- Kategori
- Deneme
Cinnet
Karanlık bir oda, sessizlik hakim. Sokak lambasının cılız ışığı odayı aydınlatmaya yetmiyor. Yatağımdayım, gözlerimi kapattım. Belirsiz bir sıkıntının içine düşüyorum. Bir an önce uyumak için çırpınsam da nafile; sıkıntı peşimi bırakmayacak. Hızlı hızlı soluklanıyorum, vücudumu bir titreme kaplıyor. Uyumakla uyumamak arasında gidip gelirken odamın kapısının yavaşça açıldığını hissediyorum. Korkuyla olacakları beklerken kapı tamamen açılıyor, soğuk havanın odaya akın etmesiyle titremem artıyor. O sırada sokaktaki kedilerin mırıltılarını duyuyorum, bir süre sonra kediler susuyor ya da evimin altından uzaklaşıyorlar. Şimdi tekrar kapıya odaklanıyorum, oda bir anda aydınlanıyor, gözlerim kapalı olmasına rağmen ışığı algılayabiliyorum. İçimi ürperti kaplıyor, yalnız yaşadığımı düşününce bu ürperti daha da artıyor. Sonunda korku ve merakıma yenik düşüp gözlerimi açıyorum.
Açık kapının önünde, mor pelerinli ve yüzü kireç gibi beyaz olan bir adam gözlerini doğruca bana dikmiş bakıyor. Korkuyorum, az önce üşüyen bedenim şimdi ateş kazanına girmişim gibi kavruluyor. Adam bana doğru bir adım atıyor, yanıma gelmekten çekinirmiş gibi bir hali var. Derken bir adım daha.... Fakat yanıma yaklaşırken yüzünde beliren ifade beni şaşırtıyor; her adımından sonra yüzünün biraz daha asıldığını fark ediyorum. İyice yaklaşıyor, cesaretimi toplayıp başımı yastıktan kaldırıyorum, sesimin titremesine engel olmak için sinirli bir ifade takınıp ‘’Kimsin sen?’’ diye soruyorum. Adam pelerinini üzerinden atıyor, vücudunun yara bere içinde olduğunu görüyorum. Vücudu da tıpkı yüzü gibi kireci andırıyor. ‘’Adım yok’’ diyor, ‘’Gördüğün gibi ben bir ölüyüm!’’ Bu cevaptan sonra titremem kesiliyor, tüm bedenimi bir rahatlık kaplıyor fakat ölünün yüzü iyiden iyiye buruşuyor. ‘’Geldiğine pişman olmuş gibi bir halin var’’ diye çıkışıyorum. Cevap vermiyor, onun yerine pelerinini tekrar vücuduna sarıyor, arkasını dönüp gitmeye niyetlenirken sitemle ‘’Neden yanıma geldin? Şimdi neden gidiyorsun?’’ diyorum . ‘’ Olduğu yerde kalıyor, yavaşça arkasını dönüp yüzüme bakıyor, ‘’ Bu gece, yaşayan bir insanla konuşmak için mezarımdan kalkmıştım, bir insan ölü de olsa birileriyle konuşma ihtiyacı hissedebiliyor; ancak bu evde yaşayan bir insan göremedim ve o yüzden şimdi mezarıma geri dönüyorum’’ deyip, konuşmamı beklemeden hızlıca kapıdan çıkıp uzaklaşıyor. Yerimden fırlayarak ‘’Dur!’’ diye bağırıyorum, ‘’ Belki...Belki ben de seninle birlikte gelmeliyim!’’ Bir süre bekliyorum, ölüden cevap gelmiyor, bağırmaktan vazgeçip yataktan kalkıyorum, odamın köşesindeki küçük çekmecede bulunan tabancayı alıyorum, namlusunu başıma dayayıp ölünün arkasından gidebilmek için sabırsızca tetiğe basıyorum.
Murat Can Bayraktar