Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Dehlizlerini de sevdim...

Dehlizlerini de sevdim...
 

Karakterinin karanlik dehlizlerine girmek istediginiz biri oldu mu hic? Sonunda kaybolacaginizi bilerek, ne yone gideceginizi, hangi dehlize gireceginizi bilmeden karanlikta o duvardan o duvara savrularak cikisi bulmaya calistiniz mi beyhude bir cabayla? Gucunuz tukenmeye basladiginda, umutsuzluga kapildiginizda, sirtinizi orumcek aglariyla orulu bir duvara dayayip bir mucize beklemeyi sectiniz mi? Gozleriniz yorgunluktan kapanmak uzereyken yanlis yolda oldugunuzu fark edip, dogru yone bakmayi becerebildiniz mi? Cikisin yureginizde oldugunu gorup, son bir cabayla isiga dogru yurudunuz mu? Kendi karanliklarimizi kendimiz yaratiyoruz galiba. Vucudumuzdaki, yuregimizdeki yara bere izleri ve kan ; cogu zaman kendi eserimiz. Kendi canimizi kendimiz yakiyor, kendi labirentlerimizi kendimiz kuruyoruz. Karanlik kendi icimizde, isiksa umudumuz oysa. Hep diri tutmak zorunda oldugumuz ama gunden gune öldurdugumuz. 

Duz bir yolda yurumektense o yolu sokaklara, caddelere boluyor, tam orta yerine kavsaklar koyuyor, donemecler insa ediyoruz yuruyup yuruyup ayni noktaya gelmemize sebep olan. Ya da uzun bir maratonda oldugumuzu unutup tum enerjimizi ilk metrelerde tuketiyoruz. Nefesimizi dogru kullanmiyor, suyumuzu tek yudumda iciyoruz. Yolu zar zor bitirsek bile varis cizgisi, bitis cizgimiz oluyor. Ne icin kostugumuzu unutup, odulumuzu almadan yikiliveriyoruz. Her yolun baslangicinda durup, bitmek bilmeyen sorular soruyoruz. Hazir cevaplar olsun istiyoruz karsiliginda. Bunun bir bilmece, bir sifre, bir isaret oldugunu gormezden gelerek. Kendi icimizde kaybolmayi seciyor, sucu karsimizdakine yukluyoruz. Davalari acan biziz. Tum suclari biz isledik. Mutaalayi veren de, tokmagi kursuye indirip karari verecek olan da biziz. Kalemi kiriyor korku dolu bir bekleyisin icine atiyoruz kendimizi. Olum korkusuyla geciyor kalan gunlerimiz. Kurdugumuz ve sorgularla daha da karmasiklastirdigimiz labirentten kendi kendimizin celladı olarak cikiyoruz. Hucremizden akibetimize giden o kisacik yolda fark ediyoruz yaptigimiz hatanin buyuklugunu. 

Son istegimiz keskelerle baslayan bir cumleden ibaret oluyor asla gerceklestiremeyecegimizi bildigimiz. O yolda kimlerle yuruduk ? Kimler elini uzatti? Kac eli geri cevirdik? Kac yuze yardim isteyerek baktik. Kimler bizsiz yurumeyi secti? Kimlerin secimi olmak istemedik? Kac yanlis secim yaptik? Hangi yanlislarimiz dogrularimizi da goturdu de elimizde sifir kaldi? Yoksa sifir sandigimiz netlerimizdi de biz mi fark etmedik? Duvarlar orduk etrafimiza asmayi kendimizin bile beceremedigi. Guvensizlikle basladik tum iliskilerimize. Duvarlarin ardindaki guvenli dunyamizda her an saldiri bekleyerek savunmada kaldik. Ates toplari oldu sozlerimiz. Alev yagdirdik sevdiklerimize. Manciniga gerek duymadik . Hakaret savurduk ustlerine. Okla, topla, tufekle degil cumlelerimizle savunduk kalemizi. Ruhlarini yaralayarak yaktik canlarini, geri puskurttuk onlari.’Kazandim!’ naralarini yalniz attik sonra. Zafer partisinde yalniz dans ettik. Her zaferin bir yenilgi oldugunu, kale duvarlarimiz sarmasik bagladiginda anladik. Duvarlar seslensin, can bulsun istedik. Yoldan gecen yabancilari cevirmeyi denedik. Eski dostlara haber saldik. Eski zaferlerimizle avunduk . Ama yalnizligi yenemedik. Yoksa gercekten paylasilamiyor muydu yalnizlik? Paylasmak yerine savasmayi secerek biz mi yalniz kiliyoruz kendimizi? Hani o dost eli var ya sicakligini hissetmek yerine ittigimiz, hani o sevgi dolu bakis var ya karsilik vermek yerine nefretle soguttugumuz; hani o kucak var ya sarilmak yerine kactigimiz? Onlar miydi yalnizliktan kurtaracak olan? Acimizi , yukumuzu hafifletecek olan? Onlar miydi dostlarimiz? Gec mi kaldik yeniden baslamak icin? Bu ciktigimiz son yolculugumuz mu gercekten? Gozlerimizi acsak kan ter icinde uyansak; ‘Oh be kabusmus sadece !’ diyebilecek miyiz? Bir dahaki uykumuzun ruyalarla suslenmesi icin caba sarfedebilecek miyiz? Yoksa her ruyanin tersinin gercek oldugu safsatasina siginip bir mucize mi umacagiz Tanri’dan kendi mucizelerimizi kendimiz yaratmak yerine? Celladi olmak yerine yasamimizin mimari, muhendisi, iscisi, sahibi olmayacak miyiz? Yuksek surlar yerine citleri olan , sadece yabancilarin degil dostlarin konakladigi, savas sesleri yerine neseli kahkahalarin duyuldugu bir ev insa etmeyecek miyiz yasamimizin tam ortasina? Tabelalar koymayacak miyiz gectigimiz yollara bizden sonrakiler kaybolmasin diye? Kendimize acimayi birakip aciyi, mutluluga donusturmeyecek miyiz? Soru sormak yerine sorulara cevap olmayacak miyiz? Yasamayacak miyiz bir nefes yerine bin nefes? Doymak istercesine ama lokma lokma… Kanmak istercesine ama yudum yudum, olmemecesine ve her ani uzatarak… 

( 08.10.2005/ 23:20..........Yillar ne cabuk gecmis. Bana sadece hos ama buruk bir tat birakmis gidenler. Olsun iyi ki gelmisler ya... Tesekkurler Sana. Sen gokyuzu asigi, umarim mutlulugun da gokyuzu kadar engindir. ) 

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..