- Kategori
- Haber
Çocuklarının kanıyla yaşıyorlar
“Bu sözler Şemdin Sakık’a ait. Ne demek “Çocuklarının kanı ile yaşamak” Devam ediyor Şemdin Sakık; “Aileler, örgüte katılan çocuklarının kanıyla yaşamaya başlamışken, çocuklarını dağdan indirme çabasına gireceklerini hiç sanmıyorum. Bunu kendi ailemden biliyorum. Ben ve kardeşim Arif, dağdan indiğimiz için ailemizden yemediğimiz söz kalmadı. Hakaretle yetinmeyip, bize ambargo uyguladılar. On yıldır kendi kendimizle baş başa bırakıldık. Bize, 'dağda ölseydiniz ama inmeseydiniz, toplum içinde başımızı kaldıramıyoruz. Bari siyasi savunma yapın' diyorlardı. Üvey annem, 'ailenin bu kadar emeği, kanı boşa mı gidecek' diyordu.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem)
Bu sözler terörün içteki boyutunu göstermektedir. Ya dıştaki boyutu? O da yıllardır ülkemiz üzerinde oynanan oyunların bir parçası değil mi?
Biz ve bizi yönetenler ise hala tehlikenin farkına varamadığımız için günü geçirmekle meşgulüz.
Kürsüde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek eleştirilere yanıt veriyor. Üzgün ve sözlerine şöyle devam ediyor; “Benim de yakınlarım terörde ve Ermenilerin işledikleri cinayetlerde can verdi.” Ben şaşkınlıktan ne düşüneceğimi bilemiyorum. Terörde can veren bütün o çocuklar, bütün o diplomatlar hepsi benim yakınım, hepsi benim kardeşim. Kan bağı olması da gerekmiyor. Aynı topraklarda aynı, havayı soluduk, aynı güneş doğuyor her sabah hepimiz için. Sayın Cemil Çiçek’in sözleri içimi sızlattı. Sözün bittiği yerde öylece durduğumuzu görmek beni çok yaraladı.
Ama beynimin içinde Şemdin Sakık’ın sözleri dönüp dolaşıyor; “Çocuklarının kanıyla yaşıyorlar.” Kim bunlar? Neden? Asırlarca aynı coğrafyayı paylaşmış olan insanlara ne oldu da şimdi birbirlerine silah sıkıyorlar? Ne oldu? Bu canavarları nasıl yarattık?
Bütün bu sorular 24 Ekim de Güllük'te, 25 Ekim de Milas’ta yapılan teröre lanet yürüyüşlerinde beynimin içinde dolandı durdu. Gerçi matematiğin prensi Gauss’un bir matematik problemi hakkında dediği gibi; “Yanıt belli de, o yanıta nasıl ulaşacağım benim için bilinemez” Bu terör belasından kurtulmak için yanıt belli aslında ama biz nasıl kurtulacağımız için başkalarından izin alınacağını düşünüyoruz. İşte yanlış burada değil midir? Matematikte kuraldır; “Doğru bir önermeden doğru düşünerek yanlış bir sonuca ulaşılamaz.” Biz burada yanlış yapıyoruz gibi geliyor bana.
Bu ülkenin insanları yoktan bir cumhuriyet yaratmışlardır. Hem de canları pahasına kadınıyla, erkeğiyle. Cumhuriyetinin 84. yılını kutlamaya hazırlanırken de 50 ye yakın çocuğunu hain teröre kurban etmiştir. İşte iç parçalayan, içimizi yakan budur. Hem de kim yapmıştır bu cinayetleri. Birlikte yaşadığı kardeşim dediği insanlar…
İnsanlar teröre lanet ediyor, teröre karşı olduklarını belirtmek için al bayraklarımızla yürüyor. “Vatan bölünmez, şehitler ölmez” diye haykırıyor. Çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler…
İşte geldi Cumhuriyet Bayramı, 84 yıl geçmiş, gitmiş. Biz ileriye bakacağımıza geriye doğru bakmaya başlamışız, hem de haberimiz olmadan, tehlikenin farkına varamadan…
Gün ileriye bakma günüdür.
Gün Atatürk’ün dediği gibi “Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim” dediği gündür.
Gün zorlukla kurduğumuz cumhuriyetimizi, devrimlerimizi elimizden almak isteyenlere karşı durma günüdür.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun