Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Can denilesi..

Can denilesi..
 

Siz fark etmeseniz de kibrit kutunuzda ki çöpler birer birer azalıyor

 

Çöp değerlidir. Denenmiş, yenilmiş, bitirilememiş, atıldığı toprağa gübre, kimi kedilere yemek olmuş çöp’ler..Hele kibrit kutunuzun içindekiler, içine sığdırdığınız, yakmaya kıyamadığınız insanlarınız…Onlarla ateşinizi yakar, ısınır, karanlıkta aydınlanır, harcamaya kıyamazsınız. 

Kıyıyoruz, kıyıyorsunuz. Yana yana elinizi yakıyorsa, Can’ınız acıyorsa eksiliyor, ’’eksilsinler de’’ diyor insan. Galiba bugün tam olarak bunu söyledim kendime. Can’larını atıp yalnızca isimleri ile telaffuz etmeye başlayabildiğimi fark edip, bir kez daha üzüldüm. 

Oysa insanlar neler yaşıyordu. Libya, Japonya, sonra ülkemde konuştukları için hatta yazdıkları için sabırları sınanan onca insan…dahası. ‘’Bu da dert mi? ’’ dedirtiyor, biliyorum. 

Dert değil. 

Yeterince yalnız kalabilirsek her şeyi yapabiliriz. Yalnız yemek yemeyi sevmediğim günden bu yana, masaya gazete yerine bilgisayarı koyalı ya da karşıma bir insan yerine televizyonu alalı, gittikçe daha da azaldıklarına ikna olmaya başladım aslında. Trenlerle dost oldum. Biriken biletler ile doldu taştı sepetim. En çok buna seviniyorum galiba. Trenler, kuşetleri, istasyonları, koca saatin her seferinde başka zaman dilimini göstermesi, rayların hemen kenarında o saniyelik zaman diliminde kafanızı bir yandan ötekine hızla çevirerek görmeye çalıştığınız masal evler, vagonunuzun hep ağlayan bebekleri ve garip insanları, önünüzde ki iki koltuk arasında kalan boşluktan, ekranda ki Yeşilçam filmini izleyebilme çabaları, hüznü, ayrılıkları, kavuşmaları… ve çıkıp çıkıp gitmek bir şehirden. En iyi hissettiren yere, şehirlerin arasına. Hiç bir yerde ve hiç kimseyle olunan dakikalara. Bu bana hep iyi gelmişti. Ama yine de ‘’bu ağacın adı ne?’’ Diye sormak, ‘’bak tam burayı kıvrılınca denizin hemen kenarından gidiyor tren, cam hizasını çıkar üzerinde gibisin’’ diyip Titanic vari cümleler kurmak istedim yanımda ki sevdiğime. 

Her şey akıyor. Her şey geçiyor.Yeter ki içimizdekilere sahip çıkabilelim. Bizden yemesin gelen giden, bana yetiyor. Aklıma geldikçe gülümseyeyim, selam edip bırakayım sonra. Sizi siz isteseniz de bırakmayan şeyler de var ama. Israrla kara kışa ve soğuğa dayanıp solup gitmeyen, benim de oldu.  

Pencere Önü Çiçeği. 

 

Şimdi bahar geliyor.Hoş gelsin.Güneşe herkes kadar çok ihtiyacım var.Sabahları gözüme vurup o uyandırsa beni alarm sesi yerine, istiyorum.Bu mart kedi bile görmedik desek yeri.Dargın mıyız yoksa? (ezginin günlüğü hep oldu.) Eskişehir de hp bilgisayarı olanlar çok şanslılardı sonra.Ben de bunlara dahildim.Kucağımıza alıp alıp ısındık.Aileden uzakta geçirilen günlerde insan sıcağına hasret kalınıyormuş meğer.Laptop dan medet umar olduk…Hava kapalı ya, hep böyle buruk cümleler kuruyor insan.Az silkinelim kendimize geliriz elbet.Eve kapanıp bir sürü film izlemek yerine uzun uzun yürür, yeni yeni sokaklar görürüz umarım.Ayağımıza takılan bulup da mutlu olacağımız liralar.Ben alırım : ) 

Temizlik sonrası, yeni bahara.. 

 

Muhabbetle. 

 

d Bülent Ortaçgil-Erkan Oğur / Yağmur 

 
Toplam blog
: 9
: 1079
Kayıt tarihi
: 11.03.11
 
 

1990 yılında Kastamonu'da doğdu. Bir gitarın -re- teli olarak yaşamına devam etmektedir...