Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '08

 
Kategori
Günübirlik Turlar
 

Çiğdem Yaylası

Çiğdem Yaylası
 

Gidin,görün,gezin ve mutlaka çocuklarımızın gözüne bakın.


Bu seferki rotamız Çiğdem yaylası.Meteoroloji bültenlerinde haftasonu yine yağışlı görünüyor.Hatta Cumartesi gecesi çıkan şiddetli rüzgâr ve sağanak yağmur bayağı endişelendiriyor bizi.Ancak bültenlerdeki küçük bir ayrıntı planı bozdurmuyor bize.O da ,öğleden sonra yağmurun yerini parçalı bulutlu bir havanın alacağı bilgisi tabi ki.

Pazar sabahı parmak gibi yağan yağmur altında yola çıkıyoruz.Oğlumuz Ozan’ı yine kayınvalidenin şefkatli kollarına bırakıyoruz mecburen.Birgün önce full görünen araç oturma planı yağmurdan sonra vazgeçenlerin yüzünden rahatlamış durumda.Bu rahatlık çantamızı,montumuzu,erzağımızı yaymak için ilave alan sağlıyor bize.Üstelik gidilecek yere kadar araç içinde lâk lâk yapmak için boş yerlerin olması güzel oluyor.

Çiğdem yaylası Adapazarı/Hendek sınırları içinde yaklaşık 1500 m.rakımlı güzel bir gezi bölgesi.Mevsim ve iklim gözetmeyen bizim gibi gruplar için ideâl bir mekan.İstanbul otobanı üzerinden Hendek gişelerinden çıkıyoruz.Şehir merkezinde içecek,ekmek gibi ilave kumanyalarımızı temin ettikten sonra Karadere köyü tabelasını takip ederek tırmanışa geçiyoruz.

Ülkemizin birçok yöresinde olduğu gibi bu bölgede de tabela noksanlığı dikkatimizi çekiyor.Haritaların da güncel olmaması bizi bu konuda zorluyor(ilgililerin dikkatine).Bu nedenle Karadere yolundaki köprünün önünde ikiye ayrılan yolda biz yanlış istikamete giriyoruz.Buraya kadar gelenler sağ taraftaki yolun Göksu köyüne,sol taraftaki yolun Karadere yolu olduğunu bilmesi gerekiyor.

Bir müddet gittikten sonra yolumuzun doğru olup olmadığını Türk usulü sorarak öğreniyoruz.Yanlış yolda olduğumuzu öğrendikten sonra tekrar dönüp köprüden sola devam ediyoruz.

Karadere camii avlusuna aracımızı parkediyoruz.Yolda batabileceğimiz için daha yukarı araçla çıkmamızı tavsiye etmiyor konuştuğumuz insanlar.Hava hâlâ çok sert ve yoğun yağmur var.Öğle saati olmasına rağmen beklediğimiz hava oluşmadı daha.

Yürümeye başlıyoruz.Karşı tepelerin zirveleri bembeyaz karla kaplı.Üşüyoruz ancak bizi hiçbir iklim yolumuzdan alıkoyamaz artık.Biz yandan da saydırıyorum meteoroloji bültenlerine.Yol üzerinde rastladığımız köy sakinlerine rotamız için soru sorduğumuzda bize hayli şaşırarak cevap veriyorlar.”Bu karda kışta insanlar kafayı yemiş olmalı buralara gelmek için” bile demişlerdir,kimbilir?

Bu bölge insanı da çok içten ve sıcak.Camdan görüp de kendini içeri çeken nice köy halkı gördükten sonra kendiliğinden kapıya çıkıp,nereden geldiğimizi,nereye kadar çıkacağımızı soruyorlar.Evlerine buyur ediyorlar daha ne olsun?Elimizden geldiğince onları kırmayarak yolumuza devam ediyoruz.

Hava hafiften yumuşuyor ve yağmur kesiliyor nihayet.Zirveye 2 km.yolumuzun kaldığını öğreniyoruz son konuştuğumuz kişiden.”Ama kar var,gidemezsiniz,batarsınız” diyor.”O virajı dönünce karlı yol başlıyor,boşverin,buyrun çay içelim”dese de “yola devam”diyoruz.

Çünkü yol bizi bekler...

Bizi bekleyen karla kaplı yola bata çıka devam ediyoruz.Altta eriyen karın yumuşattığı zeminde önce dizimize sonra da belimize kadar batıyoruz bazen,düşünün ne kadar kar olduğunu.Ayakkabısı ve kıyafeti müsait olmayan arkadaşlarımızdan bazıları bize el sallayarak selam veren amcanın evine geri döndüler.Biz devam ediyoruz,mutlaka zirve yapmalıyız artık.Grubun en önünde Asuman hanım var,”buralarda zemin daha sert,buradan gelin”diyor ama kendisi 50 kg. var,yok.Ben 105 kg.ile oraya geldiğimde yarı belime kadar gömülüyorum.Asuman hanım ise kedi gibi tırmanıyor sanki.

