Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

Canlı bombaların neden hep sol kesimi hedef aldığı araştırılmalıdır

Canlı bombaların neden hep sol kesimi hedef aldığı araştırılmalıdır
 

Ankara da bir katliam yaşandı.
 
Bir çok insan hayatını kaybetti.
 
Esasen kimse oraya ölmek için gitmemişti ama insanlıktan nasibini alamamış gizli ve kirli mihrakın istediği buydu.Yani kan ve ölümdü.
 
Çünkü toplumu huzursuz etmek için korku, panik ve ümitsizlik lazımdı. Gerginlik, karşıtlık artmalı; sen ben kavgası çıkmalı, iktidar ve muhalefet birbirine düşmeli, vatandaşın kafası karışmalıydı. Zira önümüzde bir seçim vardı ve muhtemelen Ankara Gar'ının önünde katliam yaptıranların amacı da bu yolla karşıt kitleleri birbirine düşürmek ve süreci provake etmekti.
 
Eğer durum buysa (ki budur) kendilerinden açıklama veya yorum istenen her kesimden kişinin son derece sorumlu davranması  birbirini (yani iktidarı, muhalefeti, emniyeti, miti vs.) suçlamaması, böylece terörden medet umanların amacını boşa  çıkarması gerekirdi. Ne var ki, durum böyle olmadı. Olayın hemen ardından, başta siyasiler olmak üzere, eli kalem tutan, ağzı laf yapan herkes bu kurala uymayarak azmettirici katilleri memnun ve mesrur etti. Toplantı alanındaki dehşet anını yaşayanlar bile boş durmadı hem sözlü, hem de fiili sataşmalarla polise, iktidar yetkililerine, hatta ambulanslara tepki koydu.
 
Acaba olay yerinde seyreden polis aracına bayrak sopalarıyla saldırmanın, ambulansları engellemenin, gelen bakanları protesto etmenin bir getirisi olmuş muydu? Bunlar yapılmasaydı bir şeyler eksik mi kalırdı? Yoksa bu eylemi düzenleyen kana susamış aşağılık heriflerin istediği de bu muydu?
 
Bana sorarsanız, olayın hemen akabinde ve ertesinde suçu hükümete yüklemenin, eleştirileri "biz cenazelerimizin derdindeyiz" ifadeleriyle savmaya çalışmanın, yani haklılığını savunurken bile ayrımcılık yapmanın hiç gereği yoktu. Zira o cenazeler bu ülkenin insanıydı ve yalnızca bir kesimin değil, hepimizin sahip çıkması gereken kayıplarımızdı.
 
Bu vahim olayın, sağ ve sol kesimden bir çok vatandaşı derinden sarstığına inanıyorum. Ve bu insanlar, canlı bombaları gönderenlerin maksatlarının toplumsal bir kırılma meydana getirmeyi amaçladıklarının farkındalar. Bunlar bağırıp çağırmanın, bir yerlere saldırmanın, birilerine küfretmenin, sokakları savaş alanına çevirmenin anlamsızlığını da biliyorlar. O sebeple, kan ve ölüm yoluyla kaos meydana getirmek isteyenlerin emellerine alet olmamak için sessizce köşelerine çekildiler ve ortalığın sakinleşmesini bekliyorlar. 
 
Arzu edilen sonucu getireceğine inanmasam da usülü dairesinde terörü protesto eylemi düzenleyenlere saygı duyuyorum. Ne var ki, herkes aynı düşüncede olamıyor ve sükunetle hareket etmiyor/edemiyor. Terörün sadece kendini değil, tüm ülke insanının geleceğini hedef aldığının farkına varamıyor. Bazıları, patlamalarda iktidarın parmağı olduğu şeklinde algı oluşturmaya çalışanların dolduruşuna geliyor. Böylece (bilerek veya bilmeyerek,) terörü protesto ediyorum derken kaosun devamını getirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürüyor.
 
Gözümüzün önünde cereyen eden bu olayları bir kısım elitin, yazar çizerin, düşünür ve yorumcunun görmezden gelmesini anlayamıyorum. Doğrusu ben olay akşamında, sonraki günlerde meydanlarda toplanıp molotof atanların, cadde ve sokaklarda polisle çatışanların, yol kesenlerin, yakıp yıkanların terörü protesto ettiklerine ve samimi bir barış arayışı içinde olduklarına inanmıyorum.
 
İçinde belirgin bir şiddet barındıran, insanların panik ve korkuyla evlerine kapanmasına sebep olan eylemlerin adının, "terörü protesto ya da barışa hizmet" olması, düzenleyicilerin iyi niyeti konusunda beni ikna etmiyor.
 
Dikkatimi çeken başka bir husus ta yaşadığımız son üç canlı bomba hadisesinin tamamının sol eğilimli vatandaşların toplandığı mahallerde gerçekleşmesidir. Bunlardan ilkinin HDP'nin Diyarbakır Mitingi'nde, ikincisinin Kobani'ye gidecek gençlerin Suruç'taki basın toplantısında, üçüncüsünün de Ankara Garı önünde gerçekleştiğini biliyoruz.
 
Daha gerilere gittiğimizde de durum değişmiyor. Her ne hikmetse faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin ekseriyeti hep sol görüşlü veya laik düşünceli kişiler oluyor. Tabi Türkiye Hizbullahı'nın katlettiği mütedeyyin dindarları unutmuş değilim. Hizbullah mensupları, faili meçhul değil de faili malum katiller olduklarından onları bu kategorinin dışında bırakıyorum. Yalnız şu kadarını söylemekte yarar görüyorum. Her ne hikmetse Hizbullah, Türkiye'de hep kendisi gibi müslüman olan (mütedeyyin) dindarları öldürmüştür. Son bir iki yılda hayatımıza giren İŞID ta, işe müslümanları öldürerek başlamış ve katliamlarını çeşitli fantezilerle süslemiştir. Kimini kurşuna dizmiş, kimini kılıçtan geçirmiş, kimini de yüksek binalardan atmıştır.
 
