Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '22

 
Kategori
Anılar
 

CEVDETİYE'DE GEMİ VAR MI?

CEVDETİYE'DE GEMİ VAR MI?     

       (Köyüme Mektuplar-10)

                                 "Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan"  Y.K.Beyatlı

          Cevdetiye'de gemi bir zamanlar vardı. Nasıl olur canım deniz olmayan yerde gemi olur mu demeyin. Bu konuda yaşanmış bir hikâye var. Onu anlatıp biraz tebessüm edelim. Konumuza daha sonra dönelim.

          Bir zaman önce mecliste Trabzon milletvekili konuşma yaparken Kayseri milletvekili hafif yollu şekerleme yapıyormuş. Kayseri milletvekili uyanmış ki Trabzon milletvekili kürsüden Trabzon’a bir şeyler yapılmasını istiyor. Bizimki Trabzonlunun ne istediğini anlayamamış. Ama Trabzon'a ne yapılacaksa Kayseri'ye de o yapılmalı diye düşünmüş. Söz almış;

          -Sayın vekilin Trabzon'a yapılmasını istediği şeylerin Kayseri'ye de yapılmasını istiyoruz.    Demiş.

Meclisi bir gülüşmedir almış. Meclis başkanı Kayserili vekile;

          - Sayın vekil, Kayseri'ye denizi getirdiğiniz gün söz veriyoruz Kayseri'ye de liman yapılacaktır.   demiş.

 Meğer Trabzonlu vekil, iline liman yapılmasını istiyormuş.

          Ama bizim Kayserili vekil gibi denize ihtiyacımız yok. Ceyhan ırmağımız ve bunun üzerinde gemimiz var idi.

          Osmaniye ve Cevdetiye, Ceyhan ırmağının aynı tarafındalar. Irmağın öbür yüzünde Bahçe, Kesmeburun, Kazmaca, Sarpınağzı, hatta Karatepe köyleri var. Bu köylülerin Osmaniye'ye gidip gelebilmeleri için ırmağı geçmeleri lazım. En kestirme yol Cevdetiye üzerinden Osmaniye’ye ulaşmak. Bu köylerin ulaşımını sağlamak üzere Cevdetiye’de şimdiki regülatör köprüsünün bulunduğu yere bir gemi koymuşlar. Biz o zaman gemi diyorduk ama gerçekte belki kayık veya sal demek daha doğru olurdu.

          Bu gün regülatör köprünün bulunduğu yerde bir çelik halatın bir ucunu ırmağın bir tarafına, diğer ucunu diğer tarafa gömmüş, germişler. Makara ile bu çelik halata tuturulan gemi bir o tarafa, bir bu tarafa gider gelir yolcu ve yükleri taşırdı.

          Bizim gemi yaklaşık 4 metre uzunluğunda, üstü düz iki kayık üzerine kurulmuştu. Kayıklar suyun akış yönüne uygun 1- 2 metre kadar ara ile yan yana konmuş. Uzun ve kalın tahtalarla üzerleri birleştirilmiş. Kayıkların arasındaki 1-2 metrelik aralığa yerleştirilmiş bir dümeni var. Bir de gemiyi çelik halata tutturmaya yarayan çelik direk ile çelik makarası vardı.

          Geminin üzerine çoğunlukla bir traktör, naylonu ile birlikte sığardı. Tabii bazı traktörler ve naylonlar büyük olur. O zaman birbirine bağlı, birlikte sığmazlardı. O zaman traktörle naylonun bağlantısı çıkarılır, sığmayan naylon kısmı insan gücü ile gemiye ittirilirdi. Köylülerim bilir ama sorayım naylon ne ki? Deyince bir askerlik anım aklıma gelir.

          Askerliğimi İstanbul'da yaparken Adapazarı'ndan traktör römorku almaya gelen Cafer Coşkun abim ziyaretime geldi. Ziyaretten sonra memlekete döndü. O zaman telefonla haberleşme yaygın değil. Hem bağlatmak zor, hem de pahalı. Telgraf daha kolay. Dönüşünde telgraf çekmiş.

