Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhurbaşkanı adayı Gül

Cumhurbaşkanı adayı Gül
 

Günlerce bekledik... Cumhurbaşkanı adayı bir sır gibi saklandı. Daha doğrusu aday değil de adayın ismi saklandı.

Bugün öğle vakti Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün, yeni Cumhurbaşkanımız olmaya aday gösterileceğini öğrendik.

Seçilir. AK Parti ne isterse yapabiliyor. Muhalefet gürültü yapmaktan öte gidemiyor.

R. Tayyip Erdoğan'ın başbakan seçilmesi mümkün değildi, şiir okuyorum diye halka kışkırtıcı mesaj verdiği düşünülerek hapis yattığı için.

Ama ne oldu? Allem ettiler, kallem ettiler. Abdullah Gül Başbakan oldu. Arkasından Siirt'ten bir milletvekili istifa ettirildi. Tayyip Bey oradan aday oldu. Ne de olsa eşinden dolayı Siirtli hissediyor ya kendini.

Bir de baktık ki, ''Yasaklı'' olmasına rağmen bir şeyler oldu ve Tayyip Bey başbakanlık koltuğuna oturdu. Ben kendisini ve politik düşüncelerini, yaşam felsefesini pek sevmem. Ama yine de hortumcu politikacılardan sonra Tayyip Bey'in ve partisinin Türkiye'de ahlakı daha iyi temsil edeceklerini, bu ahlak anlayışı ile hortumlamadıkları serveti halkın refahına harcayacaklarını düşünmüştüm. Düşünmez olaydım...

Yanılmışım. Dörtbuçuk senelik iktidarları döneminde toplumun refahı artmadı ama kapkaççılık, hırsızlık, soysuzluk arttı. Uyguladıkları politikaların sonucu da pek parlak değil. Düne kadar Türk pasaportuna sığınan peşmerge evlatları bugün Irak'a cumhurbaşkanı, Kuzey Irak'a, sözü geçen başkan oldular. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kabadayılık yapıyorlar. Neredeyse mahalle kavgası teklif edecekler. Bizimkiler ise bir iki demeçle, çoğu kez de söylenenleri duymazdan gelerek geçiştiriyorlar.

Şimdi iki arkadaş yine dostça anlaştılar ve biri Cumhurbaşkanı olacak. Genel seçimlerde AK Parti yine kazanır da iktidarda kalırsa ne olur? Bence pek iyi olmaz. Kadrolaşmayı tamamlarlar. Vekaleten atananlar asaleten görevlendirilirler.

Hani İran'da kılık kıyafet polisi harekete geçmiş, başı açık kadınları cezalandırıyorlarmış ya, Türkiye'nin bu duruma gelmeyeceğini garanti edebilir miyiz? Ben endişeliyim. AK Parti politikacılarının çağdaşlık anlayışına ve
zihniyetlerine pek güvenemiyorum.

Hayırlısı. Ama Abdullah Gül, AK Parti Milletvekili olmasaydı, gözüm kapalı alkışlardım Cumhurbaşkanı adaylığını. Akıllı bir insan. Bir kere Kayserili. Bu yeter.

Çocukluğumuzda şöyle bir söz vardı.
''- Tahsilin ne kardeş?''
''- Kayseriliyim''
''- Tamam o zaman''

Kayserili olmak, tahsilli olmak demekti. Şimdi de öyledir. Akıllı ve çalışkan insanlardır Kayserililer. ''Babalarının eşeğini boyayıp babalarına satarlarmış'' diye bir söylenti de vardı. Ama bu onların sahtekarlığını değil de kıvrak zekalarını, akıllı olduklarını anlatmak için söylenirdi.

Abdullah Gül, enerji dolu, yabancı dil bilen, ülkesini seven bir kişi. Dindar olması da artı bir özellik. Yobaz bir görünümü yok. Böyle bir düşünce tarzını temsil ettiğini de sanmam.

Eşi deseniz, nur yüzlü, dünyalar güzeli biri. Türbanı bile kendisine yakıştırabiliyor. Ah keşke türban değil de başörtüsü taksaydı. Görünümü en azından dış dünyaya karşı daha olumlu olurdu.

Neyse...

Abdullah Gül Bey cumhurbaşkanı seçilirse, eşinin türbanından dolayı problem
çıkar mı, bilemem. Kamusal alan mamusal alan konuları yine gündemi işgal edebilir. Ama hiç olmazsa Gül'ün eşi, ülkesinde yaygara olmasın diye ve o gül gibi yüzünün biraz daha görünmesi için atar türbanı, takar başörtüsünü. Belli olmaz. Bu da örnek olur türban takıntısı olanlara. Hem karşı olanlara hem de türbansız yaşanamayacağını düşünenlere.

Ülkemiz için hayırlı olsun!

İşte demokrasi böyle bir şey. Bizler, bizi yönetenleri seçtiğimizi düşünüyoruz. Ama bu düşüncelerimizi eyleme dönüştüremiyoruz. Bir şekilde seçiliyorlar.Bizler sadece aracıyız. Bazen oy veriyoruz. Bazen de koyveriyoruz. Ama iş olacağına varıyor.

Yaşasın demokrasi! Yaşasın oylarımız, temiz kalsın koylarımız.

Mustafa Mumcu, 24 Nisan 2007 Saat 14:23

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..