- Kategori
- Siyaset
Çorbacıyla siyaset

Çorbacı benim tabirim.
İzinliyim birkaç gündür.
Kafamı dinlemek için ormanın derinliklerinde bir yerlerde bir balık çiftliği.
Yıllardır giderim.
Ağaç hışırtılarının ve akan derenin sesi dışında, kuş seslerinin yarattığı nefis bir atmosfer vardır dediğim yerde.
İşletmecisi bir çocuk.
Tek başına, haftanın yedi günü, sabahtan akşama hizmet verir.
Hoş hafta içi kimsecikler olmaz.
Kafam esti gittim.
Sessiz ve sakin.
Kimsecikler yok bizim çobacı dışında.
Etrafı biraz turladım.
Rakım geldi.
Yudumlamaya başladım ve bizim çorbacı başıma durdu.
“İşler nasıl abi?”
“Eh işte, baksana hafta içi buralardayım. Nasıl olaki?”
Yıllardır tanır ya beni çorbacı, cepheden klasik köylü sorusunu soruverdi.
“Ne olacağ memleketin hali?”
“Bilmem”
“Sen bilmecende, ben mi bilecem?”
Güldüm!
“……………..”
“Üretim yoh abi, yemin kilosu olmuş dört buçuğ lira, bir kilo yemden dört tane balığ çıkıyo, kiloda bir buçuğ gazanacam. Haaa diğer giderler hariç. Bağsana boşalttım havuzları.”
“O kadar kötü yani?”
“Hem de nasıl. Eski gazanç yoğ. Eskiden mal yetiştiremezidik. Para ederdi mal. Şimdi anlamı galmadı iş yapmanın.”
“Haklısın. Burası hangi belediyeye bağlı?”
“Döşemealtı belediyelik ya ona bağlı”
“Büyükşehirde de oy kullanıyor musunuz?”
“Bu yıl gullanacaz bağalım”
“Kim kazanır seçimi?”
“Abi bilmiyom kim gazanır, ama adayın şahsiyeti önemlidir bizim buralarda”
“Nasıl yani?”
“AKP hata etti burada. Nurettin Dursun var. CHP’ye geçti. AKP’ye gitti, AKP göstermedi aday. Sonra CHP bunu aday yaptı. Buralarda çoğ sevilir. Gazanma ihtimali çoğ yüksek. AKP adayı var bitene, tepeden bağıyo millete. Yani makamına çıkmağ zor iş. Amma Nurettin Dursun vatandaşa daha yağın. Büyük ihtimal CHP gazanacak burada.”
“Büyükşehirde kime veriryor buranın vatandaşı?”
“Henüz belli değil. Gimsenin bir şey dediği yoğ ama eski Kepez Belediye Başkanı vardı Erdal Öner. AKP, Erdal Öner’i aday göstermedi. Menderes önünü gesmiş. İstememiş Erdal Öner’i. Buranın milleti Erdal Öner’i sever. Bana sorarsan para etmez, amma bu yüzden bizim buralarda Menderes’e oy çığmaz. Gerçi Menderes’in ailesi temizdir. Sevilir Antalya’da. Ama yanlış yaptı Menderes. Hocaya verir buranın milleti.”
“Sen kime vermeyi düşünüyorsun?”
“Bana sorarsan hepsi aynı soyun sopu.”
“Neden?”
“Neden olacağ? Dedim ya kime versekte aynı. Ben gazanamıyomki. Balığ para etmiyo. İşte masala bom boş. Eskiden müşteri olurdu. Taaa şo yandan, Termessos’tan turist gelirdi patika yoldan aşağı. Burada balığını yer, birasını içer sonrada çeker, giderdi. Üç beş gazanırdık. Şimdi inanırmısın, turist yoğ ortalığda.”
“Sanki Menderes Antalya’yı batırdı. Metro falan yaptı.”
“Duyuyoruz buralardan. Trafig yürümüyomuş. Geçen amcam gettide Antalya’ya, çoğ berbat dedi. Yürüyecek galdırım bırağmamış deyo.”
“Zaten ben de şehrin gürültüsünden psiliğinden kaçıyorum buralara.”
“Abi metro çoğmu lazımdı Antalya’ya?”
“Yok. Değildi.”
“Niye memleketin parasını çar çur ediyoki Menderes. Geçen biri daha geldi senin gibi, deyo.“Menderes Antalya’nın parasını çar çur etti” deyo. Yazığ. Milli servet.”
“Gereksiz şeyler yaptı”
“Geçen yine birisiynen gonuşuyoz. Menderes’in harcadığı paraynan deyo, bir Antalya daha gurulurdu.”
“Doğru demiş”
“Yazığ abi. Milli servet bunlar. Allah bilir ya eşe dosta pay etmiştir işleri. Gerçi temiz ailedir Menderes’in ailesi, amma parti yandaşları rahat bırağmaz. Bu işin guralıdır.”
“Doğru. Ben tanımam Menderes’i. Nasıl birisidir bilmem. İyi birisi de olsa, partisinin yandaşları tahat vermez.”
“Yoğ abi, rahat vermezler. Aç gurt gibi, hebisi çöreklenir başına.”
Çorbacı muhabbeti koyulaştırdıkça koyulaştırdı.
Kafa dinleyeyim dedim, ama çorbacının derdi çokmuş, başladım dinlemeye.
O anlatıyor, ben dinliyorum.
“Bu yıl nar’da para etmedi. Üç dönüm nar bahçemiz varıdı. Hal’e götüryon para vermiyor gabzımal. Satamam deyo. Nar’ın çoğu dalında çürüdü.”
“Hadi ya. Yazık olmuş.”
“Olmaz mı? Yazığ oldu amma yapacağ bi şey yoğ. Abi, belediye başganı dediğin, biraz olsun milletine çalışacağ. Bu insanların malı nasıl para eder deyi gafa yoracağ. Yoğ abi gelen gideni aratıyo. Kimsenin derdi değil malın para etmiş etmemiş. Ban gazanacamki, memleket gazansın. Amma bööle düşünen yoğki.”
“Hayat böyle bir şey olsa gerek.”
“Yoğ abi ya. Aç gözlü milletiz. Bağ Avrupalı nasıl galğınmış. Niye galğınmış Avrupalı? Paylaşmayı bilmiş. Bizde ise herkes bir birine gazzığ atmaya çalışıyo. Gaçtane otelcide param var biliyonmu sen. Adamların umurunda değil. Sen batmışsın, çığmışsın. Hiç düşünmüyolar. Acımasızlaa. Balığ nasıl büyür bilmezki. Bilirde, işine gelmez. Yemi sankim bedavaya alıyoz.”
“Çok mu alacağın var?”
“Abi bana göre çoğ. Benim etim ne, budum ne? Ama gidiyon otelcinin ayağına, para istemeye “bo gün get yarın gel” deyolar. Haliynen sinirimiz bozuluyo. Yeri geliyo, yem alamıyoz. Amma adamın umurunda değil. Bunla nasıl döner. Balığ garnını nasıl doyuruyo bilmezki. Haaaaaaa. Bilirde bilmez. Öyle de namussuzla.”
“…………………….”
“Buraya gadar gelip balığı toplamayı biliyo. “Haftaya gel, paranı al” deyo. Hafta geliyo, ayağına gadar gidiyoz, “E bo gön gasada para yoğ, sen öbür haftaya gel”. Sen ossan güfürü anlının çadına yapıştırmazmısın? Öbür hafta oluyo. Ayağına gadar tekrardan gidiyom. Aha deyo sana çek. Tam üç aylığ çek veriyo. E tabi benim bu arada galbim sıgışıyo. Genç yaşta galpten gidecem. Ama adamın deyom ya umurunda değil. Çeki almasam, “sen bilirsin” deyo.”
“Peki bir çözüm yok mu?”
“Yoğ abi. Çözüm mözüm yoğ. Adamla bizim sayemizde otel sahibi oluyola. Bizim paramızı, emeğmizi sömürüp, üstüne yatıyola. Bizde bööle sefalet içinde, buraya iki tane masa gelsinde, cebimize para girsin deyi bekliyoz. İşte bu işlere de eğilmeli Belediye Başganı.”
“Belediye Başkanının işi değilki bu işler.”
“Yoğ abi, işi. Hükümete iletecek bizim derdimizi. Bu yüzden gaç insan battı sen biliyon mu? Otelcilerin yüzünden. Portak veriyon parasını alamıyon. Mandalin veriyon “bo gün get, yarın gel” deyo. Nar istiyo, veriyon, amma ortada para pul yoğ. Gaç köylü burada gafayı yedi, sen biliyon mu?”
“Doğrudur. O zaman başka partiyi iktidara getirecen.”
“Kime verecen abi? Baykal var. Bozucu. Yapıcı bir şeyi yoğki ona verek. Merkez sağda da parti marti yoğ. Kime verek? Hadi sen de kime verek?”
“Vall bu işleri sen benden daha iyi bilirsin. Sen söyleyeceksin kime vereceğimizi.”
“Hiç birisine vermemek en iyisi. Zaten Bahçeliynen, Baykal hağ etmediği oy alıyorla. Ne yapıyorlarda bu vatandaş bunlaaa oy veriyoo? Bozucular abi. Lider ne demektir? Yapıcı olmağ demektir. Bir yerde bir gavga varsa, o gavgayı yatıştırmağ demektir. Bunlar ne yapıyo, tersine, var olan gavgaya benzinle gidiyolar. Kim verir bunlara oy?”
Kalktım.
Ağır ağır arabaya bindim ve ormanın içerisindeki patika yoldan evin yolunu tuttum.
Ah çorbacı ah, yine bana kafamı dinleme fırastı vermedin.