- Kategori
- Gezi Rehberleri
Dağa kaçtım: Bir Balkan yolculuğu (Bölüm 1-b)

Manastır’ın ortasından geçen Dragor çayı
MAKEDONYA
2.Kısım
İbrahim Fidanoğlu
“Bitola (Manastır); Benim Güzel Memleketim”
Babam; 1931 yılında 6 yaşındayken Makedonya’nın Debar kasabasına bağlı Kocacık nahiyesinin Novak köyünden Türkiye’ye gelmiş. Çocukluğumdan beri; bir daha dönülmemek üzere terk edilmiş o topraklara ait babamın belleğine kazınmış özlem dolu hikâyeler, kafamdaki Makedonya resmini sürekli besleyen temel kaynak oldu diyebilirim.
Gostivar – Manastır güzergahı
Babamın hikâyesi; Novak’ta başlar; Çocukluğunun efsanevi ırmağı Kara Drim’in çağıldayan suları boyunca Manastır’da tren garına ulaşan ve ağaçlıklı bir yolda ilerleyen fayton yolculuğu ile devam eder. En sonunda Türkiye’ye dönüş için tüm eşyalarını içine koydukları denklerin üstünde sırt üstü yatıp son kez baktığı göğün maviliğini seyrederek Manastır tren garında onları Türkiye’ye götürecek İstanbul trenini bekleyiş ile son bulur. “Ah Manastır; benim güzel memleketim”…
“Ben sende yürüdüm çıplak ve yalın ayak
Ben sende büyüdüm, misafirin değilim
Bitola, benim güzel memleketim
Seni bütün kalbimle seviyorum
Bitola, benim güzel memleketim”
Tırnak içindeki sözlerin ve aynı adla anılan hüzünlü Manastır şarkısının sahibi; asıl ismi Hayri Demirovski; Türkiye’ye göçtüğü 50’li yıllardan sonra Hayrettin Önder olarak tanınan ve doğduğu kent Manastır’a karşı duyduğu derin özlem ve sevgiyi dile getiren o güzel şarkının yaratıcısı, bir anlamda İzmirli hemşehrimiz Hayri Amca’yı anmanın zamanıdır şimdi.
Hayri Demiroviç, Hayri Demirof, Hayri Demirovski ve Hayrettin Önder; Balkanlar’ın siyasi ve politik resmi değiştikçe Makedonyalı ünlü besteci; Manastırlı Hayri Amca, zaman içinde dört farklı isme sahip olmuş.
1926 yılında Manastır’da Demiroviç soyadıyla dünyaya gelen sanatçı, imam olan babasını genç yaşta kaybedince okula devam edemez ve bir berber dükkânında çalışmaya başlar. O yıllarda Sırpların egemenliği altında olan Manastır, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların Balkanları işgal etmesiyle birlikte Hırvatların egemenliği altına girer. Demiroviç soyadı işgalin ardından yerini Demirof’a bırakır.
Savaş yıllarında Tito liderliğindeki Partizanlara katılan Hayri Demirof, örgütte kurye olarak görev alır. Bu yıllarda çalıştığı berber dükkânının Balkanlar’ın ilk sinemacıları olan Manakis Kardeşler’in atölyesinin yanında bulunması sebebiyle, bu önemli sinemacıların çalışmalarını yakından takip eder. Savaş süresince birçok kereler Nazi askerlerine yakalanma tehlikesi atlatan Demirof, Yahudilerle Partizanların gruplar halinde katledilmesine tanık olur.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC