinin midesinin guruldaması kendisini asla rahatsız etmez ki bu da onu kabahati değildir.O sivrilik onun yaradılışından kaynaklanır, ki böyle insanları lduğu gibi kabul etmek gerekir.Çünkü onlar yaradılış özürlüdürler.Ve asla eğitilemezler.
Duygular zorla eğitimle hissettirilemezler.
Böyle olduğu içindir ki iki kişinin baktığı büyüttüğü oniki kişi, asla bir araya gelip de o iki kişye bakamaz ve de onların rızalığını aynı ölçüde alamazlar.
Buda onların eline olan ve planlanmış bir şey değildir. Gen olarak herkes kendisini haklı görmek durumundadır. Bahanelerlede olsa illa da kendilerini haklı çıkararak o iki kişiyi mutlu edemezler. Ne kadar uğraşırlarsada asla o iki kişi mutlu olamaz.
İnsanlar yaşlandıkca etrafından mutluluk alamayarak hayattan koparlar ve dünya yaşamını daha kolay terketmelerine yarar. Bu güdüyü meydana getiren gen de yaşlanınca hayata , dünyaya illada nefes alıp vereceğim diye sarılmamaları , dünya yaşamını rahatlıkla terketmeleri için yaratılmış bir gen dir. Ve yaşlıları dünya yaşamından soğutmaya koparmaya yaramakta olup, bir çeşit ameliyata giden insanlara vurulan cesaret iğnesi gibidir diyebiliriz.