- Kategori
- Güncel
Çocuklara cinsel taciz

Vakit gazetesinin "hayli yaşını almış" yazarı Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki bir kız çocuğuna “cinsel tacizde bulunması iddiasıyla” tutuklanması ve sonrasında Adli Tıp Kurumunca verilen “ tacize uğrayan çocuğun bedensel ve ruhsal dengesinin bozulmadığına” dair raporu üzerine tahliye edilmesi, birçok tartışmayı da beraberinde kamuoyunun gündemine taşımıştır.
2005 yılında çıkarılan 5237 sayılı TCK nın 6. bölümü cinsel saldırılara ve bu saldırılarla ilgili cezai müeyyideleri düzenlemiştir.
TCK’nin 103. maddesi 6. bendinde “Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde …. Cezaya hükmolunur” denilmektedir.
TCK’ nın bu 103. maddesi, 6. bendi ise çocuklara yapılan cinsel tacizle ilgili verilecek cezaları belirlemede önemli bir kriter olarak ortaya çıkmakta, cezanın “hafif ya da ağır” verilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Cinsel tacize veya cinsel tecavüze uğrayan çocuklar mahkemece “öncelikle” adli tıp kurumuna sevk edilmekte, bu kurumda çocuğun cinsel taciz ya da tecavüz sonrası “beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair” bir karar vermektedir.
Mahkeme heyeti Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlar doğrultusunda “tacizciye” ceza vermekte, bu cezayı verirken de “çocuğun beden ve ruh sağlığı” ile ilgili tespitlere göre ceza oranı artmakta ya da daha az bir cezayla kurtulmaktadır.
Türkiye’deki yasal prosedürün işlemesi yukarda anlatmaya çalıştığımız sistem dâhilinde yapılmakta, bu işleyiş esnasında ise birçok prosedürün eksik uygulandığı ortaya çıkmaktadır.
Çocuklara cinsel tacizi yapanlara verilecek cezanın “ağır veya hafif” verilmesinde Adli Tıp Kurumunun vereceği karar büyük önem taşımaktadır.
Yani kısaca ifadesi “cinsel tacize uğrayan çocukların beden ve ruh sağlıklarının bozulup bozulmaması” kararı büyük önem taşımaktadır.
Hüseyin Üzmez olayına kadar “beden ve ruh sağlığı” konusu pek gündeme gelmemiş, Adli Tıp Kurumunun “eksik kadrosuyla” verdiği kararlar doğrultusunda bağımsız mahkemelerimizce verilen kararlara uyulmuştur.
Bugüne kadar Adli Tıp Kurumunun 6. İhtisas bölümünün baktığı çocuklara cinsel tacizle ilgili kararları veren heyetin içersinde çocuk psikiatristinin bulunmaması ise bu kurumun en büyük yanlışı ve eksiği olarak ortaya çıkmaktadır.
Üzmez olayında da cinsel tacize uğrayan kız çocuğunun “beden ve ruh sağlığının bozulmadığı” kararı da buradan yani 6. İhtisastan çıkmıştır.
Bu konu basın, medya ve ilgili kurumlarca tartışmaya açılınca Adli Tıp Kurumu 6. İhtisasa çocuk psıkiatristi atanması yapılmak zorunda kalınmış, böylece “yıllardır sessizce süregelen bir yanlışlık da” düzeltilebilmiştir.
Çocuk psıkiatristi ve psikologların yıllardır “bilimsel verilere” dayanarak savundukları “cinsel tacize uğrayan çocukların mutlaka beden ve ruh sağlığının bozulacağı, belli dönemlerde ortaya çıkmasa bile bu travmanın yaşam sürecinin bir bölümünde mutlaka ortaya çıkacağı” yönündedir. Yani cinsel tacize uğrayan çocuklara verilen “beden ve ruh sağlığı bozulmamıştır” şeklindeki raporların bilimsel hiçbir geçerliliğinin olmaması gerekmektedir.
AB ülkelerine bakıldığı zaman ise bizdekinin tam tersine bilimsel verilere uygun kararlar verilmekte, cinsel tacize uğrayan çocuklarının tamamına yakının “beden ve ruh sağlığının bozulduğu” kararı alınmaktadır.
Ülkemizde bugüne kadar yapılan yanlış uygulamalar sonucu “beden ve ruh sağlığı bozulmamıştır kararları sonucu birçok tacizci aldığı hafif cezalar sonucu bir iki yıl içersinde dışarı çıkmakta, “pedofili eğilimi” olan (çocuğa karşı cinsel eğilimi olan) bu insanlar ikinci, hatta üçüncü vakalarını da gerçekleştirmekte gecikmemektedirler.
Ülkemizde çocuklara karşı işlenen cinsel tacizlerle ilgili önemli bir karar mercii olan Adli Tıp kurumunun ilgili ihtisas bölümü mutlaka AB normlarına göre bir an önce düzenlenerek adaletin tecelli etmesinde doğru, bilimsel verilere göre karar veren bir kurum haline getirilmelidir.
Sonsuzluk ( Osman Özeker.)