Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

CHP, Kara Çarşaf ve Çıkış Kapısı

AKP’nin gizli propaganda tellallarına gün doğdu. CHP ya da Baykal alerjisinden kurtulamayanlar, yine başladılar tatlı tatlı kaşınmaya. Çiğneyecek yeni bir sakız bulmanın verdiği keyifle… Böyle sakızlar ağızlarını kokutsa da bulunca çiğnemeden edemiyorlar. Onlar bu sakızı çiğnedikçe; AKP, zevkten dört köşe oluyor. Varsın olsun… Önemli değil onlar için. Onlar şimdi CHP’ye ve Baykal’a vuracakları en sivri taşları bulma telâşındalar… CHP oy kaybedecekmiş; AKP, son günlerde düştüğü çıkmazdan kurtulup, yeniden canlanacakmış… Umurlarında değil…

Ne olmuş efendim? Baykal, partiye yeni üye olanların arasında bulunan birkaç kara çarşaflıya da parti rozeti takmış. Kıyamet kopmuş sanki!

Şimdi birlikte düşünelim:

Kırsal kesimin %85’inden fazlası kapalı… Bölgeden bölgeye kapanma biçimi değişiyor. Kimi bölgelerde, bir nedenle (Pazar, alışveriş, dost ziyareti, resmi bir iş vb) kente giden kadınların hemen hemen tümü kara çarşaf giyer. Giymeyeni kınarlar. CHP’lisi de kınar, AKP’lisi de… Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz… Bu bir kültür… Bu kadınların arasında, denize gidip mayo giyenler bile var. Ama kente giderken kara çarşafını giyer. Abartma falan değil… Ben 22 yıl köylerde çalışmış bir eğitimciyim. Mayolu fotoğraflarını eşime gösterenler var. Tanığı olduğum için rahatlıkla yazıyorum bunları.

Böyle bir sosyal yapısı olan toplumda, CHP üyesi olmak isteyen kara çarşaflı kadınlara, Baykal’ın ne demesini istersiniz?

- Senin kıyafetin lâikliğe aykırıdır. Git modern giysilerini giy, öyle gel! Bunu yapmazsan seni üyeliği kabul etmem!

Ya da:

- Ben senin gibilerin oyunu istemiyorum. Hadi toz ol!

Ya da:

- Ben seni partiye üye olarak kabul ederim. Ama medyanın önünde yapamam bunu. Yoksa beni tefe koyarlar!

Ya da:

- Kardeşim sen benim partime oy ver. Ama üye olma. Senin üye olmaya hakkın yoktur!

Başka seçenekler de var elbet. İlçe başkanını çağırıp “Bu kara çarşaflıları medyanın göremeyeceği bir yere götür. Rozetleri gizli takalım.” diyebilirdi! Ya da, “Bize kırsaldan oy gelmese de olur. Gecekondu oylarına da gereksinimimiz yok. Böylelerinden alacağımız oyla seçim kazanmak istemiyorum.” diyebilirdi.

Diyelim ki bunlardan birini yaptı Baykal. Sonra da durum medyaya sızdı. Siz asıl yazılanları o zaman görecektiniz! “Biz söylemiştik, Baykal’la olmaz. Baykal elitçidir. İktidar olma hevesi yok. Muhalefette kalıp söz üretmek ona yeter. Baykal, halktan uzak... Uzayda mı yaşıyor? Kamuyu anladık da, örtülüler partilere de mi giremeyecek? Lâikliği de çığırından çıkardı.” Daha neler neler…

Sosyal demokrat partilerde; liberalizme yakın duranlar da vardır, sosyalizme yakın duranlar da. Bu nedenle, yönetimin işi zordur. Hele bizim gibi yarı aydın toplumlarda daha da zordur. Herkes her şeyin doğrusunu kendisi bilir çünkü. Kendisinin bildiği gibi olmayınca kıyamet kopar. Sağ düşüncenin tescilli mikserleri (karıştırıcı) de işe el atınca, soldaki aklı evveller birbirine girer.

Parti yönetimi durumu toparlamaya çalışırken çıkmaza düşer çoğunlukla. Bu durumda hata yapmamak kolay değil. Yeni hatalar yeni bunalımları getirir. Sular durulmadan seçim kapıyı çalar. Yenilgi kaçınılmazdır.

Yenilginin ardından suçlu, büyük bir zevkle gösterilir halka. Çığırtkanların sesinden başka sesler duyulmaz ortalıkta: “Baykal istifa!”… Yahu, Baykal’ı hataya zorlayan sizsiniz. Partiyi karıştıran, oy kaybetmesine neden olan sizsiniz. Yenilginin ardından ciyak ciyak bağıran, zeytinyağı gibi üste çıkan da siz…

Yanlış anlaşılmasın; ben, “Baykal hatasızdır.” demiyorum. Elbette hataları vardır. Ama gün ince eleyip sık dokuma günü değil. Ülkenin ekonomik yapısı da sosyal yapısı da çatırdıyor. Sevr’e doğru, hızla geri’liyoruz. Cumhuriyetin tüm kazanımları, elimizden çıkıyor. Başımıza çuval geçiriliyor.

Sonuç:

Siz de ülkemizin kötüye gittiğine inanıyorsanız; AKP iktidarının ülke yararına olmadığını düşünüyorsanız; solun herhangi bir yerinde duruyorsanız; hatta lâikliği önemseyen ve AKP iktidarından kurtulmak isteyen bir sağcıysanız; tek çıkış kapısının olduğunu görmek zorundasınız. Güçleri birleştirmek… “Armudun sapı, üzümün çöpü” demenin zamanı değil… Zamanı geldiğinde onu da birlikte deriz. İnanın ben daha yüksek sesle derim o zaman.

Başka bir çıkış kapısı bilen varsa göstersin, birlikte çıkalım. Salt eleştirmekle sonuca varılmaz. Baykal’ı ya da CHP’yi düzeltmeye çalışmakla kaybedecek zamanımız da kalmamıştır. Önce şu çıkış kapısını bulup soluk almalıyız. Daha iyiyi ondan sonra düşünürüz.

Denizde bir köpekbalığı saldırısına uğramışsan ve seni kıyıya hiç sevmediğin biri çekiyorsa; sakın direnme. İster elinden tutup çeksin, ister ayağından… Kıyıya çıkarınca seni hırpalayacak bile olabilir. Ama ölmekten iyidir değil mi? Kıyıya çıkınca, dayaktan kurtulmak için, direnebilirsin nasıl olsa.

 
Toplam blog
: 71
: 774
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Emekli Öğretmenim. Anadolu Üniversitesi, AÖF, Eğitim Önlisans Programı mezunuyum. İlgi Alanım: Si..