- Kategori
- Öykü
Daha 17...( I. bölüm) Parfüm ve Sümüklü Eldivenler
Ve her defasında
Erirdim kollarında
kalbim, titreyen bedenim
Öldürürdü bakışların
Öylesine gözlerime inmişti ki sevdan...
Parfüm
1996 yılının Mayıs ayı idi. Reşit olmama sadece günler vadı. Hala kar yağmakta. Vizeler başlamıştı, bizde de telaş. Neden mi? Her öğrenci gibi, derslerde tutmadığımız notları, not tutanlardan almanın derdine düşmüştük. Cep telefonu yoktu tabi o yıllarda. (Sende perspektif dersinin notları varsa gelip alayım diyebilecek şansımız da yoktu dolayısı ile) Birbirinden not almanın en güzel yolu öğrenci yurduna gidip herkesi bir arada yakalayabilmekti. Aynen de uyguladık. Fotokopi makineleri çok nadir, olan yerle şehre uzak, para gerek. Notları el yazısı ile yazmak en ekenomik olanı idi. Normal zamanlarda kaile almadığımız fakat vize zamanı köleleri olduğumuz bol besili öğrenciler notlarını önümüzden çekip almasın diye harıl harıl yazıyoruz. Hatta iş bölümü yapıyoruz. Herkes ayrı beşer sayfa yazarsa iş bitmiştir. Sonra fotokopiye. Çektiremezsek birimiz yüksek sesle okuyacak diğeleri anlamaya çalışacak. Ne imece ama.
Yurt yemekhanesinden yükselen mercimek çorbası kokuları, içtiğimiz sigara kokularına karışmış herkes aynı kız öğrenci edasında kokmakta. Birde cayır cayır yanan kalöifer kokusu eklendimi, parfüm tamamdır.
Derken tünel uzunluğunda bol ışıklı etüd odasının en başında bir kız öğrenci bağırarak inletiyor yurdu ve yüzlerce çalışan öğrenci aynı anda aynı şekil ile ona bakıyor. Kız onca çalışan öğenci umurunda değilcesine bağırıyor
'Kim aldı dedim parfümü, kim? Çabuk söylesin.'
Bizim besili arkadaşlardan birine soruyoruz, kim bu kız. Ya yurdun en havalı kızlarından, sevgilisi zengin, ona pahalı hediyeler getiriyor. Bin milibar hava basıyor o da diyorlar. Sanırım tek ders çalışmayan da o idi. Bağırdı bağırdı gitti. Kızı bir yerlerden gözüm ısırmıştı ama nereden. Ha tamam şimdi hatırladım (...)nın sevgilisi olan kız.
Bayağıda alımlı, beyaz ten, sarı lüle saçlar dengeli vücut ölçüleri var ve makyajlı. Elinde güvenle tutmuş olduğu sigarası da ayrı bir hava veriyordu. Off tüm konsantasyonum gitti. Yapılır mı şimdi bu ya. Depresif halim yeniden geldi. Erkek arkadaşım bana neden beni bekleme demişti. Yoksa böyle bir kız mı bulmuştu. Tercih mi edilmiştim yani. Ah biz kadınlar. Hemen de olayı kıskançlığa bağlayıvermiştim o yaşta. İtiraf ediyorum tercih edilme ihtimali bile evet kötü bir duygu.
Bana boyun burada uzadı derlerdi hep.17 yaşında yarı ergen yarı çocuk tırtıldan ipek böceğine dönüşememiş hal ile okulu boy olarak 155 cm den 162 cm ye çıkararak tamamlamıştım, ama o zamanlar; 155cm boyunda, çelimsiz, sarı saçlı, sivilceli, makyajsız, kaşları alınmamış göğüs ve kalça bölgesi kemiklerine yapışık halde ve cat marka altı tırtıklı sarı botlarıma sevdalı idim. Kesinlikle görüntü kirliliği diyorlar buna. (tebessüm) Neyse en azından hepimizin böyle çağlardan geçmesi tesellim.
Bu arada (...)nın sevgilisi neden çok sık çıkar olmuştu karşıma?
..............&..................
Sümüklü Eldivenler
Aslında okuduğum bu şehirde akraba olarak pek te yanlız değildim. Dayımlar vardı ve bu şehre dört saat mesafe de uzakta ki diğer şehirde amcamlar bulunuyordu. Ayda bir iki kez hafta sonları dayımlara gider, çamaşırlarım yıkanır, ev yemekleri yer ve dayıma yaptıklarımla alakalı rapor verir, eli yüzü düzgün steril bir halde tekrar öğrenci evime bırakılırdım. Aynı olay seri halde amcamlarla da gerçekleşirdi. Biraz sıkılırdım elbet,ama her öğrenci için böyle yakınlar şimdi düşündüğümde gerçekten büyük nimet. Teşekkürler dayı, teşekkürler amca.
Vize haftamız bitmişti. Akabinde bir hafta aradan sonra finaller vardı. Dayımlardayız, yemekte misafirler var. Fazla karışmazdım onlar büyüklerdi, konuştukları konular farklı, dayımın beni eve bırakması için misafirlerin gitmesi gerek. Sabah okul var. Vize final arası ders koymaları anlamsız. Gitmek zorundayım yoksa devamsızlıktan kalacağım. Gider imzamı atar arka taraflarda gocuğumun içine sakladığım wolkman imi dinlerim. Beremi de çıkartmam diye planlar yaparken, bu kez dayımın planı değişti. Beni dayım yerine evi evimle aynı istikamette olan genç bey bırakacak.Tamamdır derim, farketmez yeter ki eve gidip uzanayım, şu cici kız oyunu oynamaktan kurtulayım. Hasban, ikiyüzlü bi halde kibarca teşekkür edip günü tamamladım.
Dışarısı buz gibi, önümüz haziran ve hala yollarda kar var. Sıcaktan soğuğa girmekle birlikte yüzümde ki sinüsler çalıştı yine... Burnum akıyor. Peçete de yok, yanımda adam da var. Çaktırmadan küçük hamlelerde elimde ki eldiveni burnuma götürüveririm olur biter.
Hayatımda ilk kez yeni kasa Avrupa bir arabaya biniyorum, kliması da var. Beş dakka sonra içerisi de ısındı. Yolların buzlu olması nedeni ile ile gidiyoruz tay tay. Müzik sistemi de değişik arabanın. CD çalar var. Bizde babamız kasetli araba aldı diye hava atmıştık. Bizim ki hava değilmiş. Üfff neler var ya. Araba da temiz ha. Koltuklar deri. İçerisi de mis gibi kokuyor. Ama bu koku adamdan geliyor. Kim bilir ne kadar para vermiştir bu kokuya. Üzeine yapışmış adamın. Bi de erkek mis gibi valla. Zengin olmak böyle birşey olsa gerek. (memur çocuğu psikolojisi)
Çok sıcaksa kapatayım,
yoo böyle iyi
ısıtma alttan,
hııı öyle mi( o da ne acaba, yanar manarız alimallah)
müzik ister misin
cıkk, gelmek üzereyiz zaten
kaç, yasındasın, sevdin mi, alışabildin mi sorular ardı ardına ok gibi. Tanrım bitse de şu gün bende kızlara kavuşsam. Arada bir parfüm kokusu alıp götürüyor beni. Yukarı Mumcu caddesine ki o adam gibi koktu, derken erkek arkadaşımda beni bekleme demişti ya aklıma geldi, gözlerim sulandı, burnum akıyor, adam da bitirmedi ki soruları eldivenle burnumu silsem.
sakıncası var mı, yurda uğramam gerek
yo sen keyfine bak (işte burnumu silmek için bulunmaz bir boşluk, fakat yurda kadar burun hava deliklerimle yukarı doğru oluşturduğum çekim gücüne devam etmem gerek yoksa sümüğüm akacak)
Dayanamadım, tam hamlemi yapacaktım ki adam kahkahayı atıverdi.
Eldiven pratik çözüm, peçete var, kullanabilirsin dedi ve peçeteyi uzattı. Mevsim allerjisi, geçiş dönemi, bir ara muayenehaneme gel ilaç yazayım, böyle çekiştirmekle olmaz,
Şaşkınlık, utanç, ezilmişlik içerisinde peçeteyi alıp dinlemekteyim, konusuyor
Geçen gün iki kez Yukarı Mumcu da gördüm seni, dayın annemle babamın arkadaşıdır, senin gibi arada beni de yemeğe alırlar der demez eğildim, gözlerine baktım, parfümü bir köpek gibi tekrar kokladım eyvah ergenlik çağımın bana oyunu mu bu diye düşünürken, araba birden direksiyon kırdı. Yurdun önündeyiz, sarı lüle saçları olan kız arabanın benden tarafta ki kapı koluna yapıştı, tekrar araba dieksiyon kırdı, duracak diye bekledim, durmadı gaza bastı gitti, kız düştü adam kızardı bende ağzım açık burnum akmış vaziyette,
Galiba sonun da annemi istiyorum, eve gitmek istiyorum. Bu kadar adrenalin yeter...
Bu yaşta bu kadarı fazla ama...
DEVAM EDECEK....