- Kategori
- Deneme
Çiçek dönencesi...

Bahar’dı… Küçük bir gülücükle başlayan yağmurun tadıydı. Beton bloklara, asfalt yollara yağar, uzaklardaki yeşil toprakların kokusunu şehre taşırdı. Kalbimin terasları ıslanırdı…
Sana gelirken yağmuru giyinirdim ben. Şehrin içinde yürüdüğünde çıplak ayaklarınla kalbime bas diye…
Matruşka bebeklere benzerdin… O kadar çok açılması gereken kapın vardı ki… Bozuk asansörlü yüksek bloklar gibi. Çarpıntılarla çıkarken merdivenlerini acil hırslara kapılıp giderdim…
Kim bilir kaçıncı katın sahanlığında açık kalmış bir pencerenden sızan yağmur kokusu durdururdu beni. Durup soluklanırdım. Yalnız başımı değil göğsümü de çıkarırdım camdan dışarı. Sana değen her parçamdan bir kır çiçeği açardı. Kulağımın arkasında kalırdı biri. Saçlarımda kök salardı… Bu yüzden solmazdım.
Şehirdeyken istediğin hiçbir yere gidemezsin. Şehirler götürür seni istedikleri yerlere. Hoyrat bir sevgiliye benzer şehirler. Başta çekicidir… Renkli barları, uzun bacaklı kadınları, seyrek sakallı yakışıklı çocuklarıyla… Ama sonra… Hep onun istediği yerlere gitmekten yorulduğunu anlarsın. Ve hiçbir yere varamadığını… Şehirler terk edilmeye mahkûmdurlar bu yüzden. O kadar kalabalık dursalar da… Şehirlerde yaşayan insanlar hep başka nedenlerle oradadır.
Cemre, elbiselerine düştüğünde anlarım baharın geldiğini. Çiçekli bahçelerin özlemini elbiselerinin kandıran desenlerinde taşırsın. Bazen bilemem, baştan çıkaranın sen mi yoksa çiçekler mi olduğunu…
Betondan, asfalttan ve paradan oluşan şehirleri, balkonlara asılan çiçekli elbiseler güzelleştirirler. Her balkonda bir Çehov vardır sanki… Vişne bahçelerini taaa içime fısıldayan…
Açıkdenizde liman: http://www.youtube.com/watch?v=ai5TvCCRiEM