Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Çanakkale içinde vurdular beni

Çanakkale içinde vurdular beni
 

Çanakkale içinde vurdular beni

Ölmeden mezara koydular beni

Of, gençliğim eyvah !

Sizin 21 Mart Çarşamba günü okuduğunuz bu yazıyı ben 18 Mart Pazar günü yazıyorum. Sizin DOĞUŞ Gazetesi’nde okuduğunuz bu yazımı internet ortamında yazı bittikten bir-iki saat içinde Pazar günü okuyacaklar olacak…

18 Mart, bu ülkede yaşayanların bir çoğu gibi benim için de Çanakkale ile eş anlamlıdır. Bugün bedenim başka yerde de olsa aklım, beynim, yüreğim Çanakkale’dedir. Kısacası bugün bir yanım Çanakkale bir yanım Ege’dedir , Türkiye’dedir.

Bugüne nasıl başladım, nasıl yaşıyorum ? Duygularımı, düşüncelerimi sizinle paylaşmak isterim.

Geçen yıl 18 Mart’la ilgili olarak bu gazetede yazdığım 15 Mart 06 tarihli yazımın başlığı: “ÇANAKKALE’DE NELER OLUYOR ? “ du. Yazıyı aynı gün Çanakkale’nin yerel gazetelerinden “Burası Çanakkale” nin web sayfasına göndermiştim. Aynı gün o sayfada yayınlandı ve aylarca orada kaldı. Aynı yazı ile Çanakkale Dostlar Sofrası’ndaki dostlara selam göndermiş ve selamıma karşılık almıştım… Dün gece bu geçen yıl ki yazımı internetteki sayfama koydum. Şimdilik oraya koyduğum üç yazımdan en çok okunanı bu yazım oldu.

18 Mart 07 Pazar gününe de Çanakkale yerel gazetelerine göz atarak başladım. Oradan kayda değer birkaç yeni bilgiyi sizinle paylaşacağım. Sonra Nazım HİKMET’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” isimli uzun şiirinden Çanakkale ile ilgili bölümünden hazırlanmış çok güzel bir sunu izledim.

“ Mayısın altıncı gecesi yaralandım,

sekiz yerimden.

Yaranın ikisi hala kapanmadı,

teper vakit vakit.

İngilizle karşı karşıyayız,

gayetle yakın,

bizim el bombası onun siperine gider

gelir onunki bizim sipere.

Hücuma kalktık.

Üç adım atmadan yıkıldım yere.

Kasıklarımın üstünü biçmiş

İngiliz’in makinelisi. “

Diye başlayan bu şiiri mutlaka bulup okuyun. Sonra bilgisayarımın müzik bölümüne Ruhi SU’ nun “Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı” CD’sini koydum. CD’nin ilk türküsünün adı : Çanakkale

“İmdi seferberlik ilan olanda

Bir od düştü, cümle cihan ağladı”

Çanakkale içinde aynalı çarşı

Anne ben gidiyorum düşmana karşı

Of, gençliğim eyvah !

Çanakkale içinde bir uzun selvi

Kimimiz nişanlı, kimimiz evli

Of, gençliğim eyvah !

Çanakkale içinde vurdular beni

Ölmeden mezara koydular beni

Of, gençliğim eyvah !

Bu yazıyı yazarken devamlı bu türküyü dinliyorum.

Bugün bu saatte Çanakkale’de neler oluyor ? Sabah resmi programa baktım. Şu dakikalarda siyasiler nutuk atıyor. Ama ben televizyonumu kapattım. Onları izlemiyorum, izlemek istemiyorum. Ancak bu sabah öğrendiğim birkaç bilgiyi burada sizinle paylaşmak istiyorum. Bu haberler “http://www.burasicanakkale.com/ “ web sayfasından alınmıştır.

* Çanakkale Zaferi'nin 92. yıldönümü sebebiyle Çanakkale'ye gelen Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, "2002 yılında Milli Parka gelen ziyaretçi sayısı 250 bindi, 2006 yılında bu rakam 3 milyon oldu" dedi.

* 59 bin şehidin geçmişi bilgisayar ortamına aktarıldı. Şehitliği gezen ziyaretçiler, dokunmatik ekranlar sayesinde bir tuşla şehitler hakkında bilgi alabilecek. Kilyekoyu Ana Tanıtım Merkezi içinde yer alan bilgilendirme merkezindeki dokunmatik ekranlı bilgisayar sisteminde bilgi almak için şehidin doğum yeri, ismi ya da lakabının yazılması yeterli. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park Müdürü İsmail İşeri, yaklaşık 101 bin civarında tespit edilen şehitlerden 59 bininin bilgilerinin bilgisayar ortamına aktarıldığını, yeni şehit isimlerinin listeye eklenmeye devam ettiğini söyledi. İşeri, şehitlerin gerçek mezarlarının Şevki Paşa haritasından yola çıkılarak tespit edildiğini belirtti. İşeri, arşiv taramaları, şehit yakınları, hastane kayıtları ve Genelkurmay Başkanlığı'nca yayınlanan 'Şehitlerimiz' adlı kitaptan derlenen bilgilerin projenin temelini oluşturduğunu vurguladı. Müdür İşeri, "Proje kapsamında savaş zamanı Osmanlı döneminin vilayetlerinden gelen askerlerin yanı sıra Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde kalan vilayetlerden gelerek şehit düşen askerlerimizin künyeleriyle ilgili bilgiler var. Dokunmatik bilgisayardan ecdadının bilgilerini alanlar şehitlikleri daha bilinçli bir şekilde dolaşmaktadır." dedi.

