Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '11

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Çöpeçevre

Çöpeçevre
 

ANA FİKİR ŞU: Teknoloji, bilimsiz; bilim, bilgisiz; bilgi, keşifsiz; keşif, kaşifsiz OLMAZ!!!


Endüstri devriminin ilk günlerinde kimya, fizik, biyoloji, tıp gibi konularda keşiflerin hızlanması ile birlikte, bu bilimsel çalışmaların etkisi ile -ya da sayesinde- teknolojik gelişmeler de başladı. Aynı dönemde bizler ise kişisel çıkar ve keyif peşinde koşma konusunda ilerliyorduk. Aslında Lale Devrinin laylaylom hayatı da öyle uzun bir dönem değildir. Ama çöküşün başlangıcı olarak, kilometre taşlarından en büyüğüdür.

300 yıl boyunca kalitesi her geçen gün düşen bir hayat tarzını özümsemiş olmamızda bütün suçlu biziz. Eğer, ülkenin içinde bulunduğu çarpık ve çürümüş çarkları daha arızayı ilk fark ettiğimizde değiştirme isteğinde olsaydık, arıza ölümcül sonuçlar oluşturmaya bilirdi. Belki çöküş hiç yaşanmazdı. Biz de şimdiki saltanat sevdalılarını mutlu ederdik: İngiltere gibi monarşik–demokrasimiz yada S.Arabistan gibi monarşik–diktokrasimiz olurdu.

Ama burada, meselenin esas ince noktasını kaçırmamak gerekir! “Bozulan ya da çürüyen çarkları zamanında değiştirebilseydik durum kronikleşmezdi.” Bu analiz Osmanlı’nın son dönemini çok iyi özetliyor.

Peki ne değişti de çöküş başladı? Soruların başında bu gelir. Cevap olarak, eğitim sistemindeki değişimden söz edebiliriz. Fikir adamlarının pozitif bilimlerden uzaklaşması bu sürecin en önemli tetikleyicisidir. Bilim, iki şekilde yürütülür:
1- Olan bilimsel bilginin belletilmesi.
2- Yeni bilimsel bilgilerin üretilmesi. 

Bizler bugün de dahil bu ikinci seçeneği hep boşladık. Bilimsellik adına öğretme işini –çarpıtarak; ezberci belletme şeklinde– öne çıkardık. Araştırma faaliyetini iş dünyasının dışında tutarak sadece akademik alanda yapılan, yapılması gereken bir uğraş haline getirdik. Bu bilim politikası ile geçen 300 yılın sonunda tamamen dışa bağımlı, satın al kullan sistemini işleten, eğitim kurumlarının bile franchise (bir markanın acentesi) halinde hizmet sunduğu UTANÇ DENİZİNE gömüldük!

Yüzme bilmediği için karşı kıyıya denizin dibinden yürüyerek gidebileceğini zanneden bir kaşif(!) kadar cahil bırakıldık. Bunu reddedenlerin yaptığı ise yüzmeyi öğrenmek yerine Amerikan üniversitelerinden yada teknoloji firmalarından büyük paralar karşılığı kayık kiralamak! Evet kayık kiralamak! Yüzme hocası değil! Çünkü yüzme hocası kiralasalar bizim çalışmamız ve yüzmeyi becermek için gayret göstermemiz gerekecek! Ama hazıra konmak varken, kim uğraşacak su yuta–yuta yüzme öğrenmekle?!

Daha acı olan ise kendi başına kayık yapmaya yada yüzmeyi öğrenmeye çalışanların kafasına vurmak için devriye gezen kalabalık bir bürokrat kadrosu besliyoruz.

Dönüyoruz dolaşıyoruz hep aynı yere geliyoruz:
Teknoloji, bilimsiz; bilim, bilgisiz; bilgi, keşifsiz; keşif, kaşifsiz OLMAZ!!!

Cahillik, bilmemek değil, bilmediğini bilmemektir. Cahil, çöptür; çöpün yeri, çöplüktür.” (Bu sözümün, “Trakya’nın büyük bir çöplüğe çevrildiği” söylemim ile hiçbir bağlantısı yoktur. :))) O da ayrı bir çöplük konusu.) 

Hep sevgi ile kalın. 

Murat SEVGİ 

RESİM: Milliyet Blog galerisi:
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.227388942416.134790.679942416 

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..