- Kategori
- Anılar
Çocukluğumu özlüyorum

çocukluğum
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde, boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babamın bile anahtarı yoktu.
Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik.
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Kafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya zıplaya, yürüyerek gelirdik.
Bobi adında bir köpeğim vardı, her gün beni okula götürür dönerdi. Servis yoktu.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz; bu durumu bildiklerinden, kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlayıp gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca evlerine girer su içerdik.
Ya da , pencereden bize bir sürahi, bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana, kana içerdik.
Cebimizde harçlığımız olduğunda, düşmesin diye çıkarır, çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Hırsızlık yoktu.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...
Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Kavgalarımız ustura, falçete
ile olmaz, asla kanla falan da bitmezdi. En fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar, yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik, ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür, kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl, ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
NAHİDE ÇELEBİ