Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çenemizin başımıza dert olduğu zamanlar!

Çenemizin  başımıza dert olduğu zamanlar!
 

Pazar yazıları-4

Son günlerde ulus olarak epeyce gerildik, yaşadığımız acılar yüzünden moralsiz günler yaşamaya devam ediyoruz.

Bu gergin ve moralsiz ortama bir miktar tebessüm katabilmek umuduyla...

..............

Anlatılanlar, 12 Eylül döneminde Anadolu’da bir ilimizde yaşandı.

Dini motifleriyle ünlü ilimizin, tüm yurtta olduğu gibi, sıkıyönetim koşullarında bunalmış olduğu günler...

Yaşananlar, ilimizin en işlek caddelerinden birinde; dükkanı, ünlü Mahmutpaşa camisiyle karşı karşıya bir baharatçı olan Bahri amca ile, ilin garnizon komutanı ve askeri personeli arasında kavurucu bir ağustos sıcağında geçmekte.

İlin garnizon komutanı çok rahatsızlanmış. Tüm sağlık kontrolleri yaptırılmış; ilaçlarını alıp kullanmasına karşın rahatsızlığı bir türlü düzelmemekte. Ne kadar yol, yöntem biliniyorsa hepsi denenmiş, ama komutan bir türlü iyileşememekte.

Komutana bir tanıdığı, şifalı bir bitki adı söyleyip Mahmutpaşa cami karşısındaki baharatçı Bahri amcayı önermiş.

Hemen asker görevlendirilip baharatçıya yollanmış. Ama aradıkları şifalı bitki baharatçıda da yeni bitmiş!..Bitmiş ama, askerlerin kan ter içinde şifa aradıklarını da görünce de dayanamamış Bahri amca;

“Evladım, boşuna buralarda aramayın o bitkiyi buralarda bulamazsınız. Yaklaşık 25 km. kuzeyde Narlıcak köyü yakınlarında Karakayalık mevkiinde bulunur.”

Askerleri biraz daha bekletip, aranacak bitkinin bulunabilmesi için yapabileceği tüm tanımları yapmış.

Askerler, durumu komutanlarına anlatıyorlar.

Komutan da eli boş dönen askerlere kızmış;

“Gidin, alıp getirin o baharatçıyı, neredeyse, hangi dağda, hangi tepedeyse kendisi bulup getirsin bana.”

Asker zorunlu; emir kulu. Baharatçı amcayı bulup birlikte gidiyorlar Karakayalık Mevkii’ne.

Bahri amca ne yapsın, bir iyilik yapmak istedi, dükkanını kapatıp dağda ot aramak zorunda kaldı...öfkeden kuduruyor. Söylene söylene aradığı bitkiyi toplarken de bir tanıdık çıkmasın mı, Allah’ın dağında karşısına!..

Yanında birkaç asker, Bahri amcayı ot toplarken gören tanıdığı da merakla soruyor:

“Hayırdır Bahri abi, iş güç zamanı buralarda ne işin var senin? Bu askerler de neyin nesi?

Bahri amca ağzından çıkan sözlerden pişman:

“Sorma komşum, Mahmutpaşa Camii’nin orada bir b.k s.çtım, buralarda k.çımı silecek taş arıyorum!”

* * * * * * * * *

Aynı şehirde savcı Nasuh beyin tam da Cuma günü mesai bitimi sonrası çocuğu rahatsızlanmış. Ailece görüştükleri eczacı Ethem beyin eczanesine gidip durumu anlatıyor. Ethem bey:

“Nasuh bey, telaşlanacak bir şey yok sık görülen bir rahatsızlıktır, siz benim önerdiğim şu ilaçları kullandırın bir şeyi kalmaz geçer çocuğun”

Bu ilaç faslı ve biraz ayaküstü sohbet sonrası, Nasuh bey dostlarının önerdiği ilaçları alıp gider eczaneden.


Ertesi gün, Ethem bey öğle sonrası tenhalığında, önündeki tezgahın alt raflarına ilaç dizmekte.

Dalgın dalgın işini yaparken bir ara savcı Nasuh beyin üzgün sesi gelmiş kulağına, ama kalın camlı gözlüğü nedeniyle girişi farketmemiş:

-Yaa Ethem bey, ilacın pek etkisi olmadı, o kadar tavsiye ettiğin ilaç hiç fayda etmedi, çocuğun ateşi pek düşmedi... ne yapsak acaba?

Ethem bey kafasını bile kaldırmadan:

-..k anasını savcı bey, bi’şeyi kalmaz!


Ethem beyin hiç beklemediği yanıt, gelişini fark etmediği savcı beyin eşinden gelmiş:


-Onu da denedik Ethem bey...olmadı!

(Ethem bey, iyice soktuğu başını savcı beyler gidinceye kadar konsoldan çıkarmamış)

İyi pazarlar...

Not: Yaşanmış olayların yer ve isimleri değiştirilmiştir.

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..