Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

CHP' nin iskan açılımı!

Adım gibi biliyorum ki bu yazımda sonuna kadar okunmayacak ve bir tepki çıkmayacak. Ama bende aslında zaten kendim için yazıyorum. Ah bir tersi olsaydı. Ah hepten bir farklı tepki verebilseydik. Neyse.

"Ama sağın tüm renkleri ile solumuzun ortak olduğu nokta ise gelişme anlayışlarının -itiraz ediyor gözükselerde- yol, köprü, baraj vb türü imar faaliyetleri ile mümkünse teşvik verip hazır yabancı sermaye çekip yatırım yaptırmaktır. Yani aslında yukarda dediğim gibi görünür ayrımın dışında tam bir fikir birliği vardır. Bu da çok normaldir. Çünkü bizzat seçmeninde zaten gelişme anlayışı budur."

Yukarıdaki alıntı 30 mart 2009 tarihli Seçimi ben kazandım başlıklı yazımdan yapıldı. Bu ve benzer paragraflar onlarca yazımda yıllardır var. Şimdi bu alıntıyı neden yaptığımı anlatayım. Geçtiğimiz günlerde CHP' den Sn. Gürsel Tekin' in kaçak yapılaşma üzerine bir önerisi oldu. Bu öneri üzerine CHP' ni destekleyen yazarlarımız dahil ve bence de haklı olarak tepkiler verildi. Ama defalarca dediğim gibi neden şimdi ? Gerçekten ve gerçekten kaç kez farklı örneklerle CHP' si ile diğer hiçbir parti arasında fark olmadığını, çünkü sonuçta yine temelde hiçbirimizin birbirinden farkı olmadığını yazdığımı hatırlamıyorum. Ama neden şimdi medyamız uyanıyor! (mu acaba). Bu aynılık neden şimdi dikkat çekiyor. Neden bu ülkede Laiklik dışındaki bir konuda hiçbir parti arasında hiçbir fark olmadığını kimse söylemiyor, yazmıyor. Tartışılan konular sürekli laiklik ve demokrasi. Bakın bunlar önemsiz değil. Tam tersine aşırı derecede önemli konular. Ama bunların tartışılabilmesi için tartışmayı yapacak birey ve kurumların asgari niteliklerde olmaları gerekir. Çağdaş demokrasi, laiklik çok zor, çok karmaşık kavramlardır. Oysa ki bu toplum bu kadar soyut ve karmaşık olmayan konularda dahi yeni bir görüş ortaya atamıyor. Bunu yapamayan bir toplumun doğal olarak daha karmaşık konulara geçmesi olanaksızdır.

Neden siyasi yorumcularımız sürekli seçim başarısını sadece oy sayı ve oranına bağladılar. Sadece bir tek ben ve benim gibi aşırı derecede küçük bir azınlık başarı oy sayısında değil bu ülkenin somut sorunlarına getirilen önerilerdedir dedik. Ama bizler hiç bir yerde ses getiremedik, yankı bulmadık.

Çok somut bir örnek size. Şu son günlerin flaş! olayı Phileas otobüsleri konusunda tartışılan ne ? Otobüslerin teknik yetersizliği, pahalılığı, neden Türkiye gibi Avrupa' nın sayılı otobüs üreticilerinden alınmadığı ve bunların arkasında etik dışı ilişkiler bulma çabası değil mi? Buna bizzat CHP ve İstanbul ekibi de dahil. Hiç biri ve anlı şanlı köşe yazarlarımızdan hiçbiri bunun dışında bir şeyi tartışmadı. Sürekli olarak -CHP ve Sn. Kılıçdaroğlu dahil- toplu ulaşım projelerinin süreceği ama daha ucuz vb yapılacağı söylendi. Ama sayın okurlar sorun otobüsün seçimi değildi ki. Sorun bu ve benzeri yatırımların bizatihi kendisiydi. Hepimiz için tercih bu ve benzeri yatırımların yapılması ise, bunun hangi marka ile kaça yapıldığı ve/veya yapılacağı tali sorundur. Asıl olan olduktan sonra neden x markası değil de y markası ve 3 TL değilde 5 TL tartışılıyor ise -ki öyle- en nihayetinde ve tabi o da varsa olsa olsa adli bir sorundur tartıştığımız gerçekte. Oysaki asıl tartışmamız gereken, bu büyümenin nerede ve nasıl durdurulabileceğidir. Hepimiz e ne yapalım ama bu kadar insan gelmiş, geliyor dersek, evet o zaman 35. köprü, 112838. viyadük, 261. tünel, 11116. metrobüs , 221. metro, 363. hızlı tren projesini yapmalıyız. Bizler Bolu dağı tünelini "lunapark gibi ışıl ışıl" bulup, Bolu dağı ormanlarının kendisini umursamıyorsak, o zaman hangi siyasi partinin ne yapmasını bekleyebiliriz. İşte hepimizin özünde beklediğini CHP' de, AKP' de yapıyor. Geçmişte başkaları başka ünvanlar altında yaptılar, gelecekte de başkaları başka ünvanlar altında yapacaklar. Hep aynı kalacağız. Asla ve kesinlikle değişmeyeceğiz.

Bir tek kez her türlü hayata bakış açımızı bir kenara koyup diyebilsek "dünyada Türkiye dahil hiç bir ülkenin siyasi ve coğrafi sınırı değişemez, içinde yaşayanlar o sınırlarda korumaları gerekli tarihi ve doğal varlıkları da dikkate alarak yaşamak zorundadırlar" o zaman bir yanlışlık yaptığımızı anlayabileceğiz. Çünkü değişemeyen fiziksel sınırlara karşın, insan nüfusunun artışının bir sınırı yoktur ve o insan sayısının çok nitelikli olacağının da bir garantisi yoktur. O zaman önce değişmesi gereken nicelik ve nitelik olarak insan varlığımızdır. Bir tek Allah' ın kulunun bu konuda duyurulmuş somut bir öneriler bütünlüğü varsa -efendim önce eğitim, mirim iki kişiyi sallandıracaksın falan somut öneri değildir-benim için her ne derseniz bu sayfada yayınlayacağım.


 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..