* ÇANAKKALE Savaşları'nı izleyen Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın, Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın muhabir olduğu belirtildi.

Yıllardır Osmanlı arşivlerinde Çanakkale Savaşları'nı araştıran Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya, kayıtlarda Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın gazeteci olarak göründüğünü söyledi. Cepheye Batılı ülkelerden 50'den fazla gazetecinin gelip haber yaptığını belirten Yrd. Doç. Dr. Esenkaya şunları söylerdi:

''Çanakkale cephesi açıldıktan sonra, birinci Cihan Harbi'nin diğer cephelerinde oldukça bir yavaşlama, hatta bekleme süreci başlıyor. Çünkü Çanakkale'de İngilizler kazanırsa, ki ümitleri tamamen o. Hemen İstanbul'u elde edip Mayıs ayında Almanlar'a karşı güçlü bir taarruzla Almanlar'ın işini bitirip, harbi en geç Haziran 1915'de tamamlamayı planlıyorlardı. Fakat Türkler'in hem 18 Mart, hem de sonrasında kara muhaberelerinde kahramanca mücadelesi sonucunda bütün devletler Gelibolu'da ne oluyor diye hiç umulmadık derecede sayısı 50'yi aşkın muhabirler grubunu bölgeye gönderiyordu. Wanda hanım da bunlardan biri. Bulgaristan'ın Otro Gazetesi'nin muhabiri Wanda Zembrzuska, 19 Ağustos 1915'te savaşları takip etmek için Osmanlı Genel Karargahı'ndan izin talep etmiş. O zaman henüz 24 yaşında olan Bulgar gazeteci, Romence, Fransızca, Bulgarca ve Almanca biliyor. Cephedeki ilk haberini ise Otro gazetesine 2 Eylül 1915'te ulaştırmış.''

* Kahramanlık destanının yazıldığı Çanakkale Savaşları'nda Türk kadın savaşçılar Gelibolu Yarımadası'nın her karış toprağında yatan Mehmetçiklerin yanında göğüs göğüse çarpıştı.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi Prof.Dr. A. Mete Tunçoku, daha önce inceleme fırsatı bulduğu Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde bu konuyla ilgili pek çok belgeyle karşılaştığını söyledi.

Özellikle o dönemde askerlerin "Keskin nişancı Türk kadınları", "Türk kadın savaşçıları" konularını anlatan mektup ve günlükleriyle karşılaştığını anlatan Tunçoku, Avustralya Piyade Er J.C. Davies'in annesine yazdığı şu mektupta kahraman Türk kadın savaşçılarından bahsedildiğini anlattı:

"Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm"

Prof. Dr. Tunçoku, Mısır'da yayınlanan "The Egyptian Gazette" adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye'den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedildiğini söyledi:

"15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamış."

Özellikle ikinci haberi şehitlerle ilgili bilgilerin bilgisayar ortamına aktarılmasını çok önemsiyorum.Çok yerinde bir çalışma.

Bildiğiniz gibi İznik DOĞUŞ Gazetesi olarak bizde 2005 yılında İznikli Çanakkale şehitlerinin listesini Genel Kurmay arşivlerinden alarak yayınlamıştık…

Bir yanım Çanakkale… 1915 yılında doğanlar bugün 92 yaşında. Onların bir kısmını Mübadele insanları olarak tanıdım. 1915 Çanakkale’de zafer yılı. Aynı yıl Balkanlarda, Anadolu’da göç hareketleri var. Muhaceret var. Mübadele var. İnsanlar savaş olmadan da yollarda ölüyor. Bugünlerde tarihin bu sayfalarını araştırıp, okuyup anlamaya çalışıyorum.

Onun için bir yanım Çanakkale, bir yanım Muhaceret, Mübadele… Bir yanım sevinç, bir yanım hüzün… Of, gençliğim eyvah !

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ- 21 MART 07

 
Toplam blog
: 28
: 1087
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

Cennet Gökova’nın tam ortasında bulunan Mazı Köyü’nde yaşayan, bahçesinde her türlü sebzesini, rakıs..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara