Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Aralık '10

 
Kategori
Tarih
 

Çin-Türkiye diyalektiği

Çin-Türkiye diyalektiği
 

Google görsel


Çin-Türkiye diyalektiği, 3.000 yıldan uzun bir süreye ve milyonlarca kilometre kareye yaygın, tarihsel açıdan özgün bir dinamiktir. 

 

Çinliler sabitliği, Türkler değişkenliği imler. Türkler (bilindiği kadarıyla Çin Alfabesi hariç) 10’un üzerinde alfabe ve 10’a yakın din kullanarak, bir halk olarak tarihsel bir rekor kırmışlardır. Türkler, aynı zamanda göçer halklar içinde alfabe icat eden ender halklardan birisidir. 

 

Çinliler yerleşikliği, Türkler göçerliği imler. 

 

Çinliler uygarlığı, Türkler barbarlığı simgeler. 

 

Çinli-Türk savaşları, tarihin en uzun süren ve hala sonuçlanmamış çatışmasıdır. Çin ve Türkiye, şimdi ve burada, birbirleriyle hem savaş, hem de barış durumunda olup, poliyalektiğe ilginç bir gergef çizmekteler. 

 

Çinliler Türkler’i çinlileştirebilmiş ve aynı zamanda Türkler Çinliler’i türkleştirebilmiş ve müslümanlaştırabilmiştir. Bu durum, kültürel puslu mantığın en n ilginç göstergelerinden birisidir. 

 

Çin, hep olduğu yerde kalırken; bugün Yeryüzü’nde Türkistan ve Türkiye diye 2 bölge mevcuttur. Türkistan Türkiye’nin kontrol parametresidir; yani Türkler değişmeseydi, onlar da hala diğerleri gibi olurdu demek. 

 

Çin ve Türkiye karşıtlıklarını biliyoruz. Diğer durumlarına bir bakalım: 

 

Çinliler Çin Seddi’ni yapınca ve Türkler artık Çinliler’i pek yenemeyince, ardından batıya doğru yola çıkınca, Çinliler yüzünden Türklük’lerinden uzaklaşıp, dekadans (bozunum) yaşamış sayılır. Anavatanımızı Orta Asya saysak da, Orta Asyalılar bizi bugün kanı bozuk kabul ediyor, çünkü gözlerimiz çekik değil ve sarışın Orta Asyalı hiç yoktur ama sarışın Türk vardır pekala. 

 

Negatif (birbirinden uzakta) diyalektik bugün sürüp gidiyor. Çin dışişleri, Çin’in ve Türkiye’in Hazar Denizi’nin batı ve doğu kıyısı üzerinden komşu sayıldığını kabul ettiğini, 10 yıldan daha uzun bir süre önce açıkladı. 

 

Çin-Türkiye sentezi olabilir mi? 

 

Olabilir. Ancak olursa, bunun tarih ve diğer halklar açısından pek hayırlı olmayacağı kesin. Zaten Çin tek başına şu anda tarihi yeterince parçaladı. İkisi birlikte, binlerce yıl sürebilecek bir tarihsel durağanlık yaratabilir. Tümüyle tersi de olabilir, yani hiç umulmadık tarihsel sıçramalar oluşabilir, bu da pekala mümkün ama çok daha düşük olasılıklı olarak. 

 

Çin-Türkiye işbirliği ve bölümü mümkün olabilir mi? Tarihin dövmesiyle, bu durum düşük yüzdeyle pekala gerçekleşiyor. Türkiye’de Çin serbest bölgeleri ve Çin’de Türkiye serbest bölgeleri gerekiyor. Çin’in AB pazarına ve Türkiye’in Okyanusya pazarına ucuza girmesi ancak bu yoldan mümkün. Bunun yolları denemeye başladı bile. 

 

Çin, Türkiye’den batılılaşmanın panzehirlerini öğrenebilir. Türkiye, Çin’den doğulu kanını yeniden anımsamayı öğrenebilir. Türkiye aynı zamanda, sarı ırk poliyalektiğinde, Kore’in ve Japonya’nın pozitif ilişkili bir ülkesi olarak, onlarla Çin arasında usturmaçalık işlevini üstlenebilr, yani bir tür arabuluculuk. Türkler, ortalığı çok kırıp döktüklerinden, basit negasyonlarla bunlardan kaçınmanın yollarını bir düşünce ve br edim aracı olarak yaratabilirler. 

 

Türkiye, 2050-2200 arasında Çin’i Dünya’da durdurabilecek tek ülkedir. Ne yazık ki Çin’in tarihe vereceği zararlar, Çin’i incitmeden pek engellenemez durumlara varmış durumda. 

 

Temel veri tabanından, gelecekbilim yorumlaması olarak, Çin-Türkiye diyalektiğinin ve poliyalektiğinin bu söylem düzlemi üzerinde çokça işleyeceği kanısındayız. 

 

Batı Çin’i anlayamaz, denemez ve denemedi bile yarı konu. Türkiye ise yalnızca aynaya bakarak Çin’i anlayabliyor. Tarihsel süreçteki çatışmalar, bizi bizleri neredeyse birbirinden ayırtsız duruma evrimleştirmiş ama hiçbir tarihçi bunun tarih bilincinde değil henüz. 

 

Bir gelecekbilimci olarak, bu durumu tanımlamayı beyinsel bir borç sayıyoruz. 

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara