- Kategori
- Kişisel Gelişim
Dedikodu

Dedikoduyu yapanların en büyük şanssızlığı, büyük hatalarından ötürü kaybettiklerinin ve anında hesap verdiklerinin farkında olmamaları. ....
Bir derin hastalığın adıdır dedikodu.
Bardağın dolu yanını değil boş yanını görmenin sonucudur.
Bir neden ve ne gerekçe olursa olsun, gayet laubali bir şekilde, hedef alındığı kişinin arkasından, onun istemediği veya tasvip etmediği şeylerin söylenilmesi halini yansıtır bu kavram.
Tez ve antitez düşünce yetersizliğinin bir sonucudur. Yapanı feci halde kündeye getirir.
Hepimiz biliyoruz ki; sıradışı olmanın en üstün özelliği, toplumsal yaşamda çok olumsuz bir vasıf olarak kabul edilen bu tür yaşamdan uzak durmaktır.
Bazı menfi işlerin içine dalanlar, bir noktadan sonra, ne yazık ki bu güçlü duygunun rehavetine kapılıp, kendilerini tutamaz hale gelebiliyor.
Gerçektende toplumsal bir takım yetersizliklere yol açan gelişimsel ve kişisel bozuklukları olan kişilerin adeta bir bulaşıcı hastalık gibi laf ebeliğine gayret ettikleri görülüyor.
Ayrıca bu olumsuz kavramın birbirine kafa olarak yakın insanlar arasında yayıldığına tanık olunuyor.
Dedikodunun toplumsal bir facia olduğu açık ortada!
Kendine hakim olamayan bir kısım insanların bu değersiz kavramı topluma kabul ettirmeye, şekillendirmeye çalışmaları da işin çabası.
Ne var ki, sağduyu sahipleri zaman zaman düşüncelerini bir çember içine almak isteyen bu amansız hastalığın dışında kalarak, yaşamlarında yepyeni bir sayfa açabiliyor.
Ancak onun tuzaklarına düşen birey ise helak olup gidiyor.
Kendine sahip olabilen insanların düşünmek istemedikleri bir koşuldur, dedikodu eylemi!..
İnsanların asla anlamamakta ısrar ettiği bu boyut, tarih boyunca insanın yakasını bırakmamış ve yaşamlarına pek farklılık göstertmemiştir...
Dedikodu, sınırlı bir ürüne işaret ediyor!.
Bir, işin mantıklı olduğunu göstermiyor. Olsa olsa abuk sabuk bir şey olduğuna işaret ediyor.
Kısacası, dedikodu homojenleşmeyi önler diyebiliriz.
Olumsuzluğu paylaşan insanların dostluğu ise gerçek değildir, sahtedir. Onlar sıkıntıdan kurtulma imkânı bulamamakta ve fasit bir daire içinde dönüp durmaktadır.
Dedikoduyu yapanların en büyük şanssızlığı, büyük hatalarından ötürü kaybettiklerinin ve anında hesap verdiklerinin farkında olmamaları.
Bu şekilde davranmayı kimse önermez. Nelere mal olacağı açıkça belli iken, bu olumsuz etmene yine de devam etmek akıl almaz bir iştir. Ayrıca toplum içinde anlamsız şeyler üretene de sıcak bir yaklaşım yapılamaz.
Bazı insanlar bilginin peşindedir. Onlar, kesinlikle kendilerindeki mevcut eksikliğin giderilmesinde zaman kaybına uğramayı göze alamayan geçmişle uğraş vermeyenlerdir.
İstikrar denen kavram ancak bu kesim için geçerli olur..
İnanan bir insan, bilir ki; asıl hedef dedikodusuz bir ortamda yaşamak ve kendisiyle barışık olmaktır.
Toplumsal kesimleri fazlaca geren ve neredeyse ikiye bölen, yapılanı gündemden düşürmeyen bu tiksinti verici durumdan kurtulmak şart.
Mantıklı düşünen ve sorumluluk taşıyan bir İnsanın bu tür yaşamı görmezlikten gelmesi mümkün değildir..
Ahmed F. Yüksel
https://twitter.com/AhmedHulusi