Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '17

 
Kategori
Deneme
 

Çekmek İstediğim Film Bu Değildi

Çekmek İstediğim Film Bu Değildi
 

Ressamlar Tepesi, Paris


Geçenlerde o çok ünlü yönetmenlerin birine mesaj attım. Yazdıklarımı okuyup benim günlerdir kafamda evire çevire yanıt aradığım soruyu bir de o düşünsün istedim. "Merhaba X Bey, size günlerdir aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum, çok fazla film çektiğiniz için mutlaka bir yanıtınız olacaktır. Ben henüz hiç film çekmedim zira. Bir filmi çektikten sonra benim çekmek istediğim film bu değildi diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ortaya son derece güzel, herkesin takdirini kazanan bir eser koymuş olmanıza rağmen o filme yabancı hissettiğiniz oldu mu?" Yanıtlamayacağını düşündüm açıkçası, yanıltmadı da beni. Peki bu soruyu neden sordun diyeceksiniz, öylesine bir soru muydu diyeceksiniz.

 

Bazen geriye dönüp yazılarımı okuduğumda kalemi elime ilk aldığımda veya klavyenin tuşlarını elimin altında ilk hissettiğimde aklımda çok başka bir yazıyla oturduğumu fark ediyorum. Aklımın izlediği bu yol hem çok heyecanlandırıyor hem de çok ürkütüyor beni. Tercüme yaparken de aynı durum söz konusu. Ağzımdan çıkan bir cümleyi duyduğumda hayır ben bu cümleyi böyle kurmayacaktım diyorum kimi zaman; bu kelimenin yerine başka bir kelime kullanacaktım. Bunlar basit örnekler tabii.

 

Çoğumuz dünyanın bizim için yaratıldığını düşünürüz ve kendimizi görünmez bir yönetmenin filminde başrol gibi hissederiz. Araba gürültüsüyle dolu bir caddede yürürken kulaklığınızı takıp şarkıya sesli sesli eşlik etmişliğiniz vardır. Tam o anda sanki görünmez yönetmeniniz filmin önemli bir sahnesine hareketli bir fon müziği koymuş da siz o müzik eşliğinde havalı havalı yürüyormuşsunuz gibi hissetmediniz mi hiç? Yönetmenin "Şimdi saçlarını hafifçe savur, daha dik dur, biraz daha gülümse." diyen sesini duymadınız mı? Daha da önemlisi, o görünmez yönetmenin aslında iç sesiniz olduğunu fark etmediniz mi? Peki eğer hayatımız böyle bir filmden ibaretse, bu filmin şimdiye kadar çekilmiş kısmını geriye sarıp izlediğimizde filmimize yabancı hissedip hayal kırıklığına uğradığımız oluyor mu zaman zaman? Kendi hayatına uzaktan bakmayı başaran insan sayısı bir elin parmaklarını geçemeyecek kadar az mı yoksa?

 

Hayatımızın belirli dönemlerinde kararlar vermemiz beklenir, verdiğimiz kararlar bizi biz yapar. Hayatımıza aldığımız insanlar filmimizin gidişatını belirler. Üstelik kimse doğru düzgün yönlendirmez bizi bu süreçte. Bize en çok yardım eden yine kendi iç sesimizdir. Güçlü yönlerimizle önümüzdeki fırsatları karşılaştıran sonra da bize bir merdivenin basamakları gibi geçiş basamakları inşa eden. Ne yazık ki durum bundan ibaret de değil. Bazen aldığımız kararlar almak istediğimiz kararlar olmaz. Seçmek istediklerimizle seçmek zorunda olduklarımız arasında kaldığımızda görünmez yönetmenin verdiği talimatların pek bir önemi kalmaz. Yönetmen ne kadar direnirse dirensin bir yerden sonra kontrolünü kaybeder. Çektiği mekanlar kafasında tasarladığı mekanlar, verdiği talimatlar senaryoyu ilk okuduğunda vermeyi amaçladığı talimatlar değildir artık. Oyuncu da, mekan da ve hatta zaman da etki alanının dışında kalmıştır. Ama gitmeyi en çok istediği anda bile gidemez, yarım bırakamaz işini çünkü meslek etiği her şeyin üstündedir. Peki siz sevgili yönetmen X Bey, siz de biz insanların iç sesleri gibi yönetmenlik yaparken filmin üstündeki kontrolünüzü kaybedip ya da yolunuzdan sapıp planladığınızdan tamamen farklı bir film çektiniz mi hiç? Hangi filmdi bu; izlemeyi inanın çok isterim. Sonra da gerçekte çekmek istediğiniz filmin nasıl olduğunu anlatın lütfen. Sonra eğer kalemi elime aldıktan sonra iç sesim beni başka yerlere çekmezse ben de size gerçekten yazmak istediğim yazıları yazacağım. Sevgiler yönetmen X Bey...

 

 
Toplam blog
: 8
: 176
Kayıt tarihi
: 20.08.17
 
 

Ben, cümleleri serbestçe devirebilmek için yazı yazıyorum. ..