Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Eylül '16

 
Kategori
Öykü
 

Cepteki para

Hüdaverdi’nin hem aklı, hem de kalbi cebindeydi. Her zaman cebindeki parayı düşünürdü. Arasıra cebinden masa üzerine çıkarır, sayardı.

 

            30 tane 200 lük, 6 tane 100 lük, 2 tane 50 lik, 8 tane 10 luk… Tam 6780 lira. Saydıktan sonra özenle cebine koydu. Çok mutluydu. Morali süperdi. Ayağa kalktı. Neşe içersinde dolaşmaya çıktı. Aklına askerdeyken söylediği türkü gelmişti. Mırıldanmaya başladı:

 

            Ay akşamdan ışıktır!

            Yaylalar yaylalar!

            Yüküm şimşir kaşıktır!

            Dıloy dıloy yaylalar!

            Dıloy dıloy yaylalar!

 

            Hızını alamadı, türküyü bir de ıslıkla çalmaya girişti. Sonra duyulur diye çekindi, sağa sola baktı, ıslığı yarıda kesti.

 

            Cebinde para olduktan sonra istediği yere gidebilirdi, istediği yere girip çıkabilirdi. İstediği yemeği yiyebilirdi. İstediği giysiyi alabilirdi.

 

            Hüdaverdi’nin her şeyi paraya endeksliydi. Cebinde para varsa kolestrolü normaldi, tansiyonu iyiydi, çarpıntı ve nefes darlığı yoktu. Kalbi çok iyi atıyordu. Bağırsakları düzenli çalışıyordu. Şekere yakalanmıyordu. Gözleri çok iyi görüyor, kulakları çok iyi işitiyor, burnu çok iyi koku alıyordu. Gece oldu mu yatakta horul horul uyuyordu. Sinirleri olağanüstü derecede sağlamdı. Hiç öfkelenmiyordu.

 

            Arasıra cebini yoklamayı unutmuyordu. Para yerinde duruyorsa tamamdı. Kimseler yokken tekrar saymayı ihmal etmiyordu.

 

            Otuz ikiyüzlük, altı yüzlük, iki ellilik, sekiz onluk. Tam altı bin yedi yüz seksen lira. Yaşasın paracıklar. Napolyon ne demiş… Para, para, para…

 

            Sinemaya, istediği filme gidebilirdi. Hovardalık yapabilirdi. İstediği plajda denize girebilirdi. Seyahatlere çıkabilirdi. Yurtdışını gezebilirdi. Rakı, votka, şarap, bira içebilirdi. Sarhoş olabilirdi. İstediği kitabı alabilirdi. Alışveriş merkezlerinde kapılar ona açıktı. Arabasına veya motoruna benzin alamama derdi yoktu. Hüdaverdi çok mutluydu. Havalarda uçuyordu.

 

            Bir ara “Yahu ben bunları niye düşünüyorum ki, nereden çıktı bütün bunlar” diye aklına getirdi. Biraz düşününce sebebini buldu. Beş parasız geçen günlerini hatırladı. Bakkaldan zor alışveriş ettiği, bankalara kredi kartı borçlarının olduğu, vergilerini ödeyemediği, geceleri sıkıntıdan uyuyamadığı, iştahsızlıktan bir deri bir kemik kaldığı günler geldi gözünün önüne. Ne karanlık günlerdi o günler. Bir ara intihar etmeyi bile düşünmüştü. Endişe içinde yaşıyor, hayatı kendisine zehir ediyordu. Ortalıkta hayalet gibi dolaşıyordu.

 

            Hüdaverdi’nin şimdi bankalarda parası var; evleri, arsaları, arazileri var. Her yerden para akıyor. Kredi kartları, arabaları, motosikletleri, dükkânları, her türlü modern cihazları var. Kimseye borcu olmadığı için her yerde itibar görüyor. Ne demiş Nasrettin Hoca: Ye kürküm ye!

 

            Hüdaverdi bankalardaki paralarını hiç düşünmüyor. Yerli paralar, dövizler, altınlar onun için yedek akçe. O, cebindeki paraya bakıyor. Arasıra çıkarıp sayıyor. Moral tazeliyor.

 

            Otuz tane ikiyüzlük, altı yüzlük, iki ellilik, sekiz onluk. Altıbinyediyüzseksen Türk lirası…

 

            Mal varlıkları Hüdaverdi’nin hiç aklında değil. 6780 lirayı 200 lük, 100 lük, 50 lik, 10 luk diye sıraya dizip para destesini çenesine sürtüyor. Yaşasın papeller.

 

            Hüdaverdi’nin yürüyüşü bile değişik. Ağalar gibi, beyler gibi, krallar gibi dimdik yürüyor. Başı neredeyse bulutlara değiyor. Gözleri adeta kilometrelerce öteye bakıyor. Cepteki para insanı nasıl da enerjik tutuyor.

 

            Tam o sırada Hüdaverdi’nin aklına ölüm geldi. Eyvah! dedi kendi kendine. Mezara girdiğimde cebimdeki paralara ne olacak? Sonra da “Amma şeyler düşünüyorum yahu! Mezarda paranın ne değeri olacak, o zaman para olsa ne olur, olmasa ne olur!” diyerek teselli buldu.

 

            Şu anda yaşıyordu ve cebinde otuz tane ikiyüzlük, altı yüzlük, iki ellilik, sekiz onluk vardı. Bozdur bozdur harca. Bittiğinde bankadan çek. Cebini yine doldur. Sonra yine bozdur bozdur harca.

 

            Hüdaverdi çok sevinçli, hiç sorunu yok, sağlığı yerinde, şarkılar söylüyor, maça gidip bol bol küfür ediyor, arasıra kafayı çekiyor, hovardalık yapıyor, gezilere katılıyor, istediğini yiyip içiyor, sanki gittikçe gençleşiyor, hiç ilâç kullanmıyor, geceleri de yatakta horul horul deliksiz uyuyor. Sabah kalktığında ilk işi cebindeki parayı saymak oluyor.

 

            Gözünü sevdiğimin parası, sen nelere kadirsin.

 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara