- Kategori
- Güncel
Değişmeyen referanslar 1

23. Nisan 1920 TBMM' nin açılışı
Adam yılana hergün, süt verip, bir altın alıyormuş. Oğlu, yılanı öldürüp bütün altınlara sahip olmayı düşünmüş ve elindeki baltayı sallamış. Yılanın kuyruğu kopmuş ama çocuğu sokup öldürmüş. Bir zaman sonra adam, yılana gelmiş, "eskisi gibi dost olalım" demiş.
Yılan, "bende bu kuyruk acısı, sende de evlat acısı varken, artık biz dost olamayız" demiş. Hikaye bu. Şimdi biz de bu acılardan birini yaşıyoruz. Onun için yazmadan duramayız. Kusura bakmayın.
1- Hanım doğuracak... Adam dindar ya, "dur doğurma erkek doktor var!" diyormuş.
Sanki, bütün dindarlar hep aynıdır ve bu davranış dindarlıktır. Sanki konu edilen, dinin değişmez kuralıdır. Sanki, hiç bir dindar adamın eşi, erkek doktorda doğum yapmamıştır. Sanki, insanın doktorunu seçme hakkı yoktur. Cehalet bilgi diye yutulur mu? Konuyu bilmiyorsanız evet!
İstisnai örneklerle genel tanımlanamaz. Ehliyetlilerin kaza yaptığından yola çıkılarak, ehliyetsiz araba kullanmak meşrulaştırılamaz. Sadece "benim dediğim olur" dan öte hiç bir alternatif sunamayanların, örnek verdikleri kişiden daha bağnaz olduklarının farkına varamamaları ne acı!
2- Kadın doktor:" Ben erkek hastaya bakmam!" dermiş.
Sanki bu ülkede kanun, nizam yok, hastane kuralları yok, Hipokrat yemini yok, vazifesini yapmayanların görevine son verme yetkisi yok ta bütün tedbirler, başörtüsü bağlamında alınıyor. Sanki her kamu görevlisi keyfi bir özerkliğe sahiptir. O, 1950 öncesindeydi. Merak edenler dedelerine sorabilirler.
3- Yasak kalkarsa örtünme, ilköğretime kadar inecekmiş; hatta bebeklerini bile tesettüre sokuyorlarmış!
Akşamdan sabaha böyle bir şeyin olmayacağını herkes biliyor. Fakat başörtüsüne karşıyız ya, mutlaka birşeyler bulup söylememiz lazım. Kemali ciddiyetle, üzerine basa basa, "ya orta öğretimdeki kızlar da örtünmeya kalkarsa!" diyerek, yandaşlarımızı heyecanlandırmalıyız.
Talebe başını örterse, örtmüş olmanın ötesinde ne olur? Bir takım değişiklikler olabilir mi? Belki! Trend, ister istemez dine doğru kayacağı için bundan sonra, marjinal bayanların göbek ve gögüslerini rahatlıkla dikizleyemeyebiliriz. Bacaklarını göremeyebiliriz. Çünkü onlar saf değiştirerek, bu defa da birbirleriyle örtünmeyi abartma yarışına gireceklerdir. Açınma konusunda gösterdiğimiz engin hoşgörünün birazını da kapanmaya ayırırsak, aşırılığa örneklik eden manik tipleri elimine edersek mesele biter.
4- Başörtüsü kadının özgürlüğüne engeldir.
Farzedelim ki kadınlar örtündü. Sakıncası nedir? Kadının özgürlüğüne mani olurmuş! Açınmak bir özgürlüktür de örtünmek niye değildir? Örtünmek baskıdan kaynaklanıyorsa; açıklığın referansı, etmeni, yönlendiricisi, etkileyicisi yok mudur? Açınmak nötr bir davranış mıdır? Ailenin, arkadaşın, çevrenin insanın hayat tercihinde etkisi yok mudur? Kimi kandırıyoruz? Diğer insanları aptal yerine koyarken, kendimizi niçin bu kadar akıllı sayıyoruz?
Öğrenciye, memura başörtüsü yasağı koyacaksınız, sonra da açıklığı tabii bir olguymuş gibi sunacaksınız. Adına da" özgürlük" diyeceksiniz. Açıklık, tercih veya özgürlük değil, devlet politikasıdır. Resmi ideoloji bu konuda resmen taraftır. O zaman neyi tartışıyoruz ki? Kıza baskı yaparsan örtünür, serbest bırakırsan açınır öyle mi? Onu pabucuma anlatın. İnsanlar ailelerinden, çevrelerinden, okullarından, arkadaşlarından, okuduklarından ve seyrettiklerinden etkilenerek hayatlarına yön verirler.
Kimse sonuçsuz, çözümsüz cümlelerle zaman öldürmesin. Fikrini, niyetini açıkça söylesin. Bir yığın dayanaksız, çarpıtılmış örneklerle insanları kandırmaya çalışmasın. Müftülüğe soyunup fetva vereceğine açıkça, "biz kadının başörtüsüz olmasını, hatta dekolte giyinmesini istiyoruz. Din bizim için o kadar önemli değildir veya hiç önemli değildir" desin ki, gerçek yüzler meydana çıksın.
Yıllardır söylenmedik laf, uydurulmadık bahane, çarpıtılmadık hukuk terimi kalmadı. Sosyolojik ve hukuki kavramlar bu yüzden yalama oldu. Bilen gizliyor, bilmeyen sallıyor. Evet yasağı destekleyen mahkeme gerekçesi vardır ama bunu anlamlı kılacak bir yasa maddesi yoktur. Bu konuda direnenler açık ve dürüst olsun. Mertçe, "biz ata mirasımızı reddediyoruz arkadaş" desin olsun bitsin.
Başörtmek niçin bu kadar tehlikeli ve ürperticidir? Laiklikle nasıl bir ilişkisi vardır? Laiklik nedir? Başı açık olmak mıdır? Öyle ise "şapka kanunu" niye vardır? Yoksa laiklik, sadece kadının saçı ve başı ile mi ilgilidir? Kadın ne zaman laik olur?
a- Türbanını çıkarınca mı?
b- Geleneklerinden uzaklaşınca mı?
c- Her ikisini de yapınca mı?
Ülkemizdeki erkekler, niçin kadınlardan daha giyiniktir? Bunun laiklik açısından bir mahzuru yok mudur? Yoksa laikliğin tek hedefi kadını, açmak mıdır? Kapalı kadın ne gibi tehlikeler barındırmaktadır da topluma, deprem korkusu yaşatılmaktadır?
5- Başörtüsü üniversiteye girerse çatışma çıkarmış.
Türkiyedeki ailelerin en az yüzde 80 inin hanesinde, başı örtülü bir kadın mutlaka vardır. Evlerde, kamuda veya özel mekanlarda tartışmaya sebep olmayan, doğal karşılanan başörtüsü üniversitelere girdiğinde niye çatışma çıksın ki? Olayı provoke edenler bulunmadıkça, asla bir kavga olmayacaktır. Akmerkezde, Boğaz Köprüsü'nde namazlar boşuna mı kılınıyor? Bunlar ilerisi için şimdinin hazırlıklarıdır.
6- "Üniversiteler ibadethane değildir" miş.
Kadınlar, sadece üniversiteye girerken başını örtmüyor ki. Tesettüre uyanlar, evlerinin dışında her yerde örtünüyorlar. Eğer başörtülülerin girip çıktığı hastaneler, belediyeler, hükümet binaları, vergi daireleri, mahkemeler, alışveriş merkezleri; geçtikleri cadde ve sokaklar ibadethane olmuyorsa okullar da olmayacak demektir. Devamı var.