- Kategori
- Haber
Çocuk sevinci

Sarıyer-2016
Büyükşehirde 'ha!' deyince insanla görüşmek sohbet etmek kolay değildir, kalabalıkta insan sıkıntısı çekilir.
Genelde uğrağım olan yerlerde birini bulur, onunla konuşmak, dünyaya bakışını öğrenmekten hoşlanırım. Mesleki alışkanlıktan olacak anlatır ve uzun uzun dinlerim. Bu bazen bir garsondur, bazen işletmeci, şöför, balıkçı, alıverişte biri , bir öğrenci grubu , genç ,yaşlı,erkek, kadın benim için fark etmez, insandır.
***
"Aylık 6 bin lira veriyorum buraya," derken, işlek caddedeki burayı ucuza kiralamış olmanın sevincini gözlerinden okuyabiliyordum.
Genişçe bir markete sahip. "Ben ," diyor : Eskiden peynir ticareti yapardım. Bana Peynrci Kemal , derler.
Bir bölümünü cafe haline getirmiş, ev yemekleri ve kahvaltı da sunuyor.
-Alt kat da var, orayı mutfak yaptık, bir de çalışanlar için yatakhane, banyo filan...
Altı kadın, iki erkek çalışanı var. Ali Okbeg Özbekistanlı , Ukrayna'da tıp fakültesi son sınıf öğrencisiymiş. Para biriktirmek için gelmiş, garsonluk yapıyor.
Birden bir yıl içinde karşılaştığım birçok yabancı uyruklu gencin aramıza dahil olduğunu hissettim.
Motosikletiyle evlere kebap, lahmacun taşıyan Kırgız genci anımsadım. Gözleri çekikçeydi, yanakları elma elma ...O da Ukrayna'da tıp öğretimi görüyormuş.
Büyükada'da elinde tesbihiyle çevresine hava atan Türkmenistanlı zayıf uzun boylu delikanlı ve üç arkadaşı geldi aklıma.Eyüp'te bir otelin güvenlik görevlisiymişler.
Suriyeli iki marangozun firmaların mobilyalarını evlere götürüp orada kurduklarını anımsadım.
Bir de şeyi anımsadım, çocuk bakan, masörlük yapan Ermeni, Gürcü, piyano, bale öğretmeni endamlı Azeri kadınları , Beşiktaş İskele Meydanı'nda çanta ve ayakkabı satıcısı Iraklı adamı...
On yıl sonrasını düşündüm ve daha sonrasını ; sonra düşündüm ki göstermelik planlarla çalkalanan memleketimde geleceğin insanı daha bir farklı , sorunları daha bir köklü olacak...
***
Yüz yıldan fazla zamandır ayakta duran çok uluslu aile firmalarını düşündüm.
Onlar uygulanabilir "Aile Anayasası" hazırlamışlardır.
Ailenin misyonu, aile içi ilişkiler,"çocukların eğitiminden gelecekte ulaşabilecekleri makamlara , kariyerlerine , toplumsal ilişki ve tavırlarına, çalışma ilişkilerine , " şirket yapılanmasına , aile konseyine , mülkiyet ilişkilerine şirketin hedeflerine kadar her şey anlaşarak uzlaşarak saptanmıştır.
Aile Anayasası ruhuna uyarak , yönetimle uyumlu , şirketin geleceğini değişen ve gelişen koşullara uygun yönetim tasarımı uygulayan , güvenilir, eğitim ve öngörüleriyle çağı yakalamış özellikte CEO denilen yetkililer görevlendirmişler.
Elemanlarının seçiminden sağlığından , sigortasından, ücretlendirilmesinden, ulaşabileceği dereceye yönelik eğitilmesinden, uyumundan , huzurundan...sorumlu "İnsan Kaynakları Uzmanı-HR" oluşturmuşlar. Çalışmalar belli plan dahilinde ve yetkili makamlarla açıklıkla tartışılarak oluştuğu için hedeflerine ulaşırlar.
Bu şirketler küçük bir devlettir.
Son cümleyi yazarken birden irkildim . Dedim ki kendime:
- Neden, neden acaba benim memleket yönetimim de gerçek anlamlı bir şirket felsefesiyle ve işlerliğiyle çalışmıyor ? Neden vatandaşa yaklaşım, insan kaynakları uzmanının hassasiyetinde değil?
