Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Cinsel ve mali sapıklık 2

Cinsel ve mali sapıklık 2
 

Öğrencisini kandıran Americalı öğretmen


Esasen evdeki televizyonu kapatmak, interneti filtrelemek, iyi çocuk yetiştirmek için yeterli değildir. İçinde bol miktarda sevişme ve öpüşme sahnesi bulunan dizileri, çarpık ilişkileri anlatan programları maaile (ailecek) seyrettikten sonra televizyonun fişini çekmenin de bir manası yoktur. Çünkü birlikte izlenen aykırı sahneler, kişilerin edep barajını çatlatmış, benlikler çoktan su kaçırmaya başlamıştır..

Gerçek şu ki, sosyal dokuyu hasara uğratan harici etkiler çeşitlenip çoğalmaya başladığında, hiç bir şey eskisi gibi kalmaz. Tatminsiz ve doyumsuz tipler, özgürlüğün sağladığı imkânları kullanarak sınırları daha da zorlamaya devam eder. Ortaya çıkan her fırsat, hedeflenen amaca ulaşmak için değerlendirilir. Hele bir de maddi ve cinsi çıkarlar sözkonusuysa, ahlaki kurallar, hatta yasalar hiç önemsenmez. Müsait tipler, akllarına esen her şeyi uluorta uygulamakta bir beis görmez. Bundan da toplumun her ferdi nasibini alır.

Bilindiği üzere bazıları, bütün tedbirlere, cezalara rağmen uyuşturucudan kadın ticaretine, örgütlü suçlardan bireysel hırsızlıklara kadar, her çeşit kanundışılıktan bir türlü vazgeçmemektedir. Esasen sosyal bünyeyi yaralayan olgular, sadece cinsel sapıklıklar değildir. Her çeşit ahlâksızlık ve kanun dışılık buna dahildir. Cinsel sapkınlıklardan duyduğumuz aşırı endişe, belki de büyük küçük herkesi içine almasından, genel ahlâka ve toplum dokusuna diğerlerinden daha fazla zarar vermesindendir.

Şimdi buna bir örnek verelim. Rantiyecinin gözüne kestirdiği bir araziyi ele alalım. Mal sahibi önce, güzel söz ve küçük hediyelerle kandırılmaya çalışılır. Bu kâfi gelmezse, (hatırlı kişilerin arabuluculuğu gibi, ) değişik ikna yolları devreye sokulur. Bu da yetmezse tehdit ve şantaja başvurulur. Bazan gasp yolu bile denenir. Sonuçta, genellikle amaca ulaşılır. Kafaya takılan bir kadın için de aynı yollara başvurulur. 1. ve 2. maddelerle sonuç alınamadığında 3. ye, yani zor kullanmaya geçilir.

Görüldüğü üzere her iki durumda da yöntem aynıdır. Peki toplumumuzda, birinci olayın fazla önemsenmeyip, ikincisinin şiddetli tepkiyle karşılanmasının sebebi nedir? Neden mal hastasıyla kadın hastası birbirinden ayrı değerlendirilir? Doğrusunu söylemek gerekirse bu, gerçeklikle değil, tamamen toplumsal algılamayla ilgili bir durumdur.

Toplumsal denetim devreden çıktığında, kural dışı ticaretin ve cinsel arzuların önü açılmakta bu da bazı kişilere insan olduğunu unutturmaktadır. Müsait tiplerin kafaya taktıklarına duydukları iştah öylesine denetimden çıkmaktadır ki, gözleri hedeflerinden başka bir şey görmemektedir. Belki burada, "ruhsal bozukluk" diyebileceğimiz faktörler rol oynayabilir. Yani bu kişilerin psikolojik rahatsızlığı olabilir. Fakat bu onların, toplumdaki çözülmenin giderek artması sebebiyle denetimden çıktıkları ve bu yüzden rollerini önemsemedikleri gerçeğini değiştirmez.

Eğer son yıllarda her çeşit (ticari ve cinsi) sapıklık artmışsa, yani bu görüş doğruysa, bunun bir sebebi olmalıdır. Hiç bir şey kendiliğinden ortaya çıkmıyorsa demek ki, bu olguların da mutlaka bir arka plânı vardır.

Ortalama bir insan, bulunduğu çevrenin bu konuda hiç te masum olmadığını rahatlıkla görebilir. Zorla kredi kartı ve kredi vermeye çalışan bankalar, ısrarla mal satmaya uğraşan pazarlamacılar, binbir çeşit taktikle tüketiciye ürün sunan marketler bir realite olarak karşımızdadır. İlâveten, bazı kadınlarla erkeklerin sokaklarda sarmaş dolaş olması, cinsel davranışların giyim, söz ve eylem bazında alenileşmesi de tahrikin başka bir boyutudur. Giderek yayılan bu hayat biçimi, bir çok insan için yanlış yönde bir uyarıcı vazifesi görmektedir. Bunlar, sadece çocuklar için değil, aynı zamanda iş (para) ve eş (arkadaş) bulamayan ergenler için de kötü birer örnek, tahrik edici bir unsur olmaktadır.

