Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '17

 
Kategori
Siyaset
 

Değişim, Bariz mi Değil mi?

TÜRKİYE, artık eski Türkiye değil, tümcesi klişe gelebilir...

Ama, gerçekten de Türkiye, eskisi gibi değil.

Artık çok fazla tabuları yok.

Konuşulamayanlar, konuşuluyor.

Söylenemeyenler, dillendirilemeyenler, ikrar edilebiliyor.

İnsanlar, ne denirse densin, kendilerini ifade edebiliyorlar.

Tabii ki ülkemiz, dört dörtlük bir değişimden geçmiyor.

Sanki, şu anda hangi ülkede daha iyi bir “ideal’e” doğru ilerleyiş var ki?

Ülkemizde, insanlar, devlet kademesinde sakıncalı damgası yemiyor.

* * *

Pekâlâ, endişeli kitledenseniz, değişim ve gelişim laflarının sizde uyandırdığı algılama ve etki çok farklıdır.

Değişim ve gelişim sizin egemenlik alanınızdan alıp, gücü ve egemenliği tabana yayma yolunda bir evrilme yaşıyorsa, bundan yılların verdiği statükoculuktan ötürü rahatsızlık duymanız normaldir.

* * *

Kendi açımdan ifade etmek isterim.

Ben, KEMAL BURKAY ismini, ilk defa kendisi ülkeye dönüş kararı verdiğinde ve havalimanına ayak bastığında duydum...

Kendisinin KÜRT şair-yazar olduğunu da bu anlar itibariyle öğrendim.

Gerçi bu durum, ülkemizdeki 80 ihtilalinden sonraki dönemlerde dünyaya gelenler açısından da aynıdır.

Kemal Burkay, 31 yıldır ülkesinden ayrı olarak yaşamını sürdürmüş.

80 ihtilalinden önce, ülkeden iltica ederek, siyasi sürgün yaşamına ilk adımını atmış.

31 yıl ülkesinden ayrı kalmak...

İsveç’te 31 yıl bildiği dilden, benimsediği görüşleri yazmaktan ve ifade etmekten imtina etmemek...

Düşüncelerin sakıncalı görüldüğü süreçler...

Kürt yurttaşlarımızın yaşadığı sıkıntılar...

Öte yandan ülkede cereyan eden sol akımları etkisizleştirme operasyonları...

Şiddetin doruğa çıktığı yıllar...

* * *

Demokratik sınırların içinde kalarak mücadele etme savaşımı...

Devletin güvenliği prensibi...

Soğuk Savaş yılları...

Tabuların belirlendiği dönemler...

Çaresizlikle savrulmaların kesiştiği dönemeç...

80 Askeri ihtilali...

Türkiye, artık eski defterler üzerinden rota tayin edemez.

Ülkede genel manada bir değişim yaşanıyor.

Bu değişimden rahatsızlık duyanlar elbette var.

Bu değişimin, kendi güzel günlerini mahvedebileceğini kestirebilenlerin, değişimin ve gelişimin akamete uğratılması babında işbirliğine giderek, ellerinden gelenleri yaptıkları da aşikâr...

Ne ki ülkemiz, artık geriye dönülemeyecek kadar mesafe almıştır.

* * *

Ekonomik yapımız, her ne kadar zaman zaman arızalar yapıyor ise de, görece olarak ekonomik performansın iyi olduğu söylenebilir.

Elbette ekonomik yapımız, istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi salimen devam ettirecek yapıya haiz değildir.

Ekonominin yapısal sorunları vardır.

İhracat artarken...

İthalat da artmaktadır...

Dış ticaret açığı da buna mukabil eksi vermektedir.

Cari açık, ekonominin finansmanı bakımından şuan nazarıyla en büyük sorundur.

Bankalarımızın görece olarak iyi yönetilmesi ise avantajımızdır.

Ekonominin salt üretim yönünden ziyade istihdam ayağı da, sorunludur. Dönem dönem istihdamda da artışlar meydana gelse de, esas mesele, istihdamın mevcut yapısal yüküdür.

İşsizlik ve istihdamın, ayrılamaz bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir.

* * *

Ülkemiz, her şeye rağmen belli başlı olumlu dönüşümleri yaşamaktadır.

En azından siyaset kurumu, artık daha “sivil” tabanlı işletilmektedir.

Askeri vesayet de...

Jüristokrasi, yargı vesayeti de...

Tedricen de olsa yavaş yavaş kırılmakta...

Millet egemenliği güçlendirilmektedir.

* * *

Yukarıda değindiğim gibi bu gelişmelerden memnun olmayanlar da, mevcuttur.

Askeri vesayetin devamından yana olanların, değişimden hoşnut olmalarını beklemek safdillik olacaktır.

Ama ne yapabiliriz ki...

Doğanın kanunu bu:

Değişim...

Değişerek, gelişmek...

Pek tabii eksiklikler ve usulsüzlükler olmuyor mu?

Oluyor, gözümüzün içine batacak kadar...

Ve bunlar, vicdanları yaralıyor.

Ama...

Karaları bağlayamayız.

Tüm haksızlıklara karşı çıkacağız ve boyun eğmeyeceğiz.

Öte yandan, olumlu edimleri, yeniye, daha iyiye yönelik dönüşümleri de, sırf kendi kapalı dünyamızın ayrıcalıkları elimizden gidiyor diye vaveyla basmayacağız.

* * *

Ülkemiz için umut var...

Neden olumlu düşünmek ve bakmak varken,

Karalar bağlamak?

Neden?

 

NOT: BU MAKALEYİ de 2011 yılında yazmışım; ülkemizin o dönemden bu zamana kadar nelerle eylendiğini görmek açısından okunması gereken bir yazı olarak düşündüm... Siz değerli okurlarla paylaşmak istedim; iyi okumalar.

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..