- Kategori
- Doğal Hayat
Dağla dağ, gökyüzü ile gökyüzü olmak

13 Mayıs 2016 Kültür etkinlikleri kapsamında KÜSADER derneğinin Müzeler haftası nedeniyle düzenlediği Çevre gezisi:
Sabahlayın herkes müzenin bahçesinde toplanmıştık. Müzenin gezilmesinden sonra yola koyulduk. Neşe içinde Bafra- kolay yolundan ilerlemeye devam ederken arabanın içinde neşeli şarkılarla coşmaya başlamıştık bile. Kolay mahallesini geçtiğimizin bile farkında değildik. Kahkaha ve oyunlarla devam ederken kendimizi Asar kalesinin önünde bulduk. Artık çevreyi inceleme zamanı gelmişti:
‘’kendi çevresini ve geçmişi ile ilgili bilgi edinmeleri toplumsal duyarlılıklarını ve düşünme, karşılaştırma, ulusal değerlere ve tarihe sahip çıkma yerel tarihin bilinmesi ve benimsenmesiyle başlayacaktır. Yine bu yolla kent kültürüne katkı sağlama, tarih geliştirme. Araştırma ve yazma alışkanlıklarını geliştirme mümkün olacaktır. Çevre bilinci bir yandan yaşanılan ülkenin bütününü ilgilendiren sorunlarla, diğer yandan da yaşanılan bölgenin sorunlarında toplumsal bir sorumluluk bilinciyle etkin ve katılımcı bir biçimde tavır almayı gerektirir.’’
Bu bilinç içinde Asar kalesi ve kaya mezarları, tünellerin incelenmesinden sonra tekrar yola koyulduk. Altın Kaya Barajı’nın solundan Nebiyan dağının yamaçlarına tırmanmaya başladık.
Issız tepelere dar ve virajlı yollardan devam ederken yemyeşil bir vadinin alt kısımlarına baktığımızsa sanki ünlü bir ressamın tablosundan çıkmış gibi Kızılırmak kıvrılıyordu yeşilin mavinin harmanında muhteşem bir tabloydu. Karşımda sıradağlar vardı. Sağdan sola doğru göz alabildiğince izledim, dağları, vadileri, tepeleri, bulutları, sedir ormanını. Öylesine onlardım ki orada o rüzgârlı tepede, zerre zerre eriyip yok oluyordum yeryüzünün içinde. Düşünceler yoktu. Sadece duyumsuyordum ve bu yüceliğin karşısında ‘’DAĞLA DAĞ, GÖKYÜZÜYLE GÖKYÜZÜ OLMAK’’ gibi.
Kıvrılan yolda ilerlerken bu yeşil şöleninin neden turizme açılmak için çaba sarf etmediğimizi düşünmeye başladık. Bir şeyler yapmalıydık. Düşüncelerim beni nasıl… Nasıl… Soruları ile baş başa kalmıştım ki. İşte bekliyorlar sözleri ile kendime geldim. Buradan sonra artık Akalan muhtarı Zekeriya YILDIRIM Bey ve bir arkadaşı yanında küçük bir delikanlı var. Tanışma faslının arkasından tekrar araba yolculuğu başladı. Artık kimse konuşmuyor nefes bile alınmıyordu sanki dar ve virajlı yolumuzun solu çok derin uçurumdu 750m-800m yükseklikteydik. Manzara şahane, yeşil bulunmaz renkteydi ama yolların bozuk, dar ve çok sert virajlar arabanın içindekilerin neşesini kaçırmıştı. Yine de ilerliyorduk motor sesini dinleyerek.
45 dakikalık bir yolculuktan sonra köye ulaştık bizi güler yüzleri ve ne yapacaklarını şaşırmış sevinç içinde köyün sakinleri karşıladı. Ramiz Bircan Bey, kendisi tarlada olmasına rağmen telefonla bizlerin ağırlanmasını sağlayan Köy muhtar azası Nevzat Bircan’ın eşi karşıladı. Ama daha çok yolumuzun olduğunu söylediler 1500 metre yürümemiz gerekiyormuş. Yamaç aşağıya yürümek zor olsa da yola devam dedik sağ olsunlar bize küçük bir araç buldular yarı yola kadar bizleri araçla taşıdılar. Tam dik bir yamacın başında indik herkesin elinde birer değnekle yamaçtan aşağıya inmeye başladık. İşte zorlu yolculuk başlıyordu.
Burası Akalın Köyünün Aparı Mahallesi Bafra’ya 45 km uzaklıkta olan bir çok birbirine bağlı şelalelerden oluşan (eski Bafra kaymakamı Selahattin APARI’nın katkıları ile bu hale gelen, bir daha da bakılmayan bu doğa harikasını yakından bakmak incelemek için yapılan gezimizin en meşakkatli bölümünü köyden bize katılan Ramiz Bircan Bey bizlere elinden bırakmadığı baltası ile Akalın Köyü Azası Nevzat Bircan’ının eşi Kıymet Bircan yengesi elinde değneğiyle bizlere değneğin önemini anlatarak refakat ediyorlar. Akalın köyünün Aparı mahallesinden şelaleler 1.500 m bir yolu var. Yarısını araçla geldik ama bundan sonra 750m bir yolu yamaçlardan aşağıya dar sarp ve kaygan yolu değnekler yardımı ile hem tedirgin hemde heyecan içinde ilerliyoruz. Dağların arasından, orman içinden geçilen, kimi yerde oldukça bozuk olan toprak yoldan gitmek biraz yorucu olsa da şelaleleri görmek için değer. Aracınızla gitmeyi düşünüyorsanız, altı alçak olan arabalar için pek de elverişli değil bu yol.
İlk şelale bölgesine araçla ulaşamazsınız. Ağaçların altından dar yamaçtan inmeye başladık şelalenin sesini dinliyor çılgınca resim çekinerek gölgelik yoldan ilerliyoruz.
Yaklaşık 50 metre yükseklikten dökülen büyük şelale, yaz aylarında suyu biraz azalsa da yine de muhteşem bir güzellikle turkuaz göletlerine dökülüyor.
Suya girip serinlemek mümkün olmasa da sesini duymak bile ayrı güzel.
bir hızla bir saate yakın bir sürede, yukarı doğru çıkan patikayı izleyerek üst şelaleye ulaşabilirsiniz.
Şelaleye geldiğinizde yine muhteşem bir turkuaz gölcük karşılar sizi. Yan tarafından kayalar arasındaki bir geçitten, ardından çalılar ve ağaçlar arasından geçerek şelaleye ulaşılır. Bu şelale de yaklaşık 50 m yükseklikten dökülüyor. İnanılmaz güzellikteki berrak turkuaz suya girebilirsiniz.
Çevresi kaya ve çalılardan oluştuğu için rahat oturulabilecek düz alanlar bulunmuyor ama yine de orada olmak ve o suya girmek için kayaların üzerinde kayadan kayaya atlamak çok keyifli.
Yanınıza almanız gerekenler: Rahat yürüyüş ayakkabıları-yedek giysiler-yiyecek-su ve elbette fotoğraf makinesi.
Devamı var. Keyifle okumak için birazcık bekleyin.