Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çocuk yüreği...

Hoşgörü kutunuza kilit vurulur da hani, tüm pencerelerinizi kapatırsınız. Sıkı sıkı hem de!...
Gül reçeli yersiniz de, acı biberin tadını alırsınız. Gül yapraklarının kokusunu duymazsınız ama dikenlerin dostu olursunuz...
Güneşe uzanan yolu zindana çevirirsiniz; zifiri karanlığınızla...
Siz; bir çocuğun tenine hoyratça dokunduğunuzda, onun canını acıtırsınız. Sadece canını acıtmakla kalmazsınız, eliniz tenini yakıp kavurur. İşte o an, milyonlarca tohum dökersiniz onun minicik yüreğine. Ve siz hiç de farkına varamadan o tohumları öylesine beslersiniz öylesine kışkırtırsınız ki. Hani yaban otları sarar ya has bahçenizi, başa çıkamazsınız, üstesinden gelemezsiniz...
Çocuğa her dokunduğunuzda, teninden beynine , beyninden bedenine dalga dalga yayılır şiddet. Yayıldıkça beslenir; beslendikçe de güçlenir. Sonra kök salar yüreğine doğru. Şiddet yüreğine yerleşmiştir artık... Küçücük bedeni büyüdükçe, yüreğindeki şiddet mayası da çoğalır, çoğalır, çoğalır...Sonra baş edilmez hal alır.
Nasıl beceririz bilmem ama; o minik yüreği çamura bulamayı, o zeka fışkıran beyni karartmayı ve o körpecik bedeni çürütmeyi elimizden geldiğince çabuk gerçekleştiririz...Hiç acımadan, düşünmeden hoyratça yaparız...Karartırız çocukların bembeyaz defter sayfalarını ve utanmadan kan rengi mürekkep dökeriz tüm sayfalarına...
Çocukların mahcubiyetini önce utanma duygusuna, sonra iğrençliğe döndürüp körpe bedenlerinden nefret etmelerini sağlarız...
Neden yaparız tüm bunları hiç bilinmez!...Çok severiz çocukları ama, sevinçleri, sevgileri paylaşamayız çocuklarla...Çocuk duygularını pazara çıkartıp satarız...
Biz ne felaketler açarız çocuklarımızın başına; farkına bile varamayız...Biz aslında çocukları çok ama çoook severiz de; onlara ulaşıp sevgiyi paylaşmayı bilemeyiz...Gökyüzündeki yıldızlar gibi parlasın, tüm çocukların gözleri… Gündüzleri bulutlar geçsin, çocukların göz bebeklerinden; pembe, mavi, beyaz bulutlar.. Bereket yüklü yağmur damlaları ıslatsın yanaklarını; göz yaşları değil!...Şekerleri barışın renginde olsun ama; sahi ne renkti barış?...Umutları uçsuz bucaksız olsun, sonsuz ve dopdolu...Ayakları kuru olsun… Elleri sıcak; tıpkı yürekleri gibi… Karınları tok. Yarınları çok olsun, hem de çok!... Tenleri dokunulmamış olsun. Ve hayalleri yıkılmamış...
Söz konusu çocuklarımız olduğunda; ne söylenecek sözler biter; ne de alınacak önlemler...Cinsel taciz dediğimiz; insanlığın en adi ve en haysiyetsiz suçunu işlemiş kişilere nasıl hitap etmeliyiz ki utançlarından kahrolsunlar?... Yaptıkları davranışın çirkinliği, izleri, kalıntıları benliklerine ve ruhlarına yapışsın. En yakınları bu utançtan etkilensin. Çevresindeki insanlar ondan uzaklaşsın... En yakınları ondan tiksinti duysun.Yaptıkları çirkin davranışın kalıntıları, katran karası gibi yayılsın suratlarına... Evet... Lütfen bu tür insanlara en uygun gördüğümüz tanımı birlikte bulalım... Bu tanımla birlikte; bundan sonra yapılacak cinsel taciz olayları engellenebilir... Ne dersiniz?... Lütfen. Evimizde, apartmanımızda, sokağımızda, çevremizde pek çok küçük kız-erkek çocuğu var. Bu tehlike onlar için de geçerli değil mi?

 
Toplam blog
: 161
: 735
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

1955 yılının, aydınlık Nisan sabahlarından birinde; 22 Nisan sabahı duyulmuş ilk avazlarım… Üsküdar ..