Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Lütfen...

Lütfen...
 

Frederic Beigbeder bir kitap yazdı ve dedi ki; "Aşkın ömrü 3 yıldır." Ve ne tuhaftır herkes bir anda bu düşünceyi benimseyiverdi. Onun yerinde olsaydım eğer, şundan söz ederdim; "Ayrılık acısının ömrü 3 ay 16 gündür" (Rakamların önemi yok. Önemi olan inandırıcılık sağlamak. Ve karmaşık olan herşey inandırıcılığı artırır.(nedense) Böylece insanlar hesap yaparlar ve 3 ay 16 gün sonra o acının geçeceği umuduyla hayata devam edebilirlerdi. Çünkü insanlar acıdan kurtulmak için her dala sarılma eğilimindedir ki bunun için onları asla kınayamayız. Oysa şimdi bu caanım insanlar aşkın başladığı tarihten bitişine doğru gün sayıyorlar. İnsanları incitmeyiniz. Onlara olumsuzluklar aşılamayınız, onlara umut veriniz. Lütfen...

****
Biri gelir ve hayallerinden söz eder. Mesela der ki; "Bir şey yazdım okur musun?" Elbette der alır ve okursunuz. Ve insanları eleştirmenin iki yolu vardır. Şöyle diyebilirsiniz; "Bu saçmalığı kim okumak ister ki!" ya da "Bunun daha iyisini yapabileceğine inanıyorum. Hatta bundan eminim. Metinde oturmayan birşeyler var sanki. Bir daha okur musun lütfen?" Seçim sizin elinizdedir. İlk yolu seçerseniz karşınızdaki umut dolu bakan gözlerin ortasına okkalı bir yumruk atmış olursunuz ki; bu hiç de işe yarar bir yöntem değildir, yok ikinci yolu seçerseniz karşınızdakinin sırtını hafifçe sıvazlayarak "hayallerine ve emeğine saygı duyuyorum. Ve başaracağına inanıyorum ama bu metni sevmedim." demiş olursunuz. Kibarlık ve olumlu tutum kime ne kaybettirmiştir ki bugüne kadar? İnsanların hayallerini örselemeyiniz özellikle de çocuklarınkileri... Lütfen...

****
Biri üzgünken ona destek olmak ya da dostluğun gereğinin bu olduğunu düşündükleri için sürekli konuşup dururlar. Ve işin tuhafı üzgün olan tarafın gözlerinin içine bakmayı hiç düşünmezler. Akıl tek bir şeye odaklanmıştır çünkü; dostluğun gereği zor zamanlarda onu teselli etmek ona yatıştırıcı sözler söylemek, bazı durumlarda sarılmak, bazen elini tutmak ve bazen de "amaaan boşver. Herşey geçiyor. Bu da geçer." gibi o an için birer taş parçasından farkı olmayan cümleler kurmaktır. Oysa üzgün olan insanın o an için tek isteği belki biraz yalnız kalmak, biraz boşluğa bakmak, biraz tavan köşelerine biraz ayak parmaklarına bakarak yatağında uzanmak belki biraz gözyaşı dökmektir. Ama "dostluk gereği" fikrine saplanıp kalmış olan insan onun o an ne hissettiğini öğrenmek için gözlerine bakmayı gereksiz bulduğundan olsa gerek konuşmasını sürdürür. Üzgün insanların gözlerine bakınız. Onların ne istediği gözlerinde yazılıdır. İnsanların duygularına biraz özen gösteriniz. Lütfen...

****
"Aaaa duydun mu filan ne yapmış? İnanamıyorum, bir insan nasıl böyle birşey yapabilir?" Biri gelir koskoca bir hayatı size 3-5 cümle ile özetleyiverir ve birileri de o hayatı utanılması gereken ve hatta hiç olmaması gereken bir hayat olarak kabul eder pasta börek çörek yerken sohbet olsun diye birilerine anlatır. Ve anlatıklarına şaşıran bakışlar eşliğinde çöreklerinden küçük bir parça ısırır ve o şaşkın bakışların keyfini çıkarırlar. Ayaklarının ve diğer ayakların altında kalmış sohbet konusu hayat bir gazetenin 3. sayfa haberi gibi bakıp geçilecek bir kaç saniye şaşırılacak ve o hızla unutulacak birşeydir çünkü. Hiç akıllarına gelmez o çok ama çok şaşırdıkları durumların kökenlerinde neler var ve nasıl bir hayat o insanı o noktaya getirdi. Ve düşünmezler; kimse saf kötü ya da saf iyiden oluşmaz. İnsan hayatı o kadar temelsiz ve önemsiz değildir. Ve insanlar birilerine sohbet malzemesi olmak için birbirlerini öldürmez birbirlerini yaralamaz ya da diğerlerinin ağzınızı açık bırakacak olayların içine girmezler. İnsanların hayatını gazetelerin 3. sayfalarındaki 6 satırlık haberler gibi görmekten vazgeçiniz. Lütfen...

****
İnsanlar fikirlerini, düşüncelerini söylediklerinde "ahkam kesiyor" diye nitelendirilebilirler. Ve o insanlar "ahkam kesiyor" denmesini göze alarak yine de düşüncelerini söylemeye yazmaya devam ederler. Ama akıllarının bir köşesinde hep şu vardır: "Ben sadece bunları düşündüm. Kimseden çok bildiğim iddiasında olmadığım gibi kimseye akıl vermek niyetinde de değilim." Bu cümleleri yazan kişi de aynen böyle dedi kendi kendine. Ahkam kesmek ya da akıl vermek gibi bir niyeti asla yok. Böyle düşünmeyiniz. Lütfen...


Fotoğraf: http://shagagraf.deviantart.com/art/pink-68280876
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..