Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

18 Ekim '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dans Et İstanbul

Bu sabah kapatmış kapılarını İstanbul herkese. Bi tadı kaçık gibi, rengi soluk, kapalı, bi küsesi gelmiş birilerine. Bana sökmez bu numaralar ben senden vazgeçmedikçe diyorum. Usulca tıklatıyorum sadece benim bildiğim bir melodiyle ve sadece benim  geçtiğim kapıyı. Ih ıh...

Müslüm Gürses'ten bir iki söz mırıldanıyorum aramızda şifre bu, o da bana söyler arada. Gözlerinden bir iki damla düşer de içi hafifler diye. Bazen, sonradan sözlerini hiç hatırlamadığı halde içindeki kayalardan birini çekip bütün taşları yerinden oynatabilir bir türkü ve/veya bir şarkı sözleri. Aramızda özel bütün melodileri deniyorum ağlasın diye.  Ih ıh...

Bir bardak açık çay -o da benim gibi açık seviyor kimse kırılmasın diye demli seviyorum diyor-, peynirli omlet, sucuk, domates-biber-salatalık koyuyorum kapının dibine. Bakmıyor yüzüne tabağın. Biliyorum gecesi de yoruyor kalbini artık.  Kalbi kırılmış gibi, bilmem kaç yüz yaşındasın hala mı kırılma be? Annemin lafını tekrarlıyorum, annemin ses tonuyla "Gagana kim mıçtı kız?". Tık yok. Annem söyleyince biz dökülürdük ama. Ih ıh...

Kendi sesim ve tonumla bağırıyorum "Ay içimi kararttın ister ye ister aç kapılarını, istersen de aha şurayı ye. Umurumda mı sanıyorsun?". Umurumda oysa. Çocukken ne acıtıyorsa aynı şekilde duygularım. Biraz anlarım insanın kaporta-boyasından, nazından-niyazından, şerbeti ayarlayıp yaklaşırım yanına. Yanına gitmediklerimin Arap ın yüzünden farkı yoktur da o yüzden ilgilenmem. Kim kullanmak için numara yapar kim içten ağlar bilir bu yürek az biraz. Tık yok. Ih ıh...

Gel kız İstanbul, boş ver her neyse kırıldığın. Üç günlük dünyanın iki günü bitti nasılsa. Akşam gideriz ıhlamurun dibine, dibini buluruz şişenin, şişeden ne çıkarsa bahtımıza. Elimde dizime gelmeyen yavrum, karnımda bebeğimle ölümü istemiştim canı verenden "Üçümüzü de al, al da kurtulayım" diye. İyi ki almamış. Ah benim aptal kafam. Değer miymiş? Bir gram hatırı yok şu anda baksana. Tık yok. Ih ıh...

Anacığım bu şarkı-türküler hep ağlatmak için mi yazıldı? Hiç mi ölüyü dirilten cinsinden bir şey yok acaba? Bu kızlar yine benim telefonumu nereye koydular acaba? Geçen akşam Drakula'nın filmindeki müziği bir bulayım, ben sorarım sana bu küslük niye diye. Fifty Harmony'den, I'm in love a monster. Bu hoparlör hangi delikte kim bilir?

Kapıda bir tıkırtı benim çalmadığım. Sözlerini anlamadığım bir şarkı taşları yerine oturtur belki de. Galiba "Koo bir yerine dünyanın dans et" diyor bu şarkı. Love diyor bu yeter yaşamı anlamaya. Gerisi hikaye. Ritmi yakala, nefesini doğala bırak, bırak nehirler sen yorulmadan aksın. Nefesini tutarsan dizine gelen suda da boğulabilirsin. SEN, SEN, SEN varsan hayat var. Sen gülersen senin gördüğün güller açar. Sahi ne diyor bu sözler? Boş versene onların ne dediği değil senin ne anladığın önemli. Bak İstanbul bile kapıyı açtı, rengi değişti müziği duyunca. Tık yok dediğin bile takırdamaya başladı. Bütün gün tekrara basıp dinle bu müziği, ne dediği değil senin kendini nasıl hissettiğin değerli.

Ihlamuru da şişirmeye gerek yok, dök içini burada İstanbul'um, şişe doluymuş boşmuş, onun da anlamı kalmayacak zamanı geçtiğinde öyle değil mi? Gel kız dans edelim sabahın bu pusunda...

Dönüp duran bir çark
Akıp giden bir zaman.
Yine, yeniden bir sabah.
"Günaydın Yaşamak..." 
dememiş mi Nazım Hikmet.

Teşekkürler Hanife bu güzel GÜNAYDIN mesajı için. Baksana hava bile açtı müzik ve GÜNAYDIN paylaşımlarıyla.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..