Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Cinnetin basamakları

Cinnetin basamakları
 

'Bir cinnetin kalıntılarına şahit oluyorum'
Aylar önce, Anadolu'da bir kasabada sokak ortasında kafasına çuval geçirilip yakılmış genç bir kadın hastaneye yattığında aklıma ilk gelen bu olmuştu. O hale gelmeden önce dal gibi olduğu bir bakışta hissediliyordu. Tüm çabalara rağmen kurtarılamadı, bende koca bir soru işareti ve dehşet bırakarak hayatımdan çıkıp gitti.
Bir kaç gün önce, çok benzer bir olayın İstanbul'da yaşandığını okudum ve aynı dehşet soru hortlayıverdi içimde:

Neden?

Her iki olayın da basit ve ortak bir nedeni vardı: Terkedilmek, reddedilmek.
Ve basit bir sonucu: Dağılmış/ bitmiş hayatlar...

Bu iki örnek, sevginin bir çeşit 'mülkiyet hakkı' yoğunluğunda yaşandığı durumlarda görülecek en uç noktalar. Çok şükür ki her terkedilen terkedeni yakmaya kalkmıyor (şimdilik), ama bu cinnet ortamında yaşanan sansasyonel olayların sayısı ve dehşet derecesi gün geçtikçe artıyor. Ve günlük yaşantılarımıza döndüğümüzde, böylesi insanlık dışı davranışlar olmasa da hallice tavırlarla 'sevgi mülkiyeti' anlayışının yarattığı abuk durumları gözlemliyebiliyoruz.
İnsanlar birbirinden ayrıldığında, yakmasa da dövebiliyorlar diğerini, tehtidlerle tedirgin edebiliyorlar. Zamanında sevgi ile paylaşılan 'özeller' dedikodu veya 'hayat söndürme' malzemesi olarak ortalarda gezebiliyor, ya da evli çiftlerde klasik olarak yapıldığı gibi çocuklar diğer ebeveyne 'hasret' bırakılabiliyor...

Bunlar yapılırken, gurur kırıklığının, acının, ya da başarmamışlığın dürüstçe ve hakkıyla yaşanmasından korkuluyor da saldırganlıkta teselli aranıyor. Saldırganlığın çeşitli dereceleriyle yürek soğutuluyor, ve öc alma duygusuyla cinnete uzanan tehlikeli basamaklarda bir inilip bir çıkılıyor.

Aslında öyle basit ki, bu içinden çıkılmaz 'terkedilmişlik' durumundan sıyrılmak:
'Sevgiyi algılayış' biçimini değiştirmekten ibaret herşey.
Kendini sahip olduklarınla değil özbenliğinle sevmekten, karşıdaki insana abartılmış hayranlıklar veya benimseyişler yüklememekten başka yapılacak fazla bir şey yok.

Ve kendini yeterince (ne eksik ne fazla) seviyorsa insan, acıdan, gurur kırıklığından korkmaz, saldırganlıkta teselli aramaz, başkasından göremediği şefkati kendine göstermekte ustalaşır. Onun yaşadığı acı dehşete dönüşmez. Terkedilmişlik, cinnetine değil kişisel cennetine uzanan bir basamak oluverir.

 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..