Damdaki Kemancı

''If I were a rich man...'' / ''Ah bir zengin olsam...!'' diye başlayan şarkısını herkesin bildiği bu filmi, yıllar sonra yine izleme şansım oldu, Digitürk sağolsun. Çocukken izlediğimde hiç bi şey anlamamışım meğer... Sırf şarkı ve danslarını az çok hatırlıyordum. Felsefik ve siyasi içeriğini ancak şimdi algılayabildim:

Slav coğrafyasında, din ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı köyde kendisi de öyle olan Sütçü Tevye, kızlarının evlenme çağı geldiğinde, değişimlerle beklemediği bir şekilde yüzyüze gelir. Sıkı sıkıya bağlı olduğu gelenekler, kendisinin de karşı koyamadığı, hatta tahribine destek vermek zorunda kalarak teker teker yıkılırken, bir de yaşadığı ve kök saldığını düşündüğü topraklardan sökülüp atılma trajedisini yaşar. Son derece eğlenceli olduğunu hatırladığım bu filmin aslında acıklı olduğunu ve günümüzde de hala geçerli kavramları hikayesine son derece başarılı monte ettiğini düşündüm bu defa...

Bu günlerde ''Elveda Rumeli'' isimli bir yerli dizimizin de konusunu ''Damdaki Kemancı'' dan aldığı yazıldı. Evet olabilir... Durumlar son derece örtüşebilir. Rusya'da o zamanlar yaşananlar, Osmanlı'nın o zamanlarında da yaşanmış olabilirdi. Güçlü sanat yapıtlarında her zaman olduğu gibi, bu film de evrensel ve çok katmanlı içeriği olan bir yapım. Zevkle izledim. Fekaaat! sorularım oluştu yine de... Zaten artık sorularım oluşmadan ne kitap okuyabiliyor ne de film izleyebiliyorum! Burada yer vermeyeceğim pek çok soru oluştu, bu filmden sonra da...

Da!, acaba ne zaman, tarihte biz de maruz kaldığımız eziyetleri Dünya'ya anlatabileceğiz, böyle sempatik ve taraftar toplayacak bir şekilde? Hep hatırlamaktan mı geçiyor bunun yolu acaba? Unutmamalı mıydık acaba?