- Kategori
- Şiir
Dağınık gece
Bir gece vardı geçmişten bize kalan.
Dağınıktı biraz, biraz sitemli ve bir hayli de huysuz.
Düş gibi, gerçek gibi…
Hani sitemini mi yazsın, kaderini mi çizsin yoksa geceyi sevdasıyla mı kapatsın bilemiyordu.
Rengini hatırlamıyordum gecenin, sadece ılık meltemi ruhumu sarıyordu usulca.
Sen her zaman ki gibi aynı şarkıyı söylüyordun.
Hüzzamdı sesin.
Şarkının nameleri kumsala yayılıyor, deniz bizimle oynaşıyor, yakamozlar rengini tüm gücüyle geceye katıyordu.
Karanlığa aldırmadan yalınayak ve seninle elle ele olmak istedim.
Serçe parmaklarımıza kadar hissediyorduk gecenin matemini.
Tenimiz ve ruhumuz dünden arta kalan son geceyi sevdamızın doruklarında kucaklayacaktı.
Ay bizim için parlıyordu.
Kumsaldaki sokak lambasının altında dolaşan tüm toz taneleri bile ışık saçıyordu.
Gece günden aydınlık, geçmişten arta kalan sade bir çizikti yüreğimizde.
Ve sen…
Sen sürgündün gönlümde.
Yine aynı şarkıyı söylüyordun.
Sesin bir yaz yağmuru gibi damlarken hatıralarıma, gözlerin hâlâ benimdi.
Biliyorduk, zaman bizim için ağır işliyor ve saatler zehir zembelek dönmüyordu.
Sessiz sessiz öptüm nefesini.
Buğuluydu sesin, tıpkı gözlerin gibi.
Hep ruhumun gizlerindeydin oysa.
Yine de dokunamadım saçlarına.
Senin için büyüttüm geceyi içimde.
Sen oradaydın...
Aşk ikimizi de kırmıştı biraz.
Hani dilim dönse vardı söylenecek bir kelâmım.
Gece sessizdi.
Bir o kadar dağınık ve kırık.
Bizim gibi...
Yüreğime basıp geçmeseydin, o gece hiç bitmeyecekti.
Tıpkı sevdan gibi.