          - Naylonu aldım. Trene verdim. Eve geldim. Selam  

Bölük komutanı seni çağırıyor dediler. Hemen gittim. Yüzbaşı. Soruyor

          -"Naylon nedir". Yoksa uyuşturucu mu? Kaçak bir şeyin şifresi mi? Doğru söyle."

          -Traktör römorkudur. İki gün önce abim gelmişti. Adapazarı'ndan aldı. Odur.

Dedimse de adam inanmıyor. Şöyle yaparım böyle yaparım sayıyor.

Bu sırada Urfalı olan astsubayımız girdi. Konuyu anlayınca izah etti.

          - Komutanım traktör römorkuna bizim orada da naylon denir. Zirai donatım kurumunun fabrikası da Adapazarı'ndadır. Diye izah edince adam yakamdan düşmüştü.

          İşte o naylon, bu römorktur. Böylelikle gemimizin uzunluğu 5 metre civarında olurdu herhalde. Suyun üstündeki yüksekliği bir metre civarında. Geminin dümeni vasıtası ile istikametini suyun akışına göre değiştirince suyun gücü ile gemi hareket eder. İnsan gücüne fazla ihtiyaç olmazdı. Gemimizin bir motoru yoktu.

          Geçen hafta paylaştığımız Köyüme Mektuplar-9 daki yazımızı okuyan Bahçe köyünden, Osmaniye lisesi 1969 6 Fen A dan sınıf arkadaşım aşağıdaki mesajı atmış.

          "Tabii gemi vardı. İki at araba yan yana sığardı O atlar uslu uslu dururdu. Bir hamle yapsalar hepimiz bir anda boğulurduk. Sağ ol Osman. Günaydın"

          Beğeni, teşvik ve katkıları için ona teşekkür ettim.

          Biz çoğunlukla bu gemi etrafında çimer (suya girer, yıkanır), üstünden defalarca atlar, tumarak (suya dalarak) geminin altından geçerdik. Çok zevkli olurdu. Geminin güzergâhı derindi.

          Gemi kıyıya yanaşınca, karaya halatla sıkıca bağlanıp sabitlenirdi. Bu, geminin karadan uzaklaşmasını ve düşmeleri önlerdi. Bazen gemici, gemiyi karadaki yerine sabitlerken halatı gevşek bağlar. Bu zamanda traktör gemiye binerken ön tekerlek gemiyi ittirince gemi öteye gider, traktör suya düşerdi. Traktör tamamen suya gömülür, görünmez olurdu. Traktörü kimse çıkaramaz, ulaşım aksardı.

          Sudan traktör kurtarmanın ustası Cevdetiye köyümüzden rahmetli Fırtana Ahmet Öztürk emmim idi. Allah rahmet eylesin. Çabucak o bulunur. O gelince suya dalar, traktörün konumuna uygun yerine halatı bağlar. Halatın diğer ucu dışarıdaki diğer traktöre bağlanır ve uğraşılarak düşen traktör sudan çıkarılır idi.

          Bizim köyden başka Ceyhan ırmağında Karataş - Yumurtalık ilçeleri arasında kullanılmış bir gemi daha varmış. Ama mantık aynı. Çelik halat, küçük çelik direk, bu direkte bir çelik makara, bir dümen ve sal. Salın büyüklüğü değişiyor. Gemileri/salları hareket ettiren bir motorları yok.

          Gemimiz ben askere gidene kadar faaliyet gösterdi. Regülâtör ve sulama kanalı yoktu. Askerden geldiğimde gördüm ki geminin yerine beton regülatör köprü ve evimizin önündeki bahçemizin ve ağaçlarımızın tamamını götüren kanal yapılmıştı.

          Böylelikle gemimiz de anılarda kaldı.

Gemiden bunca söz etmişken Yahya Kemal Beyatlı'nın şu dizelerden bahsetmeden olmuyor;

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol

Bir çok giden memnun ki yerinden

Çok seneler geçti, Dönen yok seferinden

 

          İnşallah bizim ve okuyanlarımızın bindiği gemi meçhule gitmiyordur. Demir almak gününe daha çok zaman vardır. İnşallah

          Gelecek yazımıza (Hayata Mektuplar-11) ile devam edelim.

          Bütün köylülerimi ve arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..