- Kategori
- Aile
Çaresizliği de çareyi de bulan insandı

Biz küçüktük, dünyamız kocaman. Hayallerimiz mutluluklarla dolu, rüyalarımız korkuluydu. Koşarak giderdik anne-babamızın odasına. Küçük korku dolu gözlere dayanamayan ana babalar alıverirdi koynuna. Ama ya geri çevirilenler, gidecek yeri olmayanlar...
O zamanlar böyle düşünemiyorduk tabi.
Şimdi büyüdük, dünyamız küçücük. Hayallerimiz umutsuzlukla dolu ve ancak güzel olanları rüyamızda görebiliyoruz. Hal böyle olunca ana baba da aramıyoruz yanımızda. Korkmuyoruz rüyalardan, onun yerine insanlardan gerceklerden korkuyoruz.
Unutuluyor eski zamanlar, güzel anlar. Hep bir yenisi ekleniyor hüznün de mutluluğunda... Her yeni gelen unutturuyor bir öncekini, sorgulatmıyor, kıyaslatmıyor bile...
Artık acı bile hatırlatmıyor bir diğerini. İlk acınız neydi? Neydi ilk defa acıdan ağlatan? Onu bile unuyoruz bazen.
"Yaşam Mücadelesi" adı altında kurulan düzene uyup gidiyor bedenler, ruhlar. Halbuki yaşamın tam ortası değil miydi geçmiş, bugün ve gelecek...
Gelecekten umutsuz, geçmişi unutmuş ve bugünü yaşayabilmekten aciz bedenler haline gelmiş insan sürüsü görülen.
Çaresizliği de çareyi de yaratan, yaşayan insandı. İlk felakette gemileri yakan da insan, ilk sevincinde dibine kadar abartandan insan...
"Dünyanın sonunu insanlar getirecek" diyor birileri. Ne de güzel söylüyor. Ama söyleyen de bir, dinleyen de...