İlk gördüğümüz düzlükte mola veriyoruz.Devam etme kararı çıkyor gruptan,yola devam ediyoruz.Hedef noktamıza geldiğimizde zirvenin daha çok altında olduğumuzu anlıyoruz.Birçoğumuz kar tipi giysi ve ayakkabı giymediği için belden altı su içinde ama hepimiz mutluyuz.

Fliz hanım annesinin yaptığı zeytinyağlı dolmayı çıkarıyor,pançosunun altından.”Zirve yapamadık ama zeytinyağlı yemeden dönmedik”diyoruz,neşemiz yerinde vesselâm.”Ben aslında sırf dolma için geldim bu yolu”desem de payıma bir adet düşüyor.Bir dahaki geziye daha fazla dolma yaptırması için Filiz hanıma ricada(baskıda)buklunuyoruz.O da haliyle bizleri kırmıyor.

Dönüş yolumuz dah neşeli geçiyor,batanlar,kayanlar,yuvarlananlar,herkes çocukluğunu yeniden yaşıyor neredeyse.İki bayan arkadaşımızı beline kadar battıkları kardan bizzat kurtarıyorum(aferin bana).Altımıza yanımızda bulunan çöp poşetlerini alarak Burak bey,Eşi Yıldız hanım,Ben,eşim Hacer hanım,Korhan bey’le birlikte vagon yaparak kayıyoruz.Burak bey sırtüstü ve başaşağı pozisyonda kaymayo deniyor,peşinden ben.Burak bey’in ceplerinden düşenleri Yıldız hanım topluyor,ben dökülecekleri zulaladığım için şanslıyım(bi aferin daha).Kahkahalarla,çığlıklarla bu neşeli yolculuk karlı etabın bitmesi ile yürüyüş koluna dönüyor.

Aracımız bizi caminin biraz yukarısında bekliyor.Hemen gezi sofralarının baş yemeği sucuk ekmekleri yapmak için mangal ateşini yakıyoruz.Yedek kıyafetleri giymek için önce bayan arkadaşlarımızı araca gönderiyoruz.Yedek kıyafet,çorap,ayakkabı ve aksesuarların önemini asla ıskalamayın.Sizin ihtiyacınız olmazsa mutlaka başka birine birşeyler gerekebiliyor.

Biz de değiştikten sonra yol kenarına kurduğumuz ateşin çevresine civardaki evlerin çocukları da toplanıyor.Bir bayan arkadaşımız “çocuklara da verelim”diyor.”Onlar yemesin,başkalarından birşey almaya alışmasınlar,ben şimdi onları kovalarım” diyorum.Yüzünün rengi değişyor arkadaşımızın hemen.Baktım şoku atlatamayacak,şaka yaptığımı ve önce çocuklardan başlayacağımıza karar verdiğimizi söyleyince rahatlıyor.Kendisine bu soğuk havadaki şok iyi geliyor ,belli halinden.

Çocukların üstü başı kir-pas içinde ama gözlerindeki güzelliği tarif etmeye dilim varmıyor.Kızlar nasıl mahçup,nasıl utangaç ama konuşuyorlar bizimle.El örgüsü yapan birisi var aralarında ,ismini hatırlayamıyorum(aklıma Süleyman Ekim abimiz geliyor,not defterini elinden hiç düşürmez).Eşime kendi ördüğü bir gül motifi hediye ediyor.Montu kahverengi olduğu için önceden ördüğü motifte kahverengi,”size çok yakışacak”diyor.

Hepsi okumak istiyor,öğretmen,doktor,hemşirelik hedefleri.”Size çok ihtiyacımız var”diyorum.”Ne olur okuyun,söz mü?).Hep birlikte “söz”diyorlar,onlara inanıyorum,inanmak istiyorum.Gerçekten bu köylerden çıkıp gelecek kızlarımıza o kadar ihtiyacımız var ki...

Çocukların ve kendimizin karnı doyduktan sonra yola kuyluyoruz.Yolumuz uzun,sıcak bir çay molasından başka canımız birşey istemiyor.”İyiki yağmuru,karı göze alıp gelmişiz”diyoruz eşimle.Çocukluğumdan bu yana böyle karda eğlenmemiştim.

Bizi İstanbul yolu bekliyor şimdi,tıngır mıngır virajlı köy yollarından iniyoruz...

Blognot 1 :Dostunun alnındaki sineği baltayla kovalama(Çin Atasözü)

Blognot 2: Tüm cep telefonu operatörlerinden 3919 YANGIN yazarak Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçağı alım kampanyasına 6 YTL katkıda bulunalım.6 YTL ormanlarımız için umut olsun.Ayrıntılı bilgi için :

http://www.thk.org.tr/2005/anasayfa.htm

 
Toplam blog
: 242
: 1784
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

1970 doğumluyum.Karadenizin bir sahil şehrinden, hayatın güler yüzlü tarafına tutunmak için İstan..