Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Çok uzun bir gündü, sevişmeye dönüyordum

Çok uzun bir gündü, sevişmeye dönüyordum
 

Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar

Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgârda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Söylediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var.

Cemal Süreya "8.10 Vapuru" [1] şiirinde böyle der, der ama kendi sesini yaratmak için başka sesleri de şiirine ortak etmeden duramaz.

Bu yüzden sevdiği kadının sesinde neler neler bulmaz ki...

Serin bir bahar akşamında, bahçenin ortasında bulabilirsiniz örneğin kendinizi. Mavi ipek kış çiçeğini koklayabilirsiniz.

Ama kent ve vapur yolculuğu hemen kendinize gelmenizi sağlar. Sigara içmenin serbest olduğu üst kata çıkarsınız.

Türkçe'niz uykusuz, işiniz memnuniyetten uzaktır. Sıkılmışsınızdır o kentten de, o işten de... Uzakları özlersiniz ama bir şeyler sizi kendine bağlar.

Karşınızdaki adam eski gazetesini katlarken düşünürsünüz, nedir gitmenize engel olan? Alışkanlıklar mı, korkular mı, ilerleyen yaşın getirdikleri mi; bilinmez...

Ancak içinizi kavrayan bir sevgili, sesinizdeki eski öpüşeri de tanır. Belki birlikte aldığınız bir duş sonrası banyonun buzlanan camını, okulda bir kaç gün görünmeyince sizi merak eden arkadaşlar gibi hemen fark eder... Ve o buğuya yazar isimlerinizi yan yana...

Evin dağınıklığını, tıpkı eve saçılan eşyalar gibi sesinizin de dağıldığını, rüzgârda dağılan bu yalnızlığınızı toparlamaya çalıştığınızı anlar.

Söylediğiniz ufacık bir sözün günün ortasına anıt gibi dikilmesi bundandır.

Söyleyemediğiniz sevda sözcüklerini, içinize attığınız dertler gibi tanır şair.

Cemal Süreya "On Üç Günün Mektupları"nda, "Sevmek, ne uzun kelime!" der. [2]

Ardından ekler: "Düşünüyorum da aşk sözcüğünü de biraz eksik buluyorum şu senlen ben arasındaki ilişkiye. Daha büyük, daha sağlam bizimkisi. Aşk onun içinde sadece bir kısım galiba. Ötesinde aşkla birlikte, ama yer yer, zaman zaman onu aşan başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde. Seni seviyorum ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun ve benim için her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir ki? Acaba Mecnun Leylâ'yı elde edip onunla evlenseydi, Ferhat Şirin'e kavuşsaydı, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bizim birbirimize olduğumuz gibi tutkun olabailir miydi? Yangın olabilir miydi? Sen ne dersin buna?" [2]

Cemal Süreya'nın "Dörlük" ismini verdiği şiirinde, şunları okuruz:

1.000.000 aşk ve 980.000 dize
Ünlü şair İlhan Berk burda yatıyor!
Yolcu, n'olur, sevaptır, ihmal eyleme,
Yukardaki sayıya bir sıfır da sen ekle
[3]

"Sevda Sözleri"nde aşkı 70 bin, dizeyi 90 milyona çıkarsa da, fark etmez İlhan Berk için...

Bir şiirinin bitip bitmediğini "Sokağa çıkıp kendi kendime okumadıkça anlayamıyorum" diyen İlhan Berk, aşkları da sokakla buluşturur...

Onun her şiiri, biraz da sokağa yaslanır, o sokaklar da başka sokaklara...

Sonunda, çok uzun sürmüş bir günün akşamında, Bilge Karusu'yu hatırlamasanız bile, Cemal Süreya'nın şiirindeki o kadının söyleyemediklerini, İlhan Berk'in şiirindeki erkek söyleyiverir:

Çok uzun bir gündü aşka dönüyordum
Çok uzun, yavrum, çok uzun seni sevmekten
İşte diyordum ilk öpüş işte masmavi yarığın
İşte yedisi sabahın ve ıslak ağzının
İşte eski bir otu kasıklarının ve karnının
İşte dilinin getirdikleri işte ormanlarım
İşte döşekte çırılçıplak upuzun uyanışın
İşte kayaya vuran eski gölgen eski sesin
İşte o ağzındaki esmer kuş o yaban ırmak
Kal öyle diyordum böyle anadan doğma iç içe
Kal öyle ilkin orandan öpeceğim diyordum
Aşk ki karadır tek heceli bir sözcüktür
İşte tam böyle, sevdalım, tam böyle diyordum.
[4]

İşte o zaman dersiniz ki, "Sevmek en uzun, sevişmek en güzel kelime"...


[1] Cemal Süreya, "Sevda Sözleri", YKY, Şubat 2001.
[2] Cemal Süreya, "On Üç Günün Mektupları", YKY, Ocak 2003.
[3] Cemal Süreya "99 Yüz", Adam Yay., Haziran 2004.
[4] İlhan Berk, "Toplu Şiirler", Delta, YKY, Mart 2003.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..