Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Çok üzüldüm...

Çok üzüldüm...
 

Geçenlerde Pınar ile Evren evlendiler…

Nikahları İzmir Balçova Nikah Salonu’ndaydı.

Çok üzüldüm gerçekten…

Orada salonda oturmuş gelin ile damadı beklerken şu meşhur fotoğrafın bir duvar boyu büyütülmüşü vardı…

Fotoğrafa baktım… Baktım…

Çok şık bir beyefendi, çok şık bir hanımla dans ediyor…

Etraflarında yine çok şık beyefendi ve hanımefendiler de onları izliyor…

Bir hanımefendiye takıldı gözüm, dedim ya, fotoğraf çok kereler büyütülmüş, üzerinde çok şık bir giysi, ayaklarında şık, topuklu ayakkabılar, ipek çoraplar…

Gözlerinde bariz bir haset… Muhtemelen kıskanmıştı dans eden çifti… Akrep burcu muydu acaba diye bir düşünce geçti kafamdan, hani akrep burçları derler ki çok kıskanç olurlar…

Neyse… Konudan konuya atlamayayım yine…

Aklım kaldı o hanımefendi ve beyefendilerin duruşlarında… Şıklıklarında… Kibarlıklarında…

Haseti olanlar da vardı belki aralarında ama… Ama… Ne bileyim, yüzlerinde, duruşlarında yine de bir onur vardı…

Çok üzüldüm…

Şöyle bir etrafa baktım…

Bir de şöyle caddeye doğru bakışlarımı uzattım…

Karşıyaka’da, Yalı’da… Bornova’da…

Otobüste… Dolmuşta, markette gördüklerim…

Çok üzgünüm sevgili Atatürk’üm!...

Savaştan çıkmış… Egemenliğini kazanmış bir ülkede değil padişah olup, yan gelip yatmak, onca emekler harcayıp, bunca devrimler yaptın da…

Nerelerden nerelere taşıdın da…

Ne yüzyıllar atlattın da bir anda…

Hatırlıyorum da, sinemaya giderdik, biz küçükken ailecek…

Rahmetli babamın kravatı boynunda, annemim döpiyes boyu dizinin hemen altında…

Saçlarımızda kurdeleler, üzerimizde pilili etekler…

Ne saçımızdan utandık, ne başımızdan…

Halel de gelmedi, vallaha namusumuza…

Bir memur maaşıyla da gül gibi geçinip giderdik…

Onurumuz, dürüstlük ve sadakatimiz yanı başımızda…

Padişahlık zamanlarında tavana vuran sapkınlıklar da yoktu pek o zamanlar…

Tayyörün diz boyu…

Kızların lüle saçları…

Erkeklerin yemeklerde aldığı birkaç kadeh rakıları…

Hiç birimizin yüzünü yere değdirmemişti…

Başımızı ise asla!...

Eşarplar eşarptı o zamanlarda…

Güneşten… Ya da rüzgardan korurdu…

Çoğu kez de boyunda süs olarak dururdu…

Gerekirse, sağlık amaçlı kullanılsın diye…

Sağa bakıyorum…

Sola bakıyorum…

Sallana sallana giden hanımlar görüyorum…

Gözlerinde gözlükler… Üzerlerinde metrelerce elbiseler…

Saçları lüle midir, bilmiyorum…

Kaç yüzyıllardır geriye gittik Atam, bilemiyorum…

Üzgünüm…

Ama onursuz değilim…

Ne lülem utandırır beni…

Ne de pilili eteğim…

Namusum yüreğimdedir, başım omuzlarımın üzerinde dik!

Üzgünlüğümüz üzmesin seni Atam, bir bilsen biz aslında kaç kişiyiz!...

Bu cumhuriyeti de öyle nohut çekirdek gibi yedirtmeyiz!...


Gülgün Karaoğlu
Ekim, 29/07

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..