Fena mı olur yani diye düşündüm , bizim insanımız mutlu olsa.
***
Zaman zaman uğruyorum, Kemal Bey'e . Esmer, göbekli, tıknazca biri. Sohbetini ilgiyle dinlerken, o da konuşmalarımdan lezzet alıyor , beni dikkatle dinliyor. İşin güzelliğinin burda olduğunu anlıyorum.
Diyor ki :
-Tartışmaların en büyük nedeni dinlemek ve dinletmekte yaşadığımız sıkıntıdır. Sözün sonunu beklemeden yapılan müdahale onarılmaz incinmelere neden olmuyor mu?
***
Bugün bu yılın son dersindeydim. Derse görsellik katmak öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Beyaz tahtada son iki çağda dünyada meydana gelen olaylarla Osmanlı Tarihi'nin ana hatlarını eş zamanlı krokiyle gösterdim.
-Çocuklar siz de çizin ya da fotoğrafını çekin, dedim.
Tabii tercihleri ellerindeki kameralı telefonlar ..."şip ve de şak!
Tebeşirle boğuştuğum günleri anımsadım .
Amacım, halkın savaşımıyla dünyanın değiştiğini, hukukun evrenselleştiğini, bizde ise savaşım yapmadan sonucu onlardan alıp uygulamak istediğimizi hissettirmekti.
Yani bizde nedenler yaşamadan sonuç getirlmeye çalışılmış, sorunlar çözümlenememişti.
Ben anlatıyordum onlar bakıyordu.
Aniden masamda bulunan bir bardak suyu kapıp içmeye başlarken boğazıma bir şey takılmışcasına yüzümü ekşitip, yutkunma zorluğu çeker gibi yaptım.
Öğrencilerim affaladılar. Onlara kekeliyerek :
- Şu anda boğazım yanıyor ... siz hissediyor musuz , dedim .
Herkes şaşkın ve suskundu.
-Hissetmiyorsunuz tabii, dedim.
-Hissedemezsiniz çünkü, benim boğazım yandı ve siz sadece bana baktınız... geçmişte evrendeki gelişmelere baktığımız gibi.
Gülümsüyorlardı , bir şeyler anladıklarını anladım.
***
Torunlarıma bir şeyler alayım, dedim. Büyüğü artık kocaman, okula , kurslara filan gidiyor. Kendine özgü moda anlayışı oluşmuş. Canlı renkleri seviyor.
Mağazalarda kız çocuklarının aldıklarını izliyor, o yaşın zevkini anlamaya çalışıyorum.Seçtiğim giysiyi torunumun akranı yaşlardakilere soruyorum. "Sen olsan hangisini giyerdin!"
Çocukların anneleri lafa atılıyor, ben de : Ama , diyorum ; çocuğun fikrini almak istemiştim. Analar gülümsüyor, çocuğunun saçlarına dokunup , ona sevgiyle bakıyor.
***
Bir yılı daha devirdik. Genelde biz büyükler her yıl sonunda olduğu gibi "o yıl "gibisinin bir daha gelmememesini dileyeceğiz. Eksilen nüfusumuzdaki boşluk , geri gelmez hoş anılar, kaybedilen değerler, savaşlar , o lanet savaşlar ...ciğerimizi dağlayacaktır. Müzikler de bizim için eski müzik değildir artık! Bir alışkanlığı yerine getirmekten ötesi yoktur yeni yılın.
Hâlbuki bu yıl , doyumsuz güzellikte anları yaşayan da bizdik.
Çocuklar ve gençler öyle midir ya ! Umut doludur, sevinç yüklüdürler.Toprak kadar bereketli, evren kadar zengindirler.
Onların hayal dünyaları yokluğu yok sayar. Savaşın çocukları dahi silahların gölgesinde bulup buluşturur, şıkır şıkır giyinir, şen şakrak eğlenirken acıyı yüreklerine gömerler...
Çocuk sevincinizi kaybetmeyin dostlarım.
FoTo & Deneme
M.Selçuk Gazioğlu
30 ARALIK 2016
.