Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Çocukluğunun İstanbul’unu arayan Nobel Ödüllü adamın devam eden maceraları

Çocukluğunun İstanbul’unu arayan Nobel Ödüllü adamın devam eden maceraları
 

Nobel Edebiyat Ödül sahibi, aydınlar aydını, çocukluğunun İstanbul’unu arayan ve bu nedenden geneli görememiş olarak bir ömür geçiren ve de geçireceğe de benzeyen adam, aydınlar aydınlığının kaynağını göstermeye devam ediyor!

Cumhuriyet’i güya temsil ederek, ondan gurur duyduğunu söyleyerek, kendisini toplum üstü görerek, Amerika’da ikamet ederek, tüm batı ülkelerinde mülakatlar vermeye devam ediyor.

En son olarak da, İtalyan La Repubblica gazetesine verdiği röportajda "Türkiye'de her şey yolunda, siyasi gerilim azaldı" yorumunu yapmış ve sonrasında da “Bence Türklerin sizin dininize ihtiyacı yok. Ben, ekonomi ile ilgili meseleler nedeniyle (AB’ye) üyelikten yanayım. Avrupa’nın da Türkiye’ye ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ dediği ilkelerle yaklaşması gerekiyor” şeklinde bir açıklamayı lütfetmiş aydınlar aydını.

Cumhuriyet neslini temsil etmekten dolayı da çok mutlu olduğunu dile getirimiş, aydınlar aydını. Bak bak bak! Bak şuna konuşana bak!

“Türkiye’de her şey yolunda, siyasi gerlim azaldı” sözü hakkında inanın ben yorum yapıp, ne sizi ne de kendimi yormak istemiyorum. Diyecek pek bir söz de yok aslında, çocukluğunun İstanbul’unu arayan Nobelli aydınlar aydını her şeyi söylemiş!!!...

“Bence Türklerin sizin dininize ihtiyacı yok” cümlesinin neresinden başlasam ki ama bir yerlerden de başlamak lazım hani, çocukluğunun İstanbul’unu arayan aydınlar aydınını takip edebilmek amacıyla bir an önce yazmak için. Böylesi bir ihtiyaç olabileceğini bugüne kadar, ne Türkiye’de aklı selimiyle düşünebilen insanlar düşündü, ne de Avrupa’da aklı selimiyle düşünenler.

En takıldığım nokta ise, aynen kendisine de çocukluğunun İstanbul’unu kaybettiren Turgut Özal’ın, Özalizm felsefesinin en ateşli savunucuları gibi ifade ettiği “Ben, ekonomi ile ilgili meseleler nedeniyle (AB’ye) üyelikten yanayım” cümlesi… İşte Sevgili Dostlar, bu cümle ile nasıl bir aydınla karşı karşıya olduğumuzu çok anlıyoruz. Yazımın bundan sonraki kısmında böylesi bir düşünce tarzına sahip çocukluğunun İstanbul’unu arayan bir aydınlar aydınının neden aydınlar aydını olamayacağını, bu adamın benim adıma konuşmasını, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet adını kullanıp, onunla övünmesini içime sindiremediğimi anlatmaya çalışacağım.

Aslında ben bu aydınlar aydınının, aydın olamayacağını, Nobel Ödülünü aldığı gün eğitime ve eğitim kurumuna saygısını gördüğüm anda anlamıştım. Şimdi duyar gibiyim “bu da nereden çıktı” dediğinizi, merak etmeyin hemen izah edeceğim.

Aydınlar aydını, ödülünü aldığı gün, üniversitede amfide derste olan kızını arıyor ve de oradan kızı ile, kızı sıraların altına eğilir pozisyonda bir saate yakın sohbet ediyor. Böyle bir şey nasıl oluyor, böyle bir şeye aydınlar aydını nasıl yol açıyor hâlâ anlayabilmiş değildim, bu günkü mülakatında “Ben, ekonomi ile ilgili meseleler nedeniyle (AB’ye) üyelikten yanayım” ifadesini okuyana kadar. Bu cümleyi okuduktan sonra anladım ki çocukluğunun İstanbul’unun arayan aydınlar aydını ile Sayın Başbakan AB’ye üyeliği hemen hemen aynı doğrultuda yorumluyorlar. Şöyle ki Sayın Başbakan da AB’yi bundan yaklaşık 4-5 yıl önceki bir mülakatında siyasi ve ekonomik bir birliktelik olarak tanımlamıştı. Avrupa’nın bundan 300 yıl önce yaşadığı ve bizim de Tanzimatla beraber başladığımız ve Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında, devrimlerin sahibinin “yürütülen savaştan da daha önemlidir” diye ifade ettiği aydınlanma devrimi (duygularla aklın dengeli bir biçimde kullanılması) tam olarak uygulanmadan, AB’ye üye olunsa da aklını kullanabilmeyi beceren insanların elinde oyuncak olabileceğimiz nedense göz ardı edilmektedir bu yaklaşımda…

Sayın Aydınlar Aydınına bazı sorular sormak istiyorum;

· Hangi AB ülkesinde, üniversiteye hazırlık kursları için dershanelere bu kadar para akıltılmaktadır?

· Hangi AB ülkesinde, eğitim sisteminde ve sağlık sisteminde bu kadar özelleştirme söz konusudur?

· Hangi AB ülkesinde, insanlara insan olduğu için değil de, sahip olduğu makamından, sahip olduğu ekonomik yeterliliğinden dolayı bu kadar çok suni saygı duyulur?

· Hangi AB ülkesinde, 10 bin nüfuslu küçücük bir kasabanın Belediye Başkanı seçilmek için 500 bin YTL para harcayarak, karşılığında ayda 5 bin YTL maaş aldığını düşünsek 5 yıl boyunca alacağı toplam 300 bin YTL’ye razı olur? Razı oldu diyelim, bu parayı başka yerden çıkarabileceğini düşünerek, bu adama saygı duyarlar mı, o toplumda?

· Hangi AB ülkesinde, parayı veren düdüğü çalar misali, hâlâ halkının büyük çoğunluğu çocuklarını devlet üniversitesine dahi göndermeye zorlanırken, bu devlet üniversiteleri bir kenara itilirken, mütevelli heyetleriyle yönetilen ve bütçelerinin %45’i ilk iki yıldan sonra devlet tarafından desteklenen vakıf üniversitleri bu kadar ön plana çıkarılır?

· Hangi AB ülkesinde, siyasilere bu kadar çok ayrıcalık tanınır, onlar, her şeyin üzerinde görülür ve işgal ettikleri makamı şereflendirmeleri değil de o makamdan ne kadar şeref alacakları konusunda çalışmalar yürütülür?

İnanın Sevgili Dostlar, bu örnekleri artırmak mümkün…

Avrupa Birliğini algılayamamış, onu, iş adamları gibi (hoş onların dahi çoğu bu konuda çark ettiler) sadece ekonomik nedenlerden dolayı istediğini söyleyen çocukluğunun İstanbul’unu arayan, Nobel Ödüllü bir aydınlar aydınımız olduğu için çooooook mutlu olmalıyız, zil takıp oynamalıyız diye düşünüyorum!!! Hadeeeee hep beraber piste! Hadeee oturmak yok! Hadeeee….

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..