- Kategori
- Psikoloji
Çocukluktan Taşıdıklarımız
Çocukluktan itibaren gerek etrafımızdaki yakınlarımızın yaklaşımından gerekse de ebeveynlerimizin konuşmalarından duyar ve şunu fark ederiz ki biz ebeveynlerimize kalıtımsal olarak benziyoruz. Tanıdığımız kişilerden ‘’ Aynı annesi’’ diye yaklaşanlara çoğu zaman şahit de olmuşuzdur.’’ Ya da ‘’Babasına ne kadar da benziyor değil mi?’’ gibi. Her ne kadar ebeveynlerimiz, biz onları duymadık zannetse de biz fark etmeden dış dünyada olanın bitenin farkındayızdır çocuklar olarak. Ebeveynlerimize benzeyelim bunda sorun yok. Evet bazen bazı konularda şu ya da bu şekilde bazı yakınmalar çevremden de duyuyorum . Keşke boyumun uzunluğu babama benzeseydi ya da burnum anneminki gibi olsaydı diye.. Bunlar fiziksel beklentilerimiz ama bunlar tahmin edeceğimiz üzere bizim elimizde olmayan yani müdahale edemediğimiz bölüm. Sonradan dış müdahale mümkün ama.
Asıl önemli olan konu kalıtımsal olarak fiziksel mirasın dışında duygusal bir bağ da kalıtımsal olarak taşıdığımız gerçeği. Anne karnında duygusal bağla geçen, doğduktan sonra da annenin yaşadıklarından etkilendiğimiz hatta sonrasında zihnimizde bu yaşımıza kadar taşıdığımız bir yığın öğreti, geçerliliğini yitirmiş kurallar dizisi, sırf o zaman doğru olduğuna inandırılmış olgular var. Aslında çoğunlukla gerçekle bağlantısı bile bulunmayan bir sürü gereksiz yargı ve şu anımızı mahveden gereksiz düşüncelerle zihnimizin doluluk kapasitemizi gereksiz yere işgal ettiriyoruz peki ama neden? Hatta akrabalarımızın bazılarını ortada hiçbir sebep yokken sevmiyoruz neden mi? Araştırmalar gösteriyor ki; anne hamileyken olumsuz duygu yaşadığı kişiye, çocuk da doğduğunda anneyle benzer duygular yaşıyor. Yani nedensiz yere o kişiye karşı negatif duygu içinde olabiliyoruz.
’’ Ne kadar farkındayız tüm bunların?’’
Çocukluk dönemlerimizde bize öğretilen bazı değerlerin dışında sırf o döneme ait olan ve neden böyle düşündüğümüzün farkında bile olmadığımız bir sürü yargılarımız var. Bunları ancak hayatımızın bir döneminde bazı farkındalıklarla keşfediyoruz bu bazen talihsiz bir olay olabildiği gibi bazen de insanın kendini tanıma yolculuğunda rastladığı tesadüf eseri bir duygu sarmalı olarak karşımıza çıkabiliyor. Bize ‘ben bu duyguya nereden kapıldım’ düşüncesini veren de yıllar önce aile içinde ya da yakın çevreden duyulan bir cümlenin farkında olmadan zihnimizde içselleştirilmesi olabiliyor.. Neden saklandığı bilinmeyen gereksiz belgeler dosyasına benzetebiliriz bunu .. Örneğin; ‘’Zayıf olmak sağlıksızlık belirtisidir’’ diyen büyükannenizin sık sık bu sözünü duymuş olabilir ve kendinizi güvende hissetmek için bir türlü kilo veremiyor olabilirsiniz.
Diyelim ki; Matematik dersinden birkaç kez düşük not aldınız, anlamadığınız konular var belki biraz destekle halledeceksiniz.. Dersi dinliyim öğretmene tekrar sorsam derken ; bir akşam gelen misafirlerin yanında sizin duymayacağınızı düşünerek babanız şu cümleyi kuruyor: ‘’Bizim oğlan matematiği pek beceremiyor, geçemeyecek gibi’’.. Artık matematik için çok geç maalesef. Hatta sevmemeniz üzerinde çabaya uğraşmaya bile değmeyecek bir ders çünkü onun yüzünden başarısız kabul edildiniz. Yetersizlik duygusu.. Sınavlarda matematikten yeterli doğru soru çıkaramamak ve sonuçta erişkinlikte de kullanılan kalıp cümleler..’Ben matematik sevmiyorum, fizik ve kimyam iyi’ . Altında yatan neden:’Çünkü bana kötü hissettiriyor’’ İşte bu tip duygular erişkinliğe kadar fark edilemeyebiliyor içinde matematik kadar masum olmayan hikayeler de var. Kişinin yanlış iş seçimi, mutsuz bir evlilik içinde olması, kendine olan güveni, hayata bakış açısı bu tip durumların negatif etkisiyle olumsuz duygu durumları yaşanabiliyor.
Bunun için ne yapabiliriz? Bazı kalıp düşünceleriniz olduğunu fark ettiğinizde örneğin; ‘’Kırmızı renk bir şey giymekten nefret ederim’’ gibi bir düşünceniz var. Bununla ilgili yaşadığınız, hatırladığınız bir anınız var mı? Ailenize veya tanıdıklarınıza bununla ilgili yaşanmış yakın bir hikaye yaşanıp yaşanmadığını sorarak başlayabilirsiniz. O veya birbirini etkileyen hikayelerden mutlaka bağlantılar olabiliyor ve siz bunu fark ettiğinizde hem sizi bağlayıcı davranıştan kurtuluyor hem de ‘yapmam,yapamam’ dediğiniz birçok konuda özgürleşiyor ve gerçek benliğinize bir adım daha yaklaşmış oluyorsunuz. Belki sevmediğiniz bir renk seçiminizden bile hareketle hayatınızda yolunda gitmediğine inandığınız birçok konuya ışık tutabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin.