Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '07

 
Kategori
Trafik
 

Cumartesi Bağdat caddesinde benzininiz biterse...

Cumartesi Bağdat caddesinde benzininiz biterse...
 

Hiç başınıza geldi mi bilmiyorum ama benim geldi maalesef. Bütün bir haftayı ofisteki yoğun işler ve evdeki hastalıklar nedeniyle koşturarak geçirmekten benzin ikaz ışığımın ne zaman yandığını fark edemedim. Daha doğrusu fark ettim de aradan geçen süreyi zihnimde toparlayamadım. Cmt öğleden sonra da işlerden kurtarır kurtarmaz kendimi Bağdat Caddesine attım. Ama bu arada günahımı almayın lütfen zira ofisle Bağdat Caddesi arasındaki yol üzerinde sadece bir tane benzinci vardı ve yolun karşı tarafındaydı. O trafikte gözüm yemedi doğrusu bir yerlerden U dönüşü yapıp tur atmayı.

Sonuçta Bağdat Caddesi’nde alışveriş, sinema ve yeme-içme işlerimi bitirip saat 18.00 sularında Suadiye’den Selemiçeşme’deki benzinciye doğru yola koyuldum. Koyuldum diyorum ya, trafik kilitli adeta ve adım adım ilerliyoruz. Gözüm benzin göstergesinde içimden dualar ediyorum. Ancak akacak kan damarda durmuyor tabi ve tam Erenköy’deki trafik ışıklarını geçer geçmez yolun ortasında kalıveriyorum. Çekici çağırmak ve benzinciye gidip dönmek arasında geçirdiğim birkaç saniyelik kararsızlıktan sonra dörtlüleri yakıp arabadan inip, hemen 50 mt. İlerideki sokağa kadar arabayı itecek iyiliksever gençlerle göz teması kurmaya çalışıyorum. Hava harika, herkes çoluk çocuk caddeye dökülmüş; yani aday çok. Bu arada arkamdaki arabalara işaret etmekteyim, beklemesinler diye. Yüzüm alev alev yanıyor sanki; yine de cool durmaya çalışıyorum. İçimden “insanlık hali canım! dyorum, herkesin arabası stop edebilir. Kaldırımdan yanımdan geçenler ne yapıyor bu arada dersiniz? Beyler gözlerini kaçırıyor, hanımlar kınayarak bakıyor, gençler farkında bile değil orda çaresiz durduğumu. İki hoş hanım bakıyor ve bir tanesi; valla pes yani diyor, buraya da araba park edilir mi? Bari caddenin ortasında enine dursaymış! Sinirli sinirli gülerek geçip gidiyorlar.

Bana tahmin edeceğiniz gibi asırlar kadar uzun gelen birkaç dakika sonunda 3 delikanlıya rica da bulunuyorum ve yaşasın! Hemen kabul ediyorlar itmeyi. Biz zor bela sokağın köşesine park ederken bir mucize oluyor ve eski, uzun süredir görmediğim, kısacık dönem birlikte aynı işyerini paylaştığım bir çalışma arkadaşım, hem de motorsikleti ve kaskıyla pencereden kafasını uzatıyor. Beni ve arabayı tanımış, yardıma gelmiş. Hiç üzülmeyin diyor, ben hemen gider benzin alır gelirim. Utanmasam boynuna sarılıp ağlayacağım nerdeyse. Sıkışan kula yetişen Hızır bu olsa gerek!

Sokağın köşesine park etmiş arabamda, sinyallerim yanıp sönerek onu beklemeye başlıyorum. Ama bu sefer başka bir işkence çıkıyor ortaya. Kaldırımdan geçen insanlar benimle arabamla önümde duran araba arasındaki yerden ikişer ikişer geçmek zorunda. Tabiî ki normalde durulmaması gereken bir yerdeyim ama çaresizim. Oradan geçen her 10 kişiden 9’u ters ters bakıyor, kafasını sallıyor. Bütün şirinliğimle ellerimi açıp çaresiz insan taklidi yapıyorum; araba çalışmıyor demeye getiriyorum. Anladıklarından emin değilim yalnız, kafalarını sallaya sallaya uzaklaşıyorlar. Arabam zaten eski bir model ve bozulmuş olma olasılığı yüksek oysa. Bayanlar sinirli bakışlar atmakla yetinirken, beyler daha agresif ve atak. Özellikle orta yaş üstü beyler mutlaka çatıyor bana. Renkten renge giriyorum ve valla çalışmıyor, stop etti, özür dilerim diyorum sürekli. Buna verilen tepkiler ise ilginç bence. Birkaç kişi “öyle mi, kusura bakmayın” bile dedi ama çoğunun mantığı sinirinden üstün çıkamıyor; başka yerde stop ettirseydiniz; otoparka itseydiniz, bizi ilgilendirmez diye tepki verenler var. Yine de duyarsız cevap konusunda birinciliği bir beyefendiye veriyorum; bırakın bu yalanları diyor ve hiç dinlemeden yürüyor. Tabi söylememe gerek yoktur; yardıma ihtiyacınız var mı diye soran -hiç- yok!

Sonunda 15 dakikalık işkence sürem bitiyor ve iyiliksever, vefalı arkadaşım nefes nefese benzini getiriyor; ben de herkes de rahatlıyoruz. Kuru bir teşekkürle vedalaşmak zorundayım ne yazık ki. Eve döndüğümde inanılmaz yorgun hissediyorum kendimi. Ve tabi, her gün pek çok şeyle cengaverce savaşmamıza rağmen bazen basit bir sorun olduğunda ne kadar yalnız ve çaresiz kalabildiğimizi düşünüyorum. Yine de bir yerlerde bir sevgi bankası var gerçekten sanırım. Yatırımların getirisi belirsiz tarihte, farklı şekilde siz dönüveriyor işte. Teşekkürler….

 
Toplam blog
: 22
: 1664
Kayıt tarihi
: 14.10.06
 
 

Merhaba, Okumaya olan sevdam beni yazmaya yöneltti ve artık sevgili dostlarımın da yüreklendirmesiyl..