Hatta bu fantezilerini tarihi mekanlarda insan katletmeye, bazı infazlarda küçük çocukları görevlendirmeye kadar vardırmıştır. İyi müslüman olduklarını, akıttıkları tonlarca kanla ve aldıkları binlerce canla ispatlamaya çalışan bu aşağılık ve adi keferelerin ifadelerine kanarak müslümanları köşeye sıkıştırmaya kalkan insanlara sesleniyorum. Lütfen yürekleri de sakalları kadar kara ve kirli olan bu pisliklere bakarak islamı ve müslümanları yargılamayın. Onları ve yaptıklarını islamla anlamlandırmaya kalkmayın. Dinini iyi bilen hiç bir müslüman kesinlikle bunlar gibi zalim olamaz.
 
Konuya dönersek, bir kesim canlı bomba eylemlerinin İşıd terör örgütü tarafından yapılmış olmasını çok istiyor. Büyük ihtimalle canlı bombaların İŞİD mensupları arasından çıkması için dua bile ediyor. Eğer aksi olmuşsa, yani eylem PKK ve benzeri sol örgütler tarafından yapılmışsa kafa konforunun bozulacağını, gagasının düşeceğini biliyor. Bilmediği ise, sağ veya sol  tüm örgütlerin aynı mihraklar tarafından kullanıldığı...
 
Adıyaman'da bir süre faaliyet gösterdikten sonra kapatılan ve adı, (buraya dikatinizi çekiyorum)"İslam Çayocağı" olan kahvenin istihbaratça takip edilmeyen müdavimlerinden, annesinin İŞID'a katıldığını ihbar ederek bulunmasını istediği oğluna, hatta hükümete ve MİT'e kadar bir dizi fail veya zanlıdan sözedilip duruluyor. Açıkçası bazı yazarlar, siyasetçiler, duru görü sahipleri çoktan katilleri ve azmettiricileri bulmuş bulunuyor ama devlet her ne hikmetse bunlara kulak asmıyor! Daha doğrusu (muhtemelen İŞID'çı oldukları için) katilleri koruyor!
 
İşin doğrusu ben de son üç bombalamanın sol eğilimli vatandaşların toplandığı mekanlarda gerçekleştirilmesini anlamlı buluyorum. Buna karşın azmettiricilerin, sadece sol kesimi değil ülkemizin tümünü hedef aldıklarına inanıyorum. Olayın hemen akabinde, katılımcılardan bazılarının polise, polis arabalarına, olay yerine gelen devlet yetkililerine tepki göstermelerinin azmettiricilerce istenen bir şey olduğunu düşünüyorum. Ayrıca saldırının, yalnızca sol kitleyi hedeflediği algısı oluşturularak, iktidara ve iktidar tarafında kalanlara suç isnadını kolaylaştırmanın ve bu yolla sokak eylemlerine meşruiyet zemini sağlamanın amaçlandığını da ihtimaller dahilinde görüyorum.   
 
Sol görüşlü vatandaşların neden sık sık protesto eylemine başvurduklarını, (bazılarının) niçin bu kadar şiddete meyilli olduklarını merak ediyorum. Bunun sebebinin, bilimsel olarak araştırılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Ankara'daki Barış Mitingi için hazırlanmış pankartlardan en az bir tanesinde 'kan'dan söz edilmesinin, patlamadan hemen önce ve esnasında halay çekenlerin "Bu meydan kanlı meydan" nakaratını tekrarlayıp durmasının ardındaki ruhsal profil acaba bize bir şey anlatıyor mu diye düşünüyorum. Eğer, saldırı esnasında "Allahüekber" demek ya da sakallı olmak bir şey ifade ediyorsa, bunlar neden görmezden ve duymazdan gelinsin ki?   
 
Bence halay çekenlere bu nakaratın tekrarlanmasını tenbih edenler, barış eyleminde kullanılacak pankarta "kan" kelimesini yazdıranlar (varsa) bulunmalı ve kendilerine amaçlarının ne olduğu sorulmalıdır.
 
İŞID, PKK, DHKPC vs... Birbirinden farklı olduğunu sandığımız, hatta bazılarımızın fikri yakınlıktan ötürü günahlarını görmezden geldiği bu terör örgütlerinin aynı mihraklarca kullanıldığının, bunlardan hiç birinin iddia ettikleri gibi müsbet bir sosyal amaca hizmet kaygısı taşımadıklarının bilinmesini isterim. İsmi ne olursa olsun, bu örgütlerin tamamının yabancı ülkelerin istihbarat teşkilatlarının taşeronluğunu yapmaktan öte bir görevleri yoktur. 
 
Mesul kimdir sorusunun cevabına gelince: bu katliamı herhangi bir ülkenin istihbarat servisi veya bu tür işleri finanse eden bir kurumu yaptırmış, bu iş için de İŞID ve PKK dahil herhangi bir terör örgütünü kullanmış olabilir. İçimizden birileriyle ilgili bir tahminde bulunmamız halinde ise, bu eylemin hükümet tarafından yaptırıldığı fikri en zayıf ihtimaldir.
 
Ankara'da meydana gelen patlama esnasında hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, ölenlerin aile ve yakınları başta olmak üzere tüm ülkedaşlarıma başsağlığı ve sabır diliyorum. Farklı fikirlerimize rağmen, birlik ve huzur içinde kardeşçe yaşayacağımız günlerde buluşmak dileğiyle...
 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..