- Kategori
- Kültür - Sanat
Çağan Irmak'lı günlerim...
Bugünlerde Çağan Irmak’la geçiyor günlerim. Çalışmadığım için, sabahları, gösterildiği dönemde çok beğenerek izlediğim, Çemberimde Gül Oya’yı tekrar seyrediyorum. Bir şeyi ikinci defa seyretmeyi bilirsiniz neler olacağının farkındasınızdır bir sonraki sahneye hazırlıklısınızdır, bu sizi ayrıntılara doğru sürükler. Ayrıntıların dünyası otobandan çıkıp haritadaki ara yollarla bir yeri keşfetmeye çalışmak gibi bir şey bana göre. İşte ben bu zevki yaşıyorum her sabah. Onda kalkıyorum diziyi seyredip öyle güne devam ediyorum.
Yanlış anlamayın ne televizyon izlemeyi ne de bir diziye saplantı derecesinde bağlanmayı severim. Benim ki aslında bir beyin jimnastiği. Beni çok düşündüren bende yeni ufuklar açan bir dizi bu. Hiç bilmediğim bir dönemdeki olaylar bana acaba ben o dönem yaşasam neler yapardım sorusu uyandırıyor. Bu duyguyu ve kendimi yormayı sabaha hayal dünyamı da uyandırarak başlamayı seviyorum. Bir sabah uyanıyorum Yurdanur’um her şeye göğüs gerebilecek kadar güçlü, ertesi gün Zarife’yim ulaşamadıklarıma pencereden bakıp gergef işliyorum, bir başka gün Canan’ım içim kan ağlarken bile gülebilecek kadar yürekli …
Asmalı Konak’ta aynı duyguları hissetmemiştim. Hatta toplasanız on bölüm ancak izlemişimdir, o da diğer insanların zoruyla. Aslında en rahatsız olduğum şey insanların Asmalı Konak, Bir İstanbul Masalı, Kurtlar Vadisi gibi bazı dizileri hayatlarının merkezi haline getirmeleri. Bu dizilerin olduğu günler hayat duruyor onlar için. Birini arayıp gece bir şeyler planlamaya çalışırken aa pazartesi olmaz şu dizi var dediğinde gerçekten midem bulanıyor. Çok sinirleniyorum. Hayatını dizinin yönetmesine izin veren küçük insanları sevemiyorum. Ama o insanları ne hayatımdan çıkarabiliyor ne de bunları yüzlerine söyleyebiliyorum sonuç olarak saplantı haline gelen diziye karşı önyargım oluşuyor.
Çağan Irmak’sa gerçekten benim için araştırmaya değer biri. Bu hafta internette onunla ilgili baya bir yazı okudum. Ama merakımı giderecek sorular ona hiç sorulmamıştı. Gerisini hayal etmek zorunda kaldım. Çağan Irmak 4 Eylül 1970 İzmir doğumlu. Seferihisar’da geçmiş çocukluğu. Maalesef Seferihisar nasıl bir yer bilemiyorum bu biraz hayal kurmamı engelliyor. Kendimce Babam ve Oğlum’daki gibi bir yer olduğunu düşünüyorum. Sonra geçen gün konuşurken bir arkadaşımın dediği nokta takılıyor aklıma neden hiç küçük kız çocukları yok filmlerinde ve dizilerinde ? Ve neden filmleri bu kadar güzel, bu kadar dokunaklı ve bu kadar rahatsız edici ? Bence Çağan Irmak filmlerinin ortak özelliği bu, seyirciyi rahatsız etmesi. Film bittikten sonra bile hafif hafif dürtükleyen, en güzel rüyaların içinde birden beliriveren, sabah uyandığınızda kafanızda soru işaretleri yaratan.
Merak ediyorum nasıl bir çocukluk geçirdiğini ? Bütün bu yaptıkları garip bir şekilde birebir yaşadığı şeyler gibi geliyor ve bu yanılsama halim beni daha çok rahatsız ediyor. Sanki “Mustafa Hakkında Herşey” deki kardeş cinayetini işleyen de, babası öleceği için dedesinin evine bırakılan da, 1980 döneminde öğretmeni tarafından bütün bu yaşadıklarımı anlat denen de Çağan Irmak benim için. O fantastik öyküler kuran bir çocuk. Bense onun öyküleriyle kafası karışmış, artık bir seyirci olmaktan çıkmış, bir dedektif gibi onun filmlerinde dizilerinde satır aralarını okumaya çalışan obsesif biriyim.
Sanki onun bütün sırlarına bir gün, filmlerinde herkese gösterdiği ateş böceklerini görebilirsem kavuşacakmışım gibi… Bekliyorum…