- Kategori
- İlişkiler
Çiftler arasında yaşanan sorunlardan biri: “İletişime kapalı olmak...”

Kendini doğru ifade edebilmek... İletişimin sağlıklı ilerleyebilmesi anlamında en etkili ve esas kriterlerden birisi...
Anlaşılmadığını düşünmek ya da "beni anlamıyorsun" kelimeleri ile karşı karşıya bırakılmak... Paylaşılan diyaloglarda ya da ilişkilerdeki en büyük sorunlardan birisi; bir tarafın ya da her iki tarafın birbirine açık olmaması ya da yeteri kadar açık olmamasından kaynaklanıyor olabilir.
Açık olmayan taraf ya da taraflar; duygu ve düşüncelerini diğer tarafla paylaşmak konusunda başarısızlık yaşıyor olabilirler. Kapalı olan tarafın sergilediği bu tutum diğer tarafın "kendince" yargılara varmasına sebebiyet verebilir. Bu tür durumlar iletişimde kopukluklara, gerginliklere ya da sorunların çözümlenmesinde sıkıntılar yaşanmasına sebep olabilir. Hatta iletişim sırasında gelişebilen tartışmalar devreye girdiğinde, o an söylenen sözlerin ya da anlık öfkeyle yapılan fevri davranışların daha sonraki aşamada pişmanlığa dönüşmesi ile karşı karşıya kalınabilir.
Taraflardan biri konuşmalarında ya da davranışlarında yeterince açık olmadığı ve kendini doğru ifade edemediği durumda, karşı tarafın konuyla ilgili "kendince" yorumlar yapmasına ya da durumu farklı yönlerden algılamasına zemin hazırlayabilir.
Her iki tarafın da birbirini etkin dinlediği, kendini doğru ifade ettiği, iletişime kapalı olmadığı, düşünce ve duygularını açık ve net olarak dile getirdiği iletişim modelinde sorunların çözümü çok daha kolaydır. Konuşulmayan ya da dile getirilmeyen her sorun başlangıçta küçük bir sorun bile olsa ileri ki aşamalarda daha büyük bir sorun haline dönüşebilir ve paylaşılan iletişimin kalitesini de bozabilir.
Sorunların çözümü; biraz da tarafların ben-merkezci çıkışlar ya da baskıcı yaklaşımlar yapması yerine empati kurmaya çalışması ile de sağlanabilir. Bir sorun dile getirildiğinde, birbirini anlamaktan öte taraflardan biri ya da her ikisinin sadece kendisini savunmaya geçişi ya da haklı taraf çıkma kaygısı iletişimi kilitleyebilir.
Aynı sorun ara ara taraflar arasında gündeme tekrar geliyor ve sorunun çözümü konusunda bir gelişme sağlanamıyor ise bu durumda tarafların yeterince açık olmaması, çözüme değil soruna odaklı yaklaşımları, çözümden öte birbirini yıpratma politikası içerisinde davranıyor olmaları sorunun çözümünü engelleyen kriterler olabilir. Bu durum zamanla her iki tarafı da yorabilir, bezdirebilir.
Kaliteli ve huzurlu ilişkilerin temelinde; sorunları çok fazla büyümeden, doğru ve dingin ifade diliyle ve her iki tarafın da anlayışlı ve kendini net karşısındakine açarak, kaybetme korkusunun arkasında ezilmeden yaklaşımı da önemli kriterler arasındadır.
Sorunların çözümünde açık olma etkisinin anlamı şu noktalarda kendi önemini hissettirebilir:
Beni dinliyor mu? Beni anlıyor mu? Birbirimizi dinliyor ve anlıyor muyuz? Bana değer veriyor mu? Ben ona değer veriyor muyum? Bunu birbirimize hissettirebiliyor muyuz?
Bir sorun yaşandığına inanıldığında bu karşı tarafla konuşarak paylaşılıyor mu? Davranışlarla mı ima yoluna gidiliyor? Karşı tarafın diğer tarafı çözmesi mi bekleniyor? Dağ, dağa küsmüş; dağın haberi olmamış misali... Bir sorun ya da bir tutum karşısında, kendini kötü hissettiği ya da rahatsız olduğu durumda bir taraf diğer tarafa -doğru zamanda, doğru yerde, doğru yöntemlerle- açılabiliyor mu?
En güzel ve uzun ömürlü paylaşımlar; her iki tarafın da huzuru bulduğu, birbiri ile iletişimden keyif aldığı ve tarafların yorulmadığı, birbirini yormadığı ve gerilmediği iletişim ile mümkün olabilir düşüncesindeyim.
Değerlerin ya da sahip olunan sevgilerin değerini anlamak için yanından geçip gitmelerini görmek ya da kaybettikten sonra farkına varmak.... Giden gitmiştir; ardından ise çoğu zaman geride ah! keşke.... demek kalıverir.
Yeşim Buyurgan
* Yazılar kaynak ve yazar ismi belirtmeden kullanılamaz.