Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Cemaat, CHP ile barışıyor mu?

İki haftadan bu yana hemen hemen bütün basın yayın organlarında sürdürülen MİT-Hükümet-Cemaat-Polis-Yargı çevresindeki tartışmalar, sessiz sedasız yaşanan CHP-Cemaat temasını kamuoyunun gündemine taşınmasını engelledi.

Bu temas, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir televizyon programında, “Yargıda cemaatçi örgütlenme var diyemem” şeklindeki açıklamasından bir gün sonra başladı. Fethullah Gülen’in Amerika’da kurduğu organizasyonun temsilcileri, Sayın Kılıçdaroğlu’nu CHP genel merkezinde ziyaret etti.

Neler konuştukları bilinmez ama Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin 15 Şubat’ta kaleme aldığı “Son tuzak: İktidar-cemaat” başlıklı yazısındaki bazı görüşler ile cemaate yakın Samanyolu TV’nin ana haberlerinde CHP’ye eskisi kadar yüklenilmemesi de bu gelişmelerin üzerine eklenince, ister istemez “cemaat, CHP ile barışıyor mu?” sorusunun akla gelmesine neden oldu.

Hüseyin Gülerce’nin sözünü ettiğim yazısındaki görüşler şöyle; “ Bu cemaat ne istiyor? deniyorsa, anladığımı söyleyeyim. İstenilen tek bir şey var: Temel hak ve hürriyetler, din ve vicdan özgürlüğü teminat altında olsun yeter... Halk seçtikten sonra, Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin.”

Bu kısa açıklamada dikkati çeken iki önemli nokta var.

Birincisi, temel hak ve hürriyetler ile din ve vicdan özgürlüğüne yapılan vurgu.

İkincisi ise halk seçtikten sonra, Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin şeklinde dile gelen düşünce.

Aslında, Hüseyin Gülerce ve benzer muhafazakâr yazarların temel hak ve özgürlüklerden, sadece din ve vicdan özgürlüğünü, din ve vicdan özgürlüğünden de sadece kendi dini görüşlerinin, hatta Sünni Müslümanlığın Hanefi Mezhebinin özgürlüğünü anladıklarını söylemeliyim.

Yıllarca, soğuk savaş politikaları, anti-komünist propaganda ve anti-demokratik cemaat kurallarıyla şekillenmiş muhafazakâr zihinlerden, temel hak ve özgürlükleri eksiksiz savunmalarını beklemek de nafiledir.

Zaten, liberallerimizin düştüğü en büyük hata da bu noktada düğümlenmektedir.

Bu zihinsel yapıyla bile olsa, din ve vicdan özgürlüğünün yanına, temek hak ve özgürlüklerin eklenmesi, muhafazakâr zihniyet açısından büyük bir ilerleme sayılabilir.

Demokrasiyi gerçekten isteyenler, muhafazakâr kesimdeki bu değişimi görmelidir. Ancak onların “kendine demokrat” tutumlarını da her zaman teşhir etmelidir.

Hüseyin Gülerce’nin yazısında “Halk seçtikten sonra, Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin şeklinde dile gelen düşünce ise iki açıdan önemli.

İlki, 28 Şubat darbesinden ağzı yanan muhafazakâr kesimin, halkın seçimini ön plana çıkarması, seçimlere özel vurgu yapması.

Diğeriyse, bu seçimler sonucunda Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin söylemi.

Bu söylem, “Seçimler sonucunda AKP dışında bir parti iktidara geldiğinde, o partiyle de uyumlu çalışacağız” anlamına mı geliyor?

Yoksa, “AKP’ye olan desteğimiz sonsuza kadar sürmeyecek, AKP eğer bu son MİT-Polis-Yargı tartışmalarında olduğu gibi üzerimize gelmeye devam ederse, bu desteği çeker, belki de CHP’yi desteklemeyi de düşünebiliriz” anlamına mı geliyor?

Bu gelişme ve tartışmalardan, üstüne de Hüseyin Gülerce’nin bu yazısından yola çıkarak, belki, “Cemaat-CHP barışıyor” denemez ama AKP ile arasına karakedi giren cemaatin, AKP dışındaki alternatifleri de gündemine aldığını söyleyebiliriz.

Olmaz olmaz demeyin, geçmişte cemaatin DP, AP, ANAP, DYP ve hatta DSP’yi de desteklediğini hatırlayınca, cemaat için önemli olanın “gemilerini yüzdürmek” olduğunu hatırlamamız gerekir.

Önemli olan geminin karaya oturmaması, gerisi onları ilgilendirmez.

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..