Evimizdeki televizyon, satın aldığımız gazete, çok ta itina gösterilmeyen içeriğiyle takipçilerini yanlış yönde etkileyebilmektedir Çoluk çocuk izlenen ve neredeyse her diziye sokuşturulan sinir bozucu sevişme sahnelerinin, aile anlayışımızdan neleri alıp götürdüğünü, aklı başındaki her insan görmektedir.

Bazı gazetelerin uslubu, mazbut bir kişiyi bile zıvanadan çıkaracak niteliktedir. Bir sapığın tacizini, "Bağırta bağırta tecavüz etti!" başlığıyla vermesinin, bir çok gazetenin Haydar Bey usülü cinsel yorumlar sunmasının, bilgilendirmeden daha öte bir niyet taşıdığını düşünmek yanlış olmasa gerektir.

Çağdaşlığı, aleni cinselliği yadırgamamak biçiminde algılayan bir kısım kafalara göre çözüm kolaydır. Onlara göre, televizyonun düğmesi, değilse kumandası elimizdedir. Ya kapatır ya da kanal değiştiririz. Gazeteyi de çocukların erişemeyeceği bir yere kaldırırız, olur biter.

Anlaşılıyor ki, onlara göre ebeveynin başka hiç bir işi yoktur. Sanki onun görevi, sabahtan akşama elinde kumanda, cebinde gazete, çocuklarını zararlı yayınlardan korumaktır. Bu muhteremler sürekli toplumu suçlayacakları yerde, bir kerecik te medyacılara, "Kardeşim! Biraz edepli olun!" demeyi akıl edebilseler, çok daha hayırlı bir iş yapmış olacaklardır.

Hadi televizyonu ve gazeteyi bir şekilde hallettik diyelim. Çocuğun odasındaki bilgisayarı ne yapacağız? Onu da filtrelediğimizi düşünelim. Bir çoğumuzun adını bile bilmediği internet dehlizlerinde gördüklerini, gerçek hayata uygulamaya niyetlenen sayısız erişkini nasıl önleyeceğiz?

Duyup gördüklerimiz sadece gün yüzüne çıkanlardır. Çıkmayanların, ailede ve geleceğimizde nasıl bir tahribata sebep olduğunu/olacağını ise Allah bilir. Doğrusu özgürlüklerini, süfli arzularını tatmin için kullanan ya da paradan başka hiç bir değer tanımayan insanlara "dur!" demedikçe pislik artmaya devam edecektir.

Mevcut ortamın, yani çevrenin; her çeşit basılı eserin, dizi/filmlerin, internetin, cep telefonlarının, aşırı tüketimi tahrik etmenin, idealize edilen hayat biçiminin, mali ve cinsel sapıklığın artmasında yadsınamayacak bir etkisinin olduğunda hiç şüphe yoktur.

Burada, "ben çıplaklar kampına girdim, hiç bir şey hissetmedim, bunlar sapık!" demek, insan psikolojisini bilmemektir. Bunu söyleyen, çıplaklar kampında tatil yapanların neden evlerinde paralı seks kanalı seyrettiklerinin izahını da yapmalıdır. Çıplaklar kampının da, pornografinin de mucidi ve tüketicisi çağdaş(!) dünyadır.

Çıplaklık masumiyeti ve doğallığı, porno azgınlığı temsil ediyorsa o zaman, iki zıt şeyin bir bünyede bulunmasının sebebi nedir mi diyorsunuz? Söyleyeyim. Sadece PARA! Bazı açıkgözler, normaldışı insanları kıyafetlerinden soyarak çıplaklık, porno izleterek te cinsellik üzerinden para kazanıyor. Bir kısım avanaklar da çıplaklar kampında tatil yapmayı ilericilik, porno izlemeyi de ayrıcalık sanıyor.

Sonuçta yaşamakta olduğumuz durumu şöyle açıklamak mümkündür. Birileri belli noktalardan ormanı ateşe veriyor. Devlet te, "Demokrasilerde herkesin her şeye hakkı vardır. Benim görevim, yangının istemediğim yere sıçramasını önlemektir" diyerek muhtelif noktalara yangın söndürücüler yerleştiriyor. Böylece toplumu emniyete aldığını düşünüyor.

Ne var ki, yangın rüzgârla birleştiğinde tedbirler işe yaramıyor. Büyük küçük demeden herkesi yakıp kavuruyor. Akılsa, palyatif tedbirlerle netice alınamayacağını çözümün, kötülüğün kaynağını kurutmaktan geçtiğini söylüyor. Ama nedense, kimse bu yolu denemek istemiyor.

Halbuki, insanın binlerce yıllık tecrübesi doğrunun bu noktada olduğuna işaret ediyor.

Resim: www.habervitrini.com/haber.asp?id=357266

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..