Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '13

 
Kategori
Siyaset
 

Demirel varken Kozakçıoğlu'ndan 'kara kutu' olmaz!!!

Demirel varken Kozakçıoğlu'ndan 'kara kutu' olmaz!!!
 

Hayri Kozakçıoğlu intihar etti ya...

"Bir devrin kara kutusu gitti" cümlesi manşetlere yansıdı...

O devir, devletin hukuk çizgisinden tamamen çıkıp karanlık dehlizlere saplandığı, faili meçhullerin vakayi adiyeden sayılmaya başladığı bir dönemdir.

Bu dönemi en iyi özetleyen ve bu hukuksuzluklara 'Bir Bilen' sıfatıyla kendince meşruluk kazandırmaya çalışan kişi de, yine o dönem devletin tepesinde oturan Süleyman Demirel'di.

Hukuksuzluklar o kadar çizgiyi aşmışti ki, varlık sebebi hukuku tanzim etmek olan devlet o kadar azgınlaşmıştı ki, artık mızrak çuvala sığmıyordu.

Her şey çığırından çıktığından bu dönemin psikolojik harekât mimarları, kalemşörleri, gönüllü 'şak şak'çıları bile bu yapılanları savunmada zorlanıyorlar ve acz içine düşüyorlardı.

İşte böyle bir ortamda, hem destekçilerini rahatlatmak hem de kamuoyunda oluşan soru işaretlerini tümüyle yok etmek için, Demirel, cumhurbaşkanı sıfatiyla ve o bildiğimiz rahatlığı ve demagojik üslubuyla kameralar karşısına geçmiş, aslında açık bir itiraf sayılan şu açıklamayı yapmıştı:

- Devlet bazen rutin dışına çıkabilir!!!

Demirel'in 'rutin' sözcüğünün arkasına sığınarak söylemek istediği, meşrulaştırmaya çalıştığı hukuk dışılıktı.

İntihar olayının ardından, bu dönemin hukuksuzluklarını işaret eden bir nesnel olay da yine gazetelere yansıdı. 1 Eylül 1993'de basında yer alan bir habere göre, Kozakçıoğlu OHAL valisi iken 12 Ağustos 1991'de kendi hesaplarına 250.000 Dolar geçirmişti. Bu haber üzerine Kozakçıoğlu bu zimmetin dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'nin izniyle olduğunu açıklamıştı. Mustafa Kalemli bu olayı yalanlamış ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller Kozakçıoğlu'nu istifaya davet etmişken yine Demirel sahneye çıkmış ve yine cumhurbaşkanı sıfatıyla:

- Paralar örtülü ödenekten teröre karşı mücadele için verilmiştir. Ancak ne için harcandığı açıklanırsa devlet sıkıntıya düşer açıklamasını yapmış ve olaya son noktayı koymuştu.

Demek ki her şey Demirel'in ilgisi ve bilgisi dahilinde olmaktadır!

Demek ki Kozakçıoğlu sadece bir emir kuluymuş!

Demek ki esas kara kutu Demirel'miş!

Dahası, olmazsa olmazlarından biri şeffaflık olan demokrasilerde hiç 'kara kutu'dan bahsedilebilir mi?

Ve yine olmazsa olmazlarından bir diğeri hukukun üstünlüğü olan demokrasilerde 'rutin dışı'ndan söz edilebilir mi?

Üstelik Menderes'in idamı üzerine, onun mirasına konmak için demokrasi havariliğine soyunan biri bunu  nasıl yapabilir?

Devlet soyut bir kavram. Onun için devlet değil, devleti yöneten kişiler ancak rutin dışına çıkabilir. Bu sebeple kendi hukuksuzluğunu devlete fatura etmenin de bir anlamı yoktur.

İç Hizmet Kanunu'na 35. maddeyi ekleterek darbelere bile hukuki bir alt yapı oluşturulmuşken yani darbelerin de kendince bir hukuku varken, hangi kanun ya da anayasa maddesine sığınılarak rutin dışına çıkılabilmiştir?

Bunun içindir ki; darbeler bir hukuksuzluksa, Demirel'in savunduğu olaylar daha büyük bir hukuksuzluktur.

Ve yine darbeler bir anti-demokratlıksa, Demirel'in onayladığı düzen daha büyük bir anti-demokratlıktır.

Demirel, benim her zaman eleştirdiğim geçmiş siyasetimizin sembol bir ismidir. Fikret Kızılok'un bir şarkısında dediği gibi 'Süleyman hep Başbakan' olmuştur.

Tamam, darbeler demokrasimizi kesintiye uğratmış, gelişmesini engellemiştir, buna bir diyeceğimiz yoktur. Lakin, demokrasi havariliğine soyunan sözde demokratlarımızın da günahsız olduklarını söyleyebilir miyiz?

Hiç düşündünüz mü, gelişmiş demokrasilerde önemli görevlerde bulunanlar günlük tutarlarken ve görevleri sona erdiğinde de hatıralarını yazarlarken, bizde neden böyle bir gelenek oluşmamıştır?

Bizim siyasilerimiz, sözde demokratlarımız günlüklerini yazmaktan korkarlar da onun için!

Günlüğüne şey mi yazacak; örneğin, İLKSAN yöneticilerine başbakanlıktaki odamda, "Ne çekiniyorsunuz, size başbakan olarak söylüyorum, ödeyin şu parayı" (*) dedim mi yazacak!

Ya da devletin imkânlarını büyük bir partizanlıkla nasıl tar-u mar ettiklerini, kamu bankalarını görev zararı diye nasıl boşaltıklarını, Egebank'ın, bir an önce el konulması için resmi raporlarının olmasına rağmen, içinin tamamen boşaltılabilmesi için bu raporların nasıl aylarca sümen altı edildiğini, sırf bu yüzden bir bakanın intihara teşebbüs ettiğini, arpalıkları, hortumları mi yazacaklar?

Ve yine konumuzla bağlantılı, faili meçhul infazları mı?

Artık adına istisna mı dersiniz yoksa acemilik mi dersiniz bilemiyorum; Özden Örnek'le Mustafa Balbay günlük tutmaya kalkıştılar, başlarına geleni görüyoruz!

Onun için, masum değiliz hiç birimiz!

Onun için, Demirel varken Hayri Kozakçıoğlu'ndan 'kara kutu' olmaz...

Ondan, olsa olsa ancak bir 'kara kutucuk' olabilir.

(*) İLKSAN skandalı sebebiyle mahküm edilen İLKSAN yöneticileri cezalarını çektikten sonra bir tv kanalında olayı bu şekilde anlatmışlardır. Zaten basının sıkıştırması üzerine Demirel de "Verildiyse ben verdim" açıklamasını yapmıştı.

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..