Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Camiler haftasında din tartışmak!

Camiler haftasında din tartışmak!
 

Narlıdere Uğurlu Camii


Her yıl Ekim ayının ilk haftası "camiler haftası" olarak kutlanır. Diyanetin bu kararı ile, caminin ve cami çevresinde cemaat ruhu oluşturmanın önemi vurgulanır. Geçen hafta Cuma namazını kılanlar, konuyla ilgili hutbeyi de dinlemişlerdir. Hutbede, caminin önemi ve camile bakmanın sevabı ana tema olarak işlenmişti.

Her dinin ibadet merkezleri olur. Hristiyanın kilisesi, Yahudinin Havrası vardır. Müslümanlar için ibadet merkezi de Camilerdir. İslam dininin en önemli ibadeti olan Namaz, cemaat halinde camilerde icra edilir. Özellikle Cuma ve Bayram namazları mutlaka camilerde cemaat halinde kılınır. Diğer namazlar için de 27 kat daha fazla sevap vardır, camide kılınırsa...

Bütün bu değerler, caminin Müslüman hayatındaki önemini anlatıyor. Ama daha önemlisi, camilerin sadece Namaz kılınan mabetler olmasından öte, aynı zamanda sosyal hayatın merkezi yapılmasıdır. Diyanet İşleri Başkanının son açıklaması buna yönelikti: Başkan, imamların sadece namaz kıldıran görevliler olmaktan öte, toplumun "kanaat önderleri" olmasını tavsiye ediyordu.

Dikkat ederseniz, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Bayrdakoğlu'nun bu öneresi, çeşitli kesimlerden tepki aldı. İmamı, sadece namaz kıldıran ve ölü yıkayan kişi olarak bilenler- ve sadece böyle kalmasını isteyenler- Başkanın, imamlar aynı zamanda kanaat önderleri olmalıdır, ifadesini yadırgadılar.

Oysa, İslam geleneğinde imamlar zaten önderlerdir. İmam oldukları için namaz kıldırmaz, aksine önder oldukları için cemaatin önüne geçer ve namaz kıldırırlar. İmamlık, "önderlik" demektir. Peygamber efendimiz başta olmak üzere, ondan sonra gelen tüm hilafet döneminde böyle uygulanmıştır.

Ancak, özellikle Cumhuriyet sonrası din eğitiminin zaafiyete uğramasıyla, bırakalım önderlik yapmayı, namaz kıldıracak, cenaze yıkayacak kadar bilgisi olan insan kalmadığı için, devlet köylere kentlere imam atama durumunda kalmıştır. İmam-Hatip okullarının açılış amacı da buydu başlangıçta...

Okullardaki din eğitimine gelince; aslında buna yapılan itiraz ile, Diyanet İşleri Başkanının öneresine yapılan itiraz aynı kökten türeyen itirazlardır. Dini sadece camilere-hatta camilere bile değil, insanların göğüs kafesleri arasına- hapsetmek isteyen "laikçi tutum" dinle ilgili tüm sosyal hadiseleri sakıncalı görmüş; dinin sosyal hayattan soyutlanması için "savaşım" vermiştir.

Devlet okullarında Din Dersi ve Ahlak öğretimine karşı çıkmanın mantığı budur. İtiraf etseler de etmeseler de buna karşı çıkanlar, aslında din ile barışık olmayan; hatta dini toplumların "afyonu" sayanlardır.

Burada sorun şu ise, buna kimsenin diyeceği yok elbette: Müslüman aileden gelmeyen ve Müslüman eğitimi almak istemeyen çocuklara İslami eğitim zorla verilmemelidir. Bir Hristiyan veya Yahudi veya Ermeni çocuğu İslam dini ile ilgili ders almak zorunda kalmamalıdır...Zaten uygulamada böyle bir zorunluluk da yok. Bu yüzden, din eğitimine itirazlar gayr-i müslim azınlıklardan gelmiyor; aksine sıkıştı mı "Ben de Müslümanım" diyenlerden geliyor.

Alevi mezhebine mensup olanların, okullarda din eğitimi verilmesine karşı olması söz konusu olamaz... Alevilik İslam dışı bir inanç değildir çünkü...Bugün, okullarda din eğitimine şiddetle karşı çıkanlar, kendilerini "Alevi" olarak lanse etseler de, işin özünde Alevililiğin inanç boyutu ile değil, siyasal boyutu ile ilgilenenlerdir bunlar...

Hz.Ali'yi öğrenmeden Alevilik olur mu? İslamı öğretmeden Ali öğretilebilir mi?

Aleviliği inanç boyutu ile benimseyenler zaten müşteki değil, yukarda söylediğim gibi... Din eğitiminin ortadan kaldırılmasını isteyenler, aslında Aleviliği de "Alisiz" hale getirmek isteyenlerdir.

Çocuklarımıza Allah'ı, Kitab'ı, Ana-baba hakkını, Haram duygusunu, Günah korkusunu öğretmezsek onlarla nasıl baş edeceğiz? Evet, bir eğitimci olarak şunu açıkça söylüyorum: Temel dini ve ahlaki değerlerle donatamadığınız çocuklarınız sonunda başınıza bela olur... Hem öyle bir bela ki, atsan atılmaz; satsan satılmaz!

Zamanın kötülüklerinin çocuklarımızı çepeçevre kuşattığı bir çağda, onlara daha fazla din ve ahlak eğitim vermenin yollarını arayacakken, hala, haftada bir saatlik "din dersi" verilsin mi, verilmesin mi, tartışmasını yapmamız, belki de bu kadarcık din eğitiminin bile, çocuklarımızın tokadını yememize engel olmasındandır.

İslam dini aydınlık bir dindir. Onu, gerçekten aydınlanmış hocalar elinden öğrenmek, başka mecralara kaydırmamak için, resmi okullarda öğrenilmesi; açık ve şeffaf bir şekilde verilmesi en güzeli olacaktır. Din duygusu da su kadar gerekli bir ihtiyaçdır insan için...

Ya onu temiz bardaklarda verir, çocuklarınızı suya kandırırsınız; ya da başkalarının çamurlu sularını içmeye mahkum edersiniz.... Ya da, en kötüsü, onları susuzluktan kavurup bitirirsiniz!

Hangisini seçmeliyiz?

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..