Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '07

 
Kategori
Güncel
 

Dahilik, azucuk delilik demektir..!

Dahilik, azucuk delilik demektir..!
 

'' Delilik mi?, Dahilik mi ? ''

Bu gün; Milliyet ana sayfasında yine, ilginç bir haber vardı.

New Scientist dergisi, bilim tarihinin en çılgın deneylerini bir araya getirmiş. '' Delilik ile Dahilik arasında ince bir çizgi vardır..'' düşüncesinden yola çıkan dergi, bilim tarihinin en çılgın olanlarını toplamış... Bakınız bunlar hangileri yada neymiş ?

1- File LSD verdiler...

1962'de Tusko isimli bir File, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen Fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD'nin geçici bir deliliğe neden olup olmadığını öğrenmekmiş...
( LSD denilen madde; yasadışı, Halüsinojen bir uyuşturucu madde imiş.! Sen; Fil kadar bir File, bilim adına deney yapıyorum diyerek, uyuşturucu madde enjekte et. Hemde, hayvan haklarını hiçe sayarak ve denek olarak dağ gibi hayvanceğizi kullanarak... Efeniiim; bakalım bu Fil denilen hayvan, hakketten de Fil gibi bişeymiymiş ? Oooolum; şuna (Fil'e) şurdan 297 miligramcık LSD şırınga edin bakiiim... Nooolcek bi görelim. deyip, zehirle. Dağ gibi hayvan etrafında bir iki tur döndükten sonra, ''Zıbaaaam'' diye yere çakılsın ve sen de; Hımmmm, demek ki geçici bir deliliğe sebep olmuyormuş, sadece kalıcı bir ölümlülüğe sebebiyet veriyormuuuş...Yaz kızım; Fil etrafında döndükten sonra, delirmiyor yere devrilip ölüyomuş..! ) Allah, sizin şerrinizden Mamutları, kurtarmış demek ki ?

2- Uçaktakiler... Düşüyorsunuuuz.!

1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta, '' Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız.'' anonsu yapıldı. Son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere, '' Ordunun ölümlerinden kusuru olmadığını.'' ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerler formu doldurdu. Amaç, stres yönetimiymiş..!

( Stres denilen kavramın, ne kadar kötü bişey olduğunu, bir kez daha anlamış olduk. Olaya birazcık deneysel açıdan bakıldığında; adamların, ölümle yaşam arasındaki incecik çizginin sonrasında dahi, ordularını hatta devletlerini düşünmeleri ise olayın vatanseverlikle alakasının olup olmadığını düşündürüyor ? Askerleeer, kaptan pilotunuz konuşuyor... Size bir iyi, bir de kötü haberimiz var. Önce hangisini söyliiim ? tamam önce kötü haberi veriyorum, Müjde motorumuz bozuldu valla... Okyanusa acil bir şekilde iniyoruz. Hemen sigorta formlarınızı doldurun ve orduyu bu düşüşten sorumlu tutmayın çünkü bu strese ordu dayanamaz arkadaşlar... Şimdi de iyi haberi veriyorum; yüzme bileniniz varsa kurtuldunuz demektir, ama köpekbalıklarından da ordu sorumlu değildir haberiniz olsun...) Allah devletinize zeval vermesin..!

3- Frankeştayn'ın köpekleri...

1954'de sovyet cerrah, Vladimir Demikhov bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte bir Alman kurt köpeğine naklederek çift başlı bir köpek elde etti. Her iki baş ayrı ayrı süt içebiliyor hatta kulaklarını ısırabiliyordu. Köpekler bir aydan az yaşayabilmiş...

( Frankeştayn denilen zevat-ı kiram; dünya tıp literatürüne geçmek için, değişik bir cerrahi teknik kullanmamıştır. Adamın yaptığı yada yapmaya çalıştığı şeyin, yamalı canlılar üretmek için öncelikle, terzilik zenaatı üzerine feyz almış olmasının etkisi varmıdır ? bilemeyiz. Ama bilinen o ki; bir japonun kafasını alıp, bir afrikalının bedenine dikerek, yeni bir canlı türü yaratılamayacağı gibi, bir zebranın kafasını da alıp, çift hörgüçlü bir deveye dikerek te, Frankeştayn olunmaz hocam...Daha çoook çalışman lazım çoook...) Terziler artık kendi söküğünü dikerler herhalde ?

4- Hindilerin seks yaşamı...

Hindilerin seks yaşamını araştıran iki bilim adamı, dişi bir Hindi maketini alıp, erkek hindilerin önünde parçalarına ayırdı. Maketten geriye bir tek çubuk kaldığında dahi, erkek hindiler arzuluymuş...

( Mağaza vitrinlerini süsleyen kadın mankenlerin, endüstriyel bir üretim olması sebebiyle dahi, ne kadar cazibeli ve seksi bir postür ile üretilmelerini düşününce; insanların, hatta bazı erkeklerin bile onları her gördüklerinde, cansız mankenlerin cazibelerinin dayanılmaz hafiflikleri karşısında, sapkınlığa düşmemeleri için, çıplaklığı örtü ile kapatmakta çareyi gören mağaza sahipleri sayesinde, kontrolü elde tutuyorken, hindilerin durumunu hiç kimsenin düşünmüyor olması acı bir durummuş demekki ? ) Gabaramazsın kel Hindi, Maket Fatma karşısında...

5- Sarıhumma bulaşıcı mı ?

Bu hastalığın bulaşıcı olmadığını ispata çalışan stajyer doktor Stubbins Firth, Bu hastalığa yakalanan bir kişinin kusmuğunu gözlerine ve kendi yarasına sürdü, sonunda da içti. Doktor sağlığını kaybetmedi, çünkü sarıhumma bulaşıcı değildi...
( Doktor olmak için yıllarını ver, okulunu bitirmek için bir dünya şeyi araştır, kesmeyi biçmeyi doğramayı öğren, stajyerlik kariyerine gelinceye kadar kafayı da sıyır, sonra sarıhumma hastalığının, bulaşıcı olmadığına kendini inandır ve ispatına çalışmak için de, hasta birisinin kusmuğunu olmadık şekilde su gibi iç ve hastalanmayınca da; Hihohohaaa, Bakın herifin kusmuğunu gözüme de, yüzüme de, yarama da sürdüm hatta içtim veee, hastalanmadııım, bakıııın turp gibiyim, tuuuurp, tuuuurp, gurup olalım guruuup, çikitaaaa muuuuz, muuuuuz, muuuuuz...yok ulan bu değil di, hatlar karıştı ve araya Ajdar girdi..! Neyse boşverin zaten saçma sapan bir deney miş, hemde iğreeeenç...)

6- Ölüleri canlandırmak...

Robert Cornish 1930'larda, ölü hayvanları canlandırmaya kalkıştı. Yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcılar enjekte etti. Bazı denekler bir süreliğine ağır beyin hasarları ve körlükle hayata dönmüşler...
( Sevgili doktorumuz da olaya, damardan girmiş demekki ? bütün çabalarının sonucunda, beyinlerinde ağır hasarla ve kör bir biçimde dünyaya geri döndürmeye çalıştığı zavallı ölü köpeklere;'' öldüm öldüm dirildim aaabi, yauv; şu bizi dünyaya geri getirmeyi becerdin ama, bizi aptal, kör kötürüm ve hatta embesil bir şekilde getirmesende, zavallı muamelesi görmesek be doktorcuuum...Hadi gözünün yağını yalayayım da, az biraz rahat yaşayalım bari...zaten şunun şurasında bir süreliğine de olsa yaşıyacağız be aaaabi...'' dedirtmiş olabilir ? )

Evet sevgili dostlar; deney yapmak, bilimsel araştırmalar da bulunmak, ben şunu buldum, bunu geliştirdim, diyerek. Ortalıklarda salınarak gezmek, herkesin rüyalarını süsler...Süsler de; insana gece yatmadan önce, kuru fasulye ve pilav yedirdikten sonra hadi uyu bakalım...derseniz, midesindeki gazın etkisiyle, tatlı tatlı rüyalar görmesini bekleyemezsiniz. O adam ancak; kabuslar görür ki, bu kabuslardan bazıları da, yukarıda anlatmaya çalıştığımız türden bir şeyler olabilir ? sakın yatmadan önce, az pilav üzeri kuru yemeyin..! benden söylemesi...

Saygılarımla sevgili dostlar, sağlıcakla kalın...

 
Toplam blog
: 122
: 2970
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Ankara Doğumluyum... Yazı yazmayı, çizmeyi, okumayı, izlemeyi, dinlemeyi, vb...vb... seviyorum